Kendi adını taşıyan ilk albümüyle 2011 yılında profesyonel müzik dünyasında kendini göstererek; özgün müziği ve farklı ses rengiyle kısa süre içinde de büyük bir hayran kitlesi edinen Mabel Matiz, bir yıllık kısa bir aranın ardından yeni albümü "Yaşım Çocuk" ile yeniden dinleyicilerin karşısına çıktı. Hüzün barındıran ses rengi, güçlü kelimeleri ve melodik yapısıyla dikkat çeken şarkılarıyla yalnızca müzikseverlerin değil, sanatçıların da dikkatini çeken Mabel Matiz; Teoman, Göksel ve Cey'lan Ertem gibi isimlerin son albümlerine de birer şarkı verdi. Son dönemde "yeni nesil kent ozanı" olarak gösterilen genç sanatçı, tüm samimiyetiyle "Yaşım Çocuk" albümünün süreçlerini anlattı.
Henüz ilk albümde oldukça geniş bir kitleye isminizi duyurarak büyük bir başarı elde etmiştiniz. İlk albümün bu başarısı "Yaşım Çocuk"un hazırlıklarını ve üretimlerinizi ne yönde etkiledi?
"Yaşım Çocuk" ilk albümün başarısının üzerine ciddi anlamda bir şeyler koymak, aynı zamanda yeni ve bağımsız bir şeyler söylemek zorundaydı benim için. İçimden gelen sesleri ve kelimeleri durdurmadan bozmadan, kendi doğal akışında bu albümde bir araya getirdim. Tekrara ve sahteliğe düşmemeye büyük gayret ettim.
"Yaşım Çocuk"ta yer alan şarkıların ilham kaynakları neler oldu? Bu albüm sizin nasıl bir döneminizi yansıtıyor?
Albümdeki en eski şarkı 2008 yılından ama albüm büyük ölçüde son iki yılda yazılmış şarkılardan oluşuyor. Daha rahat ve özgür bir dönemimin şarkıları diyebilirim bunlar için. Kendimi dünyaya açtım, dağlar denizler dehlizler geçtim, her an her şeyden ilham aldım, almaya çabaladım diyebilirim. Şarkılar yer yer çok kişisel hikayelerden, yer yer ise geniş kalabalıklara, bütün bir topluma mal olabilecek duygu ve durumlardan söz ediyor. Bütün insanlık halleri ve uzak ya da yakın bütün dünya hikayeleri, bir şekilde bu albümün ve şarkıların ilham konusudur.
Şarkılarınızda bir şeytan tüyü var adeta. Şarkılarınızın başarısını ve kısa sürede geniş kitlelere ulaşmış olmanızı nelere bağlıyorsunuz?
Şarkılarımda yalan söylemiyorum. Palavra tek bir dize bile yok bence. Hem bir müzisyen olarak, hem de dinleyici olarak, müzikte en çok aradığım ve önemsediğim şey de bu. Yani sahicilik. Bunu biraz olsun insanlara geçirebildiysem ne mutlu. Ve müziğim herkesi kucaklıyor. Kimlik ayrılıklarını reddediyorum. Sözler tek bir başlıkta topluyor hepimizi: insan. Sanırım sorunun cevabı burada bir yerde yatıyor.
Sizin için yapılan "yeni nesil kent ozanı" yakıştırması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ozanlık müessesesi kolay erişilebilecek bir yer değil. Ben yolun henüz başlarındayım, macera uzun. Dünyaya diyecek ve dokunduracak sözü olan, bunu ciğeri sökülürcesine çıplak, yalın ve olduğu gibi söyleyebilen, her yalnız kadar, ben de bu yola baş koymuş durumdayım. Aşırı özel bir çabaya girmesem de, bu çok değerli bulduğum yakıştırmanın hakkını vermek için elimden geleni yapıyorum, yapacağım.
Albümde vokal koçluğunuzu Tolga Görsev üstleniyor. Neden bir vokal koçuyla çalışmak istediniz?
Müziğin her alanında olduğu gibi; şarkıcılık da uzun, meşakkatli, devamlı bir çalışmayı, süregelen bir kişisel gelişimi gerektiriyor. Bu yolda atılacak her adım, alınacak her yardım o müziğin ve şarkıcının faydasına. Tolga'nın uygun yönlendirmeleriyle, şarkılarımın ve müziğin içine daha rahat girdiğimi, sesimin sınırlarını ve köşelerini biraz daha iyi tanıdığımı söyleyebilirim. Bu bana bir şarkıcı olarak çok şey kattı.
Albümde bir de cover şarkı yer alıyor. Yıldız Tilbe'nin "Aşk Yok Olmaktır"ı albüme nasıl dahil oldu, biraz bahsedebilir misiniz?
"Aşk Yok Olmaktır"ı iki yıldır konserlerimizde çalıp söylüyorduk. Bir şekilde müziğime dahil olmuş şarkılardan biriydi. Aşk üzerine yazılmış en güzel şeylerden biri. Yıldız Tilbe, sağ olsun, büyük bir alçak gönüllülük ve cömertlikle şarkıyı bana hediye etti ve "Aşk Yok Olmaktır" albümün can damarlarından biri oldu böylelikle.
Özge Fışkın ve Göksel'in de iki şarkıda vokalleriyle yer aldığı bir albüm "Yaşım Çocuk". Bu iki sevilen ismin albüm sürecine dahil olması nasıl gelişti?
İkisi de arkadaşım, ikisine de bayılıyorum. Vokal teklifinde bulunan bendim, seve seve kabul ettiler, içtenlikle söylediler. Şarkılarımı yücelttiler sağ olsunlar, ne de güzel oldu.
Albüm kapak tasarımı da yine ilk albümünüzde olduğu gibi oldukça farklı. Albümün görsel tasarım süreçlerinde özellikle nelere dikkat ediyorsunuz?
Müziği yaparken kapıldığım hisler, onu görsel olarak sunma aşamasında da devam ediyor. İnsanlara ilham vermek, genel manzaranın ucunu açık bırakmak hoşuma gidiyor. İlhama ve hayale bu kadar açık şarkıların ana başlığındaki yani kapaktaki resim de bunu desteklemeli diye düşünüyorum. Kapakta bütün kadrajı kaplayan gerçek bir fotoğrafımı görmekten hoşlanmazdım sanırım. Bu yüzden illüstrasyon çalıştık, renklerin ihtimallerin ve dolayısıyla hayallerin ucunu açık bıraktık.
Çıkış şarkınız "Zor Değil", sözleri size, müziği size ve Mete Özgencil'e ait bir çalışma. "Zor Değil"i çıkış şarkısı olarak seçmenizi sağlayan etkenler neler oldu?
"Zor Değil" ilk dinleyişte insanları saran, melodisi ve keskin sözleriyle akılda kalan şarkılardan biri. İlk etapta albümü en geniş kitlelere duyurabilecek, güçlü bir şarkı. Benim için albümdeki birçok şarkı ilk klip şarkısı olabilirdi, hatta uzun süre "Yaşım Çocuk"a klip çekelim diye ağlayıp sızlandım. Ama "Zor Değil"e gelen reaksiyon bambaşka. Bunu fark ettik ve ilk klibi ona çektik.
Şimdiden ikinci video klip için önceliklendirdiğiniz bir şarkı var mı?
"Aşk Yok Olmaktır" ya da "Alaimisema" gibi görünüyor.
Bir röportajınızda "limon, portakal bahçeleri arasında, şarkılar ve türküler içinde, dünya mutlusu bir çocukluk geçirdiğinizi" söylemiştiniz. Şarkılarınızı dinlerken de böyle bir atmosfer hissediliyor. Çocukluğunuzun şarkılarınıza nasıl bir yansıması oluyor?
Çocukluk dönemi insanın ana kimyasının anahtarı bence. Bir şekilde sizi var eden ve oluşturan pek çok şeyin izi oralarda yatıyor. En azından benim için öyle. Gizli yaramaz, içe kapanık, her daim suç peşinde, özgür ve mutlu çocukluk fotoğraflarım, bir şekilde yazdığım şarkılara yansıyor olabilir.
Yasal dijital müzik platformları hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce müzik dünyasında bu yasal platformlar nasıl bir yer tutuyor?
Oldukça önemli ve gerekli buluyorum. Bu yasal platformlar bir yandan müziğin yaygınlaşmasını ve iletimini hızlandırırken, bir yandan da müzik üreticilerinin yasal haklarının korunmasını ve takibini sağlıyorlar. Tüketim çağının ortasında, teknolojinin bütün üretim alanlarına ket vurduğu ve zarar verdiği bu yıllarda, olması gereken, daha da büyümesini yayılmasını dileyeceğim bir sistem bu.
www.aveamuzik.com
Rock müzik dünyasının en başarılı gruplarından Kargo, geçtiğimiz aylarda 20. senesini geride bıraktı. Kargo'nun 20. yılını kutladığı, 1 cover ve 4 düet çalışma dahil olmak üzere toplam 9 şarkının yer aldığı "Gelecekle Randevum Var" albümünde dinleyicileri birbirinden sürpriz isimler karşılıyor. Vega'dan tanıdığımız Deniz Özbey Akyüz ile seslendirdikleri "Beni Bırakma" şarkısının video klibiyle ekranlarda olan Kargo ile son albümü, yenilenen kimliğini ve geride kalan 20 yılı masaya yatırdık.
Gelecekle randevunuzu uzun zamandır bekliyorduk. Öncelikle neden bu kadar uzun bir ara vermeyi tercih ettiniz?
Burak: On dört yıl üst seviyede müzik yaptıktan sonra tekrar yola devam etmek için ciddi bir hazırlık ve Kargo değerini taşıyabilecek bir solist bulmak için son derece hassas bir değerlendirme yaptık.
Selim: Grubun yeni kimlik kazanması ve şarkıların hazır olması zaman aldı. Biz bu arada sürekli çalışıyorduk.
"Gelecekle Randevum Var" albümünün ilk adımları nasıl atıldı? Albüm sürecinden biraz bahsedebilir misiniz?
Burak: İlk önce şarkıların duygusu, anlattıkları ve enerjisi üzerine çalıştık ve bu fikirlerin ışığında düzenleme ve demolar oluşturduk. Bu noktada istediğimiz aşamaya gelen şarkıları stüdyo ortamında daha ciddi kaydettik. Ön kayıt olarak ki gerçekte nasıl olacakları hakkında daha emin olabilelim. Sonuçlar üzerine plak şirketimizin fikirlerini de alarak tekrar değerlendirme yaptık ve repertuvarımızın büyük bölümünü tamamladık. Bu aşamada yurt dışında hazırladığımız bu şarkıları kaydettik. Döndükten sonra tekrar yeni şarkılardan oluşan bir repertuvar çalışması yaparak stüdyoda albümün geri kalan şarkılarını kaydedip mix'leri tamamladık.
Ozan: İlk adımlar benim gruba dahil olmamla beraber başladı. İlk önce herkes bunca zamandır biriktirdiği şarkıları getirdi ve uzunca bir zaman ev çalışması yaparak bu şarkıların nasıl duygular taşıyacağını ortaya çıkarttık. Daha sonra Hem Amerika hem de Türkiye'de şarkıları kaydetmeye başladık. Kayıtlar biraz uzun sürdü çünkü bazı şarkılar daha iyi olsun diye yeniden düzenledik.
Selim: Ozan'ın gruba dahil olmasının ardından birikmiş şarkılarımızla Burak'ın evinde ön çalışmalara başladık. Albümün genel havası ve müzik anlayışı o çalışmalarda ortaya çıktı ve daha sonar stüdyoda demolar kaydettik ve sonra albüm kayıtlarına başladık.
Albüm öncesinde "Kehribar"ı dinleyicilerle buluşturdunuz. Bu şarkıya gelen tepkiler albümü ne yönde etkiledi?
Burak: Pek fazla değil çünkü albümün sadece bir şarkısı ile tüm albümü değerlendirmenin doğru olmayacağını düşünüyorum.
Ozan: "Kehribar"ı çıkardığımızda albümün şarkıları hemen hemen bitmişti. Biz "Kehribar"ı yeni Kargo'nun ön gösterimi veya albümün habercisi olarak düşündük. Bu nedenle o şarkıya gelen olumlu ya da olumsuz tepkiler bizim gittiğimiz yönü değiştirmedi.
Selim: Bu şarkı, albümün habercisiydi. Tepkiler genel olarak olumluydu. Ancak biz, grup kimliğinin oturmasının zaman alacağını biliyorduk. Garipseyenler de olmadı değil ancak yeni müzik anlayışımız iyi tepkiler aldı.
Albümdeki genel atmosfere gelirsek, şarkılar grubun nasıl bir dönemini yansıtıyor?
Burak: Olgun ama enerjik, samimi, sıcak.
Ozan: Tamamen yeni bir dönem bu. Kargo'nun geçmiş tecrübelerini yansıttığı ama yeni bir sesle şarkıların canlandığı bir albüm. Olduğu gibi samimi ve az makyajlı bir albüm.
Selim: Yeni bir dönem ve yeni bir müzikal anlayış olacak. Eski tadımızı terk etmeden bunu başarmak istiyoruz. Grubun dinleyicisi ile daha net ve sıcak bir ilişki kurmak istediği bir dönem diyebiliriz.
Albümdeki tek cover "Bana Yalan Söylediler". Peki bu şarkı albüme nasıl dahil oldu?
Burak: Geçtiğimiz yaz, grubu konserlere ısıtmak amacı ile kısa bir bar programı yapmaya karar verdik ve repertuvara aldık. Provada bas gitaristimiz Ferhat Hasanoğlu ile beraber düzenleme hakkında konuştuk ve ilk çaldığımızda dinlediğiniz hali ile çıktı ortaya. Her yönü ile bize çok uyan bir versiyon oldu çünkü cover yaparken şarkıları oldukları gibi değil kendimize uyan bir şekilde yorumlamayı tercih ediyoruz. Şarkıyı ve Kargo'yu anlatan bir çalışma oldu ve sahnede de çok iyi tepki alınca albüme koyduk.
Ozan: Yaz döneminde konserlere hazırlanırken kendi şarkılarımızın yanında başka şarkılar da çalmak istiyorduk. "Bana Yalan Söylediler" de repertuvara eklenmişti, ancak sahnede bize eşlik eden bas gitaristimiz Ferhat Hasanoğlu ile beraber bu şarkıyı çalışırken ortaya çıkan enerjiden çok etkilendik. Sahnede çaldığımızda ise dinleyiciden gelen tepki inanılmazdı. Sonuçta "Bana Yalan Söylediler" sonradan albüme dahil olarak kendine iyi bir yer edindi.
Selim: Yazın konser çalışmaları içerisinde denediğimiz bir şarkı. Konserde tepkiler çok olumlu olunca albüme koymaya karar verdik. Düzenlemesinde Ferhat Hasaoğlu bize yardımcı oldu.
Bu albüm bol düetli bir albüm olarak karşımıza çıkıyor. Zuhal Olcay, Deniz Özbey Akyüz, Özge Fışkın birliktelikleri nasıl gelişti, kısa kısa bahsedebilir misiniz?
Burak: Değişik, farklı şeyleri denemeyi seviyoruz her zaman. "Beni Bırakma" ve "Akvaryum"da şarkıların ruhuna uyacağına inandık bir renk, enstrüman gibi düşündük. Deniz Özbey Akyüz ve Ömer Ahunbay ile zaten tanışıyorduk ve kendilerine bahsettik. Her ikisinin de şarkıların dramatik yönüne çok yakışacaklarını düşünmüştük. Kabul ettiler ve bizi çok mutlu ettiler, sonuçlar harika oldu. Bu noktada coştuk ve "Kendine İyi Bak" için Özge Fışkın ile ve "Bize Ait" için Zuhal Olcay ile bağlantıya geçtik. Sözler ikili ilişkilerin her iki yönüne de uygun olduğu için bu şarkılarda da düetin yakışacağına inanıyorduk. Onlar da kabul ettiler ve çok güzel bir çalışma oldu. Her birine samimiyetleri, katkıları ve ruhları için çok teşekkür ediyoruz.
Ozan: Albümün çıkış şarkısı "Beni Bırakma" ilk düet düşündüğümüz şarkıydı. Ortaya çıkan sonuçtan çok memnun kaldık ve "Şarkıların ruhuna uygun biçimde başka seslerle bunları canlandırsak nasıl olur?" diye düşünmeye başladık. "Bize Ait" şarkısında Zuhal Olcay'ın sesi, aşkına sahip çıkan, güçlü bir kadın karakterine çok uydu. Ömer Ahunbay ise "Akvaryum"um ruhuna uygun olarak sanki dış dünyadan gelen bir ses gibi etki yarattı şarkı üzerinde. Özge Fışkın da aynı şekilde sesinin yüksek enerjisiyle bize katkıda bulundu ve ortaya çok renkli şarkılar çıktı.
Selim: İlk olarak bir deneme yapmak istedik. Albümün sözel yapısı buna olanak sağlıyordu. Memnun kalınca başka şarkılarda da olsun istedik. Sanatçı arkadaşlarımız güçlü yorumlarıyla şarkılara renk kattı.
Ömer Ahunbay'ı tanımayanlar için, bir araya gelişiniz ve düetiniz "Akvaryum"dan biraz söz edebilir misiniz?
Burak: Ömer Ahunbay son derece başarılı bir reklamcı ve müzisyendir. Rebel Moves grubunundan tanırsınız. Güçlü, kendine has karakteri ile şarkıya dış ses olarak sağlam bir atmosfer kazandıracağını düşündük. Bu şarkıda yine Rebel Moves'dan Hakan Özer de klavyelerde bize eşlik etti.
Ozan: Ömer Ahunbay müzik ve televizyon dünyası için oldukça önemli işler yapmış bir kişidir. Selim sayesinde bir araya geldik. "Akvaryum", manevi yönü biraz daha ağır basan bir şarkı. Bu nedenle albümdeki diğer şarkılardan farklı bir yerde duruyor.
Selim: Ömer ve Hakan benim eski arkadaşlarım. Onlarla geçmişte uzun bir stüdyo dönemi geçirdik. "Akvaryum" şarkısı Ömer için çok uygundu. Hakan için de aynı şekilde. Ömer ve Hakan'ın kendilerine has özel müzikal kimlikleri var. Sağ olsunlar hemen kabul edip bizimle şarkımızı canlandırdılar.
Kargo bu sene 20. yılını kutluyor. Geriye dönüp baktığınızda Kargo'yu bu 20 yıl içinde "Kargo" yapan etkenler sizce neler oldu?
Burak: Kaliteden ve inandığından ödün vermeyen, müzik için müzik yapan bir grup.
Selim: Dinleyicimiz ve bizim kararlı müzik yapma tutkumuz.
Grup olarak gelecekle randevunuz olsaydı, hangi hedeflerinizin gerçekleşmiş olmasını isterdiniz?
Burak: Müzikal açıdan hedeflerimizi gerçekleştirdik bu albümde. Artık bol bol konser vermek, yollarda olmak hep ve en sevdiğimiz, beklediğimiz bundan sonra.
Ozan: Hedeflediklerimizin gerçekleşeceğini biliyorum, bu hedefleri dile getirirsem sonrası için motivasyonumuz bozulur. O nedenle şimdilik bana kalsın, bir sonraki röportajda nelerin gerçekleştiğini söylerim.
Selim: Kendime sürekli hedef koymayı sevdiğim için benim gelecekle randevum bitmez.
Dönem dönem grup içinde bazı değişimler oldu, peki sizce Kargo istikrarını nasıl korudu?
Burak: Müzik yapma ve konser verme tutkusuyla. Her zaman arkasında duracağımız işler yaptık. Demek doğru şeyler yapmışız ki sonuçta dinleyiciler takdir etmiş.
Selim: Kafamızda müzik yapmak ve Kargo'yu yaşatmak olduğu sürece istikrar sağlamak zor olmuyor.
Mirkelam & Kargo projesi devam edecek mi?
Burak: Önümüzdeki dönemde böyle bir proje planlarımızda yok.
Selim: O tek albümlük bir projeydi ve bitti.
www.aveamuzik.com
Rock müziğe yeni bir soluk getiren Gökcan Sanlıman, 2010 yılında yayımladığı ve tamamı İngilizce cover şarkılardan oluşan ilk albümü "Yesterday" ile kısa zamanda müzikseverlerin dikkatini çekmişti. Kendisinden yeni şarkılar dinlemek isteyenleri daha fazla bekletmeyen genç yetenek, Teoman'ın prodüktörlüğünde hazırladığı "Soğuk Temmuz" isimli yeni solo albümüyle 2012 yılının Aralık ayında müzik marketlerdeki yerini aldı. Süpervizörlüğünü Haluk Kurosman, aranjörlüğünü ise Noyan Erdal ve Gökcan Sanlıman'ın üstlendiği albümde yer alan 10 şarkının da sözü ve müziği Gökcan Sanlıman imzası taşıyor. Günden güne yıldızı parlayan genç şarkıcıyla "Soğuk Temmuz" üzerine samimi bir sohbet gerçekleştirdik.
Müziğe olan ilginizi ilk olarak ne zaman keşfettiniz?
İlkokul yıllarında... Ama gerçek anlamda müziğe olan ilgim; ortaokul yıllarında gitar dersleri alarak başladı; sevdiğim şarkıları gitarla çalıp söylemeye çalışıyordum o zamanlar. Aslında ilk başlarda gitarist olmak istiyordum; Bon Jovi'nin gitaristi Richie Sambora'ya özenmiştim. Kendimi o zannediyordum küçükken. (Gülüyor) Sonra biraz sıkıldım gitardan. Şarkı söylemek daha çok hoşuma gitmeye başladı. Bir sene kadar çalıp söylemekle uğraştım. Sonra ufak tefek mırıldanmalar ve kendi şarkılarımı yapmaya başladım.
İlk şarkınızı ne zaman yazdınız; müzik geçmişinizde yaptığınız ilk şarkıları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ortaokuldaydım. İlk yaptığım şarkılar o kadar başarılı değildir, daha çok deneme gibiler. Ufak röportajlarda kullanılan kaset kayıtlarım vardı o zamanlar, hala duruyorlar. Sonra lisede gruplarda çalmaya başladım ama o kadar konser vermiyorduk, iyi de değildik. Yavaş yavaş kendimi geliştirdim. Üniversitede bir cover grubu kurdum. O zamanlar, sahnede artık çalabilir ve söyleyebilir duruma gelmiştim. Sonra da Avrupa Müzik'in sahibi Deniz Erdem'le tanıştık, ardından "Yesterday" albümü geldi. Şimdi de "Soğuk Temmuz"...
Anneniz Funda Sanlıman yıllardır müzik piyasasında yer alan önemli bir isim. Bu yönden aslında şanslısınız, müziğin içine doğdunuz. Eğer böyle bir şansınız olmasaydı yine bu yolda gider miydiniz?
Evet, gerçekten müziğin içine doğdum; ben daha çok küçükken Erekli Tunç diye bir stüdyo vardı o zaman, ki Tarkan'lar Sezen Aksu'lar herkes o dönemde orada kayıt yapıyordu. Annem de stüdyonun ortağıydı. Ben oranın bahçesinde top oynayarak büyüdüm. Annem aynı zamanda birçok sanatçının menajerliğini de yapmış bir isim ve uzun yıllardır da Teoman'ın menajeri. Tabii ki annemin müzik sektöründe var olmasının çok etkisi var; annem belki doktor olsaydı başka bir yol çizerdim kendime. Ama çocukken yaptığımız şeyler de ileride bizi etkiler. Benim müziğe her zaman ilgim vardı.
Profesyonel olarak ilk çıkışınızı 2010 yılında "Yesterday" albümüyle gerçekleştirdiniz. Dünya müzik piyasasının önemli isimlerinin şarkılarını cover'ladığınız bir albümdü. Çıkışınızı yepyeni şarkılar yerine, İngilizce bir cover albümle gerçekleştirmenizin sebebi neydi?
Deniz Erdem'le tanıştığım dönem, bir akşam beni dinlemeye geldi. O zamanlar cover şarkılar söylüyordum; bir yandan da kendi şarkılarımı ona dinletiyordum ama şarkılar henüz bir albümde toplanacak olgunlukta değillerdi. Biraz daha üzerinde çalışılması gerekiyordu. O böyle bir fikir ortaya attı, ben de söylediğim cover şarkıları bir albümde toplayarak Türkiye'de kaydedilmiş ilk yabancı cover albümünü yapmak istedim.
Peki ne oldu da o olgunluğa ulaştı şarkılarınız?
Üzerinde çok çalıştım. Ortaokuldan beri ufak tefek şarkı yaptığımı düşünürsek, bu zamana kadar 100 şarkı yapmışımdır ama 10 tanesi ancak içime sinmiştir. O olgunluğa getiren şey, tamamen üzerinde yoğun bir şekilde çalışmak. Üretimlerim de devam ediyor, yeni albüm şarkılarına başladım.
"Soğuk Temmuz"un prodüktörlüğünü Teoman üstlendi. Peki bu süreç nasıl gelişti?
Ben çok aranjör dolaştım. Deniz Erdem de bilir, onun vasıtasıyla bir sürü isme gittim ama bir şekilde müzik tarafında anlaşamadık. "Yesterday"i çıkardıktan sonra da iki kişiye gittim yine olmadı. Kan uyuşmadı bir şekilde. O dönemde tesadüf, Teoman müziği bıraktı. Yine Deniz Erdem söyledi "Sen boşuna geziyorsun, yapacaksanız alt yapılarınızı kendiniz yapın, düzenlemeleri yapabilecek olan en iyi sizsiniz. Teoman gibi bir insan da var yanında, o da size yol gösterir, tıkandığınız yerlerde müdahale eder." fikrini attı ortaya. Bize de mantıklı geldi. O zamanlar Noyan Erdal vardı düzenlemelerimi yapan, hala var. Beraber kotarırsınız bu işi dedi. Teoman da bu fikri destekledi. "İçimizde çözelim bu işi." dedi. Yani aslında tamamen tesadüf oldu.
Şarkılara baktığımızda müzikal yelpaze olarak çok dağılmamış bir albüm görüyoruz. Düzenlemelerde en çok nelere dikkat ettiniz?
Benim için önemli olan aslında sözlerdir. Ben en çok anlatıma önem veririm. O yüzden altyapıları da sözleri ve vokal melodilerinin önüne çıkaracak şekilde, şatafata gitmeden halletmeye çalıştım. Yoksa Noyan Erdal'a bıraksam o uçlara doğru gidiyordu. (Gülüyor) Teoman'ın o tarafta bize çok desteği ve etkisi oldu. Bir şarkıyla uzaya bile gidebilirsiniz. Introyu uzatırsınız, soloyu uzatırsınız. Önemli olansa ana fikirdir. Bir şarkıda ne anlatmak istiyorsun? Budur önemli olan. O yüzden altyapının, anlatılanın önüne geçmesine izin vermedim. Kaldı ki, 5-6 dakikalık şarkılardan kestiğimiz yerler oldu.
Teoman olmasaydı "Soğuk Temmuz" daha sert bir albüm mü olacaktı?
Hayır, aslında öyle de değil. Teoman bize "Önemli olan sözlerdir, altyapıları abartmayın." dedi. Ondan öğrendiğim en önemli şey de budur. Bize "Bu iş böyle yapılır." mesajını verdi. Bir prodüktörün de yapması gereken şey o zaten.
Şimdi sizin Teoman gibi bir akıl hocanız var. Bu da sizin için büyük bir şans. Peki sizce bu durum, bir sonraki çalışmalarınız için risk teşkil eder mi?
Hayır etmeyecek çünkü zaten karar verdim, çok büyük bir değişiklik olmazsa yeni albümü tamamen kendim yapmayı düşünüyorum. Tüm altyapı seçimlerimi kendim yapmak istiyorum. O alanda da kendimi çok geliştirdim çünkü.
"Soğuk Temmuz" çıktığında, tarzınızı ve müziğinizi Teoman'a benzetenler oldu. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Ben çok gocunmuyorum. İnsan algısı öyledir; sadece Türkiye'de değil dünyada da öyledir. Kulak bir yere kadar... Sonuçta 1500 tane insan sesi yok. Bir de benim durumum başka bir durum. Ben küçükken de Teoman hayranıydım. Kulakta bir şekilde illa ki kalıyor ama zaman geçtikçe, siz de şarkı söyledikçe kendi yorumunuzu buluyorsunuz. Sanatçıların ilk albümüne bakın, etkilendiği birine yakındır ama zaman geçtikçe herkes kendi yolunu çizer. O bakımdan gelen eleştirileri dikkate alıyorum. Hala vokal tarafında kendi yolumu bulmaya çalışıyorum. Ama çok da üzülmüyorum bu eleştirilere, normal karşılıyorum.
"Soğuk Temmuz" ilk klip şarkınızdı. Bu şarkıyı nasıl belirlediniz?
Benim aslında klip çekmek istediğim şarkı "Ayşe" idi. Ayşe eskiden sıra arkadaşımdı. Onun için yazmıştım şarkıyı. (Gülüyor) Teoman'ın da favorisi "Ayşe"dir albümde. Biraz da onun etkisinde kaldım herhalde ama sonrasında beyin fırtınaları sonucunda hep beraber "Soğuk Temmuz"a karar verdik.
Peki ikinci video klip hangi şarkıya gelecek?
"Şerefine"ye istiyorum ben. Çok sevdiğim bir şarkı. Deniz Erdem'le bunu lansman konserimde de konuşmuştuk. Biraz daha yüksek tempolu bir şarkı. "Soğuk Temmuz"dan sonra biraz daha farklı, daha eğlenceli yanımı da gösterebilecek bir şarkı.
Dışarıdan bakıldığında mesafeli, ciddi, hatta biraz da melankolik bir duruşunuz var.
Normalde öyle değilim, daha güler yüzlü bir adamımdır. O tesadüf oldu aslında. Şarkıların da modu gereği öyle bir adamı oynamam gerekti doğruyu söylemem gerekirse. Ama o adama da tabii ki çok uzak olduğum söylenemez.
Melankoliye yakın biri misiniz?
Melankoliden besleniyorum. Mutluyken çok şarkı yazamıyorum çünkü mutluyken yapacak başka şeyler buluyorsunuz. Bu, duygu işi olduğu için daha mutsuzken daha güzel şarkılar çıkıyor. Gerçi bilemiyorum, belki de bu bana özel bir şeydir ama gün içinde bile karakterim çok değişkenlik gösterebiliyor. Onu henüz ben de çözebilmiş değilim.
Peki "Soğuk Temmuz" sizin hangi döneminizi yansıtıyor?
İşte "Soğuk Temmuz" benim karanlık tarafım.
Yıllarca hep sahne arkasına şahit oldunuz bugüne kadar. Peki kamera önüne geçmek sizin için nasıl bir deneyim oldu?
Okulum da sahne arkasıyla ilgili aslında. Bilgi Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi'nde okudum. Aslında kafamda hep bu işin idari tarafı vardı. Sahne arkası, belki organizasyon ve menajerlik tarafı... Ama müzikle daha haşır neşir oldukça sahneye atladım ben de. Seviyormuşum da aslında onu anladım, içimde varmış. (Gülüyor)
Son olarak, hayranlarınız size nasıl ulaşacaklar?
İnternet sitem www.gokcansanliman.com üzerinden, Facebook'tan Gökcan Sanlıman adıyla Twitter'da ise @gokcansanliman adresinden bana ulaşabilirler.
Son dönemde rock müzikseverlerin dikkatini çeken, müzik dünyasının genç performans gruplarından Salt, ilk albümleri "Tırnak İzlerin" ile müzik marketlerdeki yerini aldı. Deha Özer Şenay (solist), Oğuzhan Atar (bas gitar), Altuğ Coşkun (gitarlar) ve Ozan Akyüz'den (keyboard, geri vokal) oluşan grubun, ikisi cover olmak üzere toplam 10 şarkıdan oluşan albümünde tüm söz ve müzikler Deha Özer Şenay'a, düzenlemeler ise Salt'a ait. Her bir aşamasını konuştuğumuz "Tırnak İzlerin" albümüyle bu hafta Salt grubu üyeleri röportaj köşemizin konuğumuz oldu.
Öncelikle nasıl bir araya geldiğinizden bahsedelim.
Ozan: 2010 yılında Deha'nın verdiği kararla bir yarışmaya katılmak için bir araya geldik. Bundan sonra da albüm sürecine devam etme kararı aldık. Yarışmada birinci olamadık ama iyi bir derece aldık. Bu dereceyle birlikte İskender Paydaş'ın da desteğiyle, bu işe devam etmemiz gerektiğini, emek verdiğimizi ve bunun sonucunda güzel bir şeyler olabileceğini söyledi. Bu şekilde başladık çalışmaya. Altuğ, Oğuz ve ben üniversiteden arkadaşız. Deha'yla da Silivri'den eskiye dayanan bir arkadaşlığımız var. Bu şekilde bir araya geldik, çalışmaya başladık, sonunda da albüm çıktı.
Grubu kurma amacınız yarışma vesilesiyle mi oldu?
Ozan: "Salt" grup olarak yoktu aslında ama hepimizin birbiriyle tanışıklığı vardı. Farklı projelerde çalışıyorduk. Amacımız sadece yarışmada birinci olup bir şeyler yapmak değildi. Yarışmaya katılma kararını almakla beraber aslında bu yola baş koymuş olduğumuzu da anladık. Yarışmada da güzel bir şeyler ortaya çıkınca devam etme kararı aldık.
Peki yarışmada beklediğiniz gibi bir sonuç alamamış olsaydınız yine bu yolda devam eder miydiniz?
Deha: Bazı şeyler üretiyorsunuz, yapıyorsunuz. Bunların birileri tarafından değerlendirilmesi lazım. Eşine, dostuna, etrafına soruyorsun, bazı cevaplar alıyorsun ama tam emin olamıyorsun. Sonuçta onlar senin yakınların, ne kadar dürüstçe seni yargılayabilirler, bu biraz soru işareti. Ama bu yarışmada İskender Paydaş, Hakan Kurşun, Şebnem Ferah, Tarkan Gözübüyük gibi önemli isimler vardı. Onların yorumlarını almak, finale kalmak, derece yapmak, bunlar gerçekten bize doğru yolda olduğumuzu gösterdi. Onların birebir yorumlarını da almak bizi alevlendiren, bu ateşi başlatan şeylerdi.
Müzik dışında çalıştığınız işler var mı?
Altuğ: Ozan, Oğuz ve ben üniversiteden tanışıyoruz, müzik öğretmenleriyiz. Ben hala müzik öğretmenliği yapıyorum.
Ozan: Müzik öğretmenliği mezunuyuz ama müzik öğretmenliğinin dışında bir şeyler üretmek, onları hayata geçirmek ve insanların dinlemesini sağlamak çok daha keyifli. Bence tüm müzisyenler de böyle düşünüyordur.
Deha, şarkı sözlerini sen yazıyorsun. Henüz 1986 doğumlusun ama yaşına göre oldukça büyük sözler çıkıyor senden. Sözleri yazarken nelerden besleniyorsun?
Deha: Yaşadığımız şeylerden aslında. Bir şeyler yazmak, karalamak, bestelemek, tüm bunların biraz daha gözlemle alakalı şeyler olduğunu düşünüyorum. Mesela, yaz tatilinde bir flörtünüz oluyor, tatil bitiyor ve onunla sonunda ayrılmanız gerekiyor, ayrı yerlere gideceksiniz. Ne kadar "Biz ayrılmayacağız." desen de gittikten bir hafta sonra senin için de onun için de bir çok şey bitmiş oluyor. Orada o hikayede "Son kez sarıl bana, en azından kokun kalsın üzerimde" diyorum. Tamamen bunlardan besleniyorum aslında, hepimizin yaşadığı şeylerden. Sanırım yazdıran şey kaleminiz değil, bakış açısı. Onu görebilmek önemli olan. Bir de benim sınırlarım biraz daha dardır hayatımda. Normalde bir insanı rahatsız etmeyen çok basit bir hareket benim dikkatimi çekebiliyor. Ben buna normal bir insandan daha fazla tepki verebiliyorum. Olumsuz bir tepkiden bahsetmiyorum burada. Bu da benim yazmamamı kolaylaştırıyor diye düşünüyorum.
Peki Deha'nın yazdığı şarkıları bestelerken, stüdyo aşamasında nasıl bir denge kuruyorsunuz?
Altuğ: Deha sözleri yazıyor ama bunu çoğu zaman şiir gibi getirmiyor. Gitarıyla bize çalarak geliyor. Biz aslında grupça oturup bunun aranjmanını üstleniyoruz. Zaten albümde görüyorsunuz, "Söz - Müzik: Deha Özer Şenay" yazıyor. O bize şarkıyı çaldıktan ve biz de onun duygusunu aldıktan sonra hep beraber "Grup olarak kendimizi ne kadar salt ifade edebiliriz bu şarkıda?" diyerek aranje sürecine geçiyoruz.
Albümde yer alan cover şarkılara nasıl karar verdiniz?
Altuğ: Albümde on şarkımız var, ikisi cover. Biri Teoman'ın ölümsüz eseri "Rüzgar Gülü", diğeri de Erkin Koray'ın seslendirdiği, sözleri Ahmet Selçuk İlkan'a müziği de Özer Şenay'a ait olan "Sarhoş Gibiyim". "Sarhoş Gibiyim" zaten geçtiğimiz yıllarda, daha doğrusu annelerimizin babalarımızın zamanında ciddi şekilde yankı uyandırmış, ölümsüz bir eser. Müziği Deha'nın babası Özer Şenay'a ait. İşin mutfağından gelen insanlara ciddi bir saygı duyuyoruz ve bunu konserlerimizde onların şarkılarını çalarak, albümlerimizde yer vererek göstermek istiyoruz. Onlara karşı büyük bir ilgimiz var.
Deha: Sırtımızı cover şarkılara dayıyoruz gibi bir durumumuz kesinlikle yok. Öyle olsaydı zaten "Rüzgar Gülü" gibi bir ölümsüz bir eseri, ilk defa coverlamış, o ünvana erişmiş şanslı kişiler olarak o şarkıyla çıkışımızı yapardık. Biz onları gerçekten hatırlatma kısmında bırakıyoruz. Bizi sevecek olan insanlar, gerçekten kendi şarkılarımızla bizi sevecekler. Biz bunun farkındayız. Mümkün olduğu kadar da kendi şarkılarımızı onlarla buluşturmak istiyoruz.
Grup olarak daha önce sahne alıyor muydunuz, yoksa işin başlangıcı yarışma mı oldu?
Oğuz: Yarışmadan önce sahne almıyorduk, hepimizin ayrı işleri vardı. Yarışmayla beraber toplanan bir grup olduğumuz için yarışmanın ardından da hemen albüm sürecine girdik. Çok yoğun bir süreçti. Günde 15-16 saat çalışıyorduk. Sürekli konuşuyor, bir şeyler üzerine fikir yürütüyor, zaman zaman uyuya kalıyorduk. Çalışmalarımız da sadece böyle kesiliyordu. Bu yoğunluk bir sene gibi bir süreç aldı. O yüzden bu süreç içerisinde sahneye yoğunlaşamadık. Bizim asıl amacımız albümümüzü insanlarla buluşturmaktı. Sahne işin en heyecanlı yeri. Ancak biz, insanlar önce şarkılarımızı duysunlar sonra onları dinlemek için konserlerimize gelsinler istedik. Kendi şarkılarımızla sahnede olmak istedik.
Albümdeki tüm yeni şarkılar albüm sürecinde mi oluştu?
Deha: Şarkıların çoğu vardı. Genelde ilk albüm çok dolu bir albümdür çünkü yılların birikimi vardır. Ismarlama değildir, bir şey yapmaya çalışmazsın. O zaman hissetmişsindir, yaşamışsındır, savaşmışsındır ve bunu yapmışsındır. Bir şekilde kendini müziğinle ifade etmişsindir. Şarkıların çoğu vardı, birkaç tanesi albüm sürecinde oluştu. "Bu Sabah Yine", "Bizi Hatırla" ve "Hayat" şarkıları albüm sürecinde bize katıldı.
İkinci video klip için düşündüğünüz şarkılar neler?
Deha: Biraz önce de söylediğim gibi, ilk albüm olduğu için hepsi ayrı ayrı bizi gururlandıran şarkılar ama insanların kulağına daha çabuk aşina olabilecek ve bizi tanımalarını sağlayabilecek şarkılar tabii ki var. Kendi aramızda da bunun çatışmasını yaşıyoruz ama klip şarkımız olan "Tırnak İzlerin" dışında dijital platformlarda önde giden şarkılar "İstanbul" ve "Mezar Taşı". Herhalde ikisinden birine klip çekmeyi düşünüyoruz. Tabii dinleyicilerin ne düşündüğü bizim düşüncemizden çok daha önemli. Onu da zamanla göreceğiz.
Yakın zamanda konserleriniz olacak mı?
Altuğ: Lansman konseriyle maratona başladık geçtiğimiz günlerde. Türkiye'nin her yerine gitmek istiyoruz. Ne kadar çok insanla buluşur, duygularımızı ne kadar çok insanla paylaşırsak bizim için o kadar iyi olacak.
Albümünüzün çıktığı dönemde, pop müzik ve pop-rock müzikte adeta bir patlama yaşandı. Sizce sizin albümünüzü piyasadaki diğer albümlerden ayıran özellikler neler?
Ozan: Aslında biz bu albümü yaparken, "Farklı olmamız gerekiyor, şunu örnek almamız gerekiyor ki bu albüm tutsun." gibi düşüncelere takılmadık. Albümde on şarkı varsa ikisi cover, bunun dışındakiler yaşanmışlık içeren şarkılar. "İleride albüm yaparsam bu şarkıyı insanlar dinler mi?" kaygısı olmadan, gerçekten grubumuzun adı gibi "salt" bir şekilde yapıldığı için bu kaygıyı hiç taşımadık. Sözlerin hissiyatına baktığımız zaman, albüm pop öğelerini de taşıyor. Sözlerdeki isyan tarafına baktığımız zaman rock öğesini de taşıyor. Pop-rock ezgileri şu an insanların gayet rahatlıkla dinleyip, anladığı bir müzik tarzı. Ortaya çıkan şey aslında şarkının bize ne hissettirdiği. Şarkı ne hissettiriyorsa onu aranje edip insanlara sunduk.
Şu sıralar sizin takip ettiğiniz isimler kimler?
Oğuz: Albüm sürecinde zaten çok müzik dinleyecek vaktimiz olmadı ama Teoman'ı zaten her daim dinliyoruz. Yeni çıkan mor ve ötesi albümünü dinliyoruz.
Deha: 30 Seconds To Mars, One Republic, Maroon 5 gibi gruplar da benim severek dinlediklerim arasında.
Deha, baban müzik dünyasının önemli isimlerinden Özer Şenay. Müzisyen bir babanın oğlu olmak seni müziğe iten etkenlerden biri olabilir mi? Bu yolda baban sana nasıl bir ışık tuttu?
Deha: Babam hiç bir zaman bana müzikle ilgili "Bunu yap, bunu yapma." diyen biri değildi. Mırıldanmak, bestelemek, yazmak beni hep rahatlatan bir şeydi. Kimse bana "Al yaz sen, karala bir şeyler." demedi. Bu gerçekten bana huzurlu hissettiriyor. Normalde duygularımı çok fazla ifade eden biri de değilimdir. Bir şey görürüm, karar veririm ve yaparım. Devamlı müziğin içinde büyümenin de bir etkisi var tabii. Sonuçta yaptıkların birikiyor, güzel tepkiler alıyorsun, buna göre kendini geliştirmeye çalışıyorsun. En sonunda da insanlarla artık bunu paylaşma hissine kapılıyorsun. Babam yaptığım şarkılarla ilgili "Sanırım olmaya başladı, sen bunu yapmaya başladın. Bunu insanlarla buluşturmayı dene, hobin de olabilir hayatın da olabilir, bu senin kararın." dedi. Onun üzerine aslında düşünmeye başladım ben bu işi. Ki bunu babama özel olarak ben sormamıştım, kendi kendine gelişti.
Peki Özer Şenay'ın oğlu olmak üzerinde büyük bir sorumluluk hissettiriyor mu?
Deha: İlk zamanlarda bunu çok düşündüm. Hep beraber düşündük hatta. Babamın adı Özer Şenay, benim adım Deha Özer Şenay ve adımdaki Özer Şenay'ın lekelenmesi korktuğum bir şey. Bu tamamen benim maneviyatım, ki Salt grubu olarak artık bizim maneviyatımız oldu. İlk başlarda yaptığım şarkıları insanlara dinletip hiç benim değilmiş gibi fikirlerini almaya çalıştım. Böyle kaçak yollara başvurdum. Şu an hem şarkılar beğenilmeye başlandığı hem de babam da bunu bana zamanında söylediği için artık daha rahatım.
Albüm sürecinde en büyük şansınız neydi?
Deha: Şirketimiz bizi hiç bir zaman yönlendirmedi. Rock müzik yapan diğer arkadaşlarda yönlendirilme korkusu var. Cengiz Erdem ve Deniz Erdem albümü tamamen bize bıraktı. Bu bizi çok şaşırtmıştı. Her şeyde onların fikirlerini almayı istedik, onlara danıştık. Onlar da her defasında "Bu iş sizin işiniz, şarkılar sizin." diyorlardı. Bizim, sizin karşınıza gelmemiz de onların yardımlarıyla oldu. Biz kendi başımıza bir yere kadar yapabilirdik bu işi. Onlar bize bu şansı verdiler, bize inandılar, bunu da belli ettiler ve bizi özgür bıraktılar. İsimsiz bir grupsun ve Avrupa Müzik'ten albüm çıkaracaksın. Zor bir durum. Söylediklerim yanlış algılanmasın ama bu bizi gerçekten söylerken bile gururlandıran bir şey. Bunun için özellikle şirketimize teşekkür ediyoruz.
www.aveamuzik.com
Rock müzik tarihinin efsane ismi; "Walk of Life", "Sultans of Swing" ve "Brothers in Arms" gibi unutulmaz hitleri ile tanınan Mark Knopfler'ın unutulmayacak konseri için geri sayım başladı. Sanatçı, 27 Nisan 2013'te Sports Arena sahnesinde hayranlarıyla buluşacak.
2013 yılının Nisan, Mayıs, Haziran ve Temmuz aylarında 25 ülkede, 72 konser verecek olan sanatçı, sekizinci solo albümü "Privateering" tanıtımı için sekiz kişilik orkestrası ile İstanbul'da olacak. Dünya turnesinin 35. konserini İstanbul'da gerçekleştirecek olan efsanevi rock yıldızı, Romanya konserinin ardından İstanbullu rock severlere 5 yıl aradan sonra yeniden müzik ziyafeti verecek.
www.aveamuzik.com
Yorumu, şarkıları ve duruşuyla müzikseverlerin beğenisi kazanan Zeynep Casalini, uzun bir aranın ardından yıllar önce Saadet Sun tarafından söylenen, sözü ve müziği Sezen Aksu'ya ait olan "Yeter Ki" şarkısını yeniden yorumladı.
Sadece yasal dijital platformlarda yayımlanan duygusal şarkının düzenlemesi Sunay Özgür, miksleri Ender Akay ve mastering'i ise Çağlar Türkmen tarafından yapıldı. Şarkının sözlerine ve melodik yapısına uygun olarak, son derece duygu yüklü görüntülerden oluşan bir videoyla da izleyicilerle buluşan şarkının klip çekimleri Beykoz Fidanlığı ve Garaj İstanbul'da yapıldı. Hilal Saral yönetmenliğinde çekilen video klip, 2 günde 50 kişilik bir ekibin çalışması sonucunda tamamlandı.
www.aveamuzik.com
Geçtiğimiz Mart ayında "Gelecekle Randevum Var" isimli albümünü piyasaya süren Kargo, Vega'dan tanıdığımız Deniz Özbey Akyüz ile seslendirdiği "Beni Bırakma" şarkısının ardından, albümün ikinci video klibi için de kamera karşısına geçti.
İlk Kez 70'li yıllarda Semiramis Pekkan tarafından seslendirilen, geçtiğimiz senelerde ise "Issız Adam" filmi ile tekrar gündeme gelen, müziği Jose Feliciano'ya, sözleri Fikret Şeneş'e ait olan "Bana Yalan Söylediler" şarkısını kendi tarzlarında yorumlayan Kargo, albümün ikinci video klibini de bu şarkıya çekti. Kargo'nun farklı yorumu ile büyük beğeni toplayan "Bana Yalan Söylediler" şarkısına İmre Haydaroğlu yönetmenliğinde çekilen klipte, performans görüntüleri ve konser detayları kullanıldı.
www.aveamuzik.com
Gripin'in hayranlarından tam not alan son albümü "Yalnızlığın Çaresini Bulmuşlar"ın merakla beklenen ikinci video klibi, albümde öne çıkan "Aşk Nereden Nereye" isimli şarkıya çekildi.
Grup üyelerinin ayrı ayrı kamera karşısına geçerek performanslarını sergiledikleri klibin başrolünde grubun davulcusu İlker Baliç oynadı. Klipte enstrüman çalmadan oyuncu olarak ilk kez kamera karşısına geçen İlker, oyunculuk performansıyla da göz doldurdu. Yönetmen Kemal Başbuğ tarafından eski bir fabrikada çekimleri tamamlanan video klibin kamera arkasında ise eğlenceli ve keyifli anlar yaşandı.
www.aveamuzik.com
Pop müziğin her geçen gün yıldızı parlayan isimlerinden Mavi, geçtiğimiz Ekim ayında yayımladığı "Aç Kapıyı" maxi single çalışmasındaki şarkıları kliplendirmeye devam ediyor.
"Aç Kapıyı" çalışmasına ismini veren Özdemir Erdoğan imzalı "Aç Kapıyı Gir İçeri" şarkısına New York'ta klip çeken Mavi, İspanyol yönetmen Salva Ferrando ile çalıştı. Mavi; "New York geçmişte yaşadığım ve beni ifade eden bir şehir. O sebeple klibin de hayatın içinden ve şarkının duygusuna uygun olmasına özen gösterdik. Umarım zevkle izlersiniz" dedi. Çekimleri dört günde tamamlanan klibin sanat yönetmenliğini Berin Yavuzlar üstlendi. Mavi, önümüzdeki günlerde yeni albümü için stüdyo çalışmalarına başlayacak.
www.aveamuzik.com
Türkiye'nin en köklü gruplarından Yeni Türkü, Mayıs 2012'de yayımladıkları son albümleri "Şimdi ve Sonra"nın üçüncü video klibini sözü ve müziği Ümmüşen'e, düzenlemesi Erkin Hadimoğlu'na ait olan "Sezenler Olmuş" şarkısına çekti.
İlk olarak, Ümmüşen'in 1999 yılında yayımladığı "Nenni" isimli albümde Ümmüşen ve Derya Köroğlu düeti olarak yer alan şarkıya o yıldan bu yana özellikle sosyal medya üzerinden büyük ilgi gösterildi. Yeni düzenlemesiyle Yeni Türkü albümünde yer verilen şarkının video klibi Ağva'da çekildi. Derya Köroğlu'nun eşi Ayşe Köroğlu'nun yönetmenliğini, Gökhan Tiryaki'nin ise görüntü yönetmenliğini üstlendiği klibin çekimleri 2 gün sürdü. Klibin başrolünde 23 yaşındaki jimnastik eğitmeni ve dansçı Doğa Bursali oynadı.
www.aveamuzik.com
Beş yıl boyunca "Karmate" grubunun solistliğini üstlenen ve çok sayıda hayran kitlesi edinen Resul Dindar, bu kez ilk solo albümü "Divane" ile hayranlarının karşısında. Albüm Karadeniz'de konuşulmakta olan Lazca, Gürcüce, Megrelce, Hemşince, Çecence ve Rumca gibi çeşitli etnik dilleri de barındıran otantik bir Karadeniz albümü olarak dikkat çekiyor.
Aranjörlüğünü Muhterem Sur'un, müzik yönetmenliğini ise Cem Sait Arslantunalı'nın gerçekleştirdiği, on sekiz eserin yer aldığı çalışma; yaylılardan, üflemelilere otantik Karadeniz enstrümanları olan tulum ve kemençeden akordeona, mızıkaya; tamburdan salamuriye ve bağlamalara kadar enstrüman çeşitliliği ile dikkat çekiyor. Sanatçı albümde kendi eserlerinin yanı sıra Yüksel Baltacı, Fatih Sultan Kar, Mağruf Kibar, İbrahim Can, Nana Tsintsadze, Kemal Çiçek ve Ali Kaya gibi değerli sanatçıların da eserlerine de yer verdi.
www.aveamuzik.com
Badem grubunun, müzik dünyasının sevilen isimleriyle bir araya gelerek hazırladıkları ve sürprizlerle dolu "Badem ve Konukları" albümünün ikinci video klibi "Uyan" geçtiğimiz günlerde ekranlara gelmeye başladı.
Uzun bir süredir kendilerinden yeni bir albüm beklenen Vega ile Badem'in birlikte yazıp seslendirdiği ve ilk günden beri albümün öne çıkan şarkılarından biri olan "Uyan"ın video klibi Dağhan İş yönetmenliğinde çekildi. Şarkının söz ve müziği Badem'den Doğaç Başaran ile Vega'dan Deniz Özbey Akyüz ortak imzalarını taşıyor. 2006 tarihli "Hafif Müzik" klibinden tam 7 yıl sonra ilk kez tekrar bir klip için kamera karşısına geçen Vega ile Badem'in "Uyan" klibi dinleyicilerle buluştu.
www.aveamuzik.com