Rock müziğe yeni bir soluk getiren Gökcan Sanlıman, 2010 yılında yayımladığı ve tamamı İngilizce cover şarkılardan oluşan ilk albümü "Yesterday" ile kısa zamanda müzikseverlerin dikkatini çekmişti. Kendisinden yeni şarkılar dinlemek isteyenleri daha fazla bekletmeyen genç yetenek, Teoman'ın prodüktörlüğünde hazırladığı "Soğuk Temmuz" isimli yeni solo albümüyle 2012 yılının Aralık ayında müzik marketlerdeki yerini aldı. Süpervizörlüğünü Haluk Kurosman, aranjörlüğünü ise Noyan Erdal ve Gökcan Sanlıman'ın üstlendiği albümde yer alan 10 şarkının da sözü ve müziği Gökcan Sanlıman imzası taşıyor. Günden güne yıldızı parlayan genç şarkıcıyla "Soğuk Temmuz" üzerine samimi bir sohbet gerçekleştirdik.
Müziğe olan ilginizi ilk olarak ne zaman keşfettiniz?
İlkokul yıllarında... Ama gerçek anlamda müziğe olan ilgim; ortaokul yıllarında gitar dersleri alarak başladı; sevdiğim şarkıları gitarla çalıp söylemeye çalışıyordum o zamanlar. Aslında ilk başlarda gitarist olmak istiyordum; Bon Jovi'nin gitaristi Richie Sambora'ya özenmiştim. Kendimi o zannediyordum küçükken. (Gülüyor) Sonra biraz sıkıldım gitardan. Şarkı söylemek daha çok hoşuma gitmeye başladı. Bir sene kadar çalıp söylemekle uğraştım. Sonra ufak tefek mırıldanmalar ve kendi şarkılarımı yapmaya başladım.
İlk şarkınızı ne zaman yazdınız; müzik geçmişinizde yaptığınız ilk şarkıları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ortaokuldaydım. İlk yaptığım şarkılar o kadar başarılı değildir, daha çok deneme gibiler. Ufak röportajlarda kullanılan kaset kayıtlarım vardı o zamanlar, hala duruyorlar. Sonra lisede gruplarda çalmaya başladım ama o kadar konser vermiyorduk, iyi de değildik. Yavaş yavaş kendimi geliştirdim. Üniversitede bir cover grubu kurdum. O zamanlar, sahnede artık çalabilir ve söyleyebilir duruma gelmiştim. Sonra da Avrupa Müzik'in sahibi Deniz Erdem'le tanıştık, ardından "Yesterday" albümü geldi. Şimdi de "Soğuk Temmuz"...
Anneniz Funda Sanlıman yıllardır müzik piyasasında yer alan önemli bir isim. Bu yönden aslında şanslısınız, müziğin içine doğdunuz. Eğer böyle bir şansınız olmasaydı yine bu yolda gider miydiniz?
Evet, gerçekten müziğin içine doğdum; ben daha çok küçükken Erekli Tunç diye bir stüdyo vardı o zaman, ki Tarkan'lar Sezen Aksu'lar herkes o dönemde orada kayıt yapıyordu. Annem de stüdyonun ortağıydı. Ben oranın bahçesinde top oynayarak büyüdüm. Annem aynı zamanda birçok sanatçının menajerliğini de yapmış bir isim ve uzun yıllardır da Teoman'ın menajeri. Tabii ki annemin müzik sektöründe var olmasının çok etkisi var; annem belki doktor olsaydı başka bir yol çizerdim kendime. Ama çocukken yaptığımız şeyler de ileride bizi etkiler. Benim müziğe her zaman ilgim vardı.
Profesyonel olarak ilk çıkışınızı 2010 yılında "Yesterday" albümüyle gerçekleştirdiniz. Dünya müzik piyasasının önemli isimlerinin şarkılarını cover'ladığınız bir albümdü. Çıkışınızı yepyeni şarkılar yerine, İngilizce bir cover albümle gerçekleştirmenizin sebebi neydi?
Deniz Erdem'le tanıştığım dönem, bir akşam beni dinlemeye geldi. O zamanlar cover şarkılar söylüyordum; bir yandan da kendi şarkılarımı ona dinletiyordum ama şarkılar henüz bir albümde toplanacak olgunlukta değillerdi. Biraz daha üzerinde çalışılması gerekiyordu. O böyle bir fikir ortaya attı, ben de söylediğim cover şarkıları bir albümde toplayarak Türkiye'de kaydedilmiş ilk yabancı cover albümünü yapmak istedim.
Peki ne oldu da o olgunluğa ulaştı şarkılarınız?
Üzerinde çok çalıştım. Ortaokuldan beri ufak tefek şarkı yaptığımı düşünürsek, bu zamana kadar 100 şarkı yapmışımdır ama 10 tanesi ancak içime sinmiştir. O olgunluğa getiren şey, tamamen üzerinde yoğun bir şekilde çalışmak. Üretimlerim de devam ediyor, yeni albüm şarkılarına başladım.
"Soğuk Temmuz"un prodüktörlüğünü Teoman üstlendi. Peki bu süreç nasıl gelişti?
Ben çok aranjör dolaştım. Deniz Erdem de bilir, onun vasıtasıyla bir sürü isme gittim ama bir şekilde müzik tarafında anlaşamadık. "Yesterday"i çıkardıktan sonra da iki kişiye gittim yine olmadı. Kan uyuşmadı bir şekilde. O dönemde tesadüf, Teoman müziği bıraktı. Yine Deniz Erdem söyledi "Sen boşuna geziyorsun, yapacaksanız alt yapılarınızı kendiniz yapın, düzenlemeleri yapabilecek olan en iyi sizsiniz. Teoman gibi bir insan da var yanında, o da size yol gösterir, tıkandığınız yerlerde müdahale eder." fikrini attı ortaya. Bize de mantıklı geldi. O zamanlar Noyan Erdal vardı düzenlemelerimi yapan, hala var. Beraber kotarırsınız bu işi dedi. Teoman da bu fikri destekledi. "İçimizde çözelim bu işi." dedi. Yani aslında tamamen tesadüf oldu.
Şarkılara baktığımızda müzikal yelpaze olarak çok dağılmamış bir albüm görüyoruz. Düzenlemelerde en çok nelere dikkat ettiniz?
Benim için önemli olan aslında sözlerdir. Ben en çok anlatıma önem veririm. O yüzden altyapıları da sözleri ve vokal melodilerinin önüne çıkaracak şekilde, şatafata gitmeden halletmeye çalıştım. Yoksa Noyan Erdal'a bıraksam o uçlara doğru gidiyordu. (Gülüyor) Teoman'ın o tarafta bize çok desteği ve etkisi oldu. Bir şarkıyla uzaya bile gidebilirsiniz. Introyu uzatırsınız, soloyu uzatırsınız. Önemli olansa ana fikirdir. Bir şarkıda ne anlatmak istiyorsun? Budur önemli olan. O yüzden altyapının, anlatılanın önüne geçmesine izin vermedim. Kaldı ki, 5-6 dakikalık şarkılardan kestiğimiz yerler oldu.
Teoman olmasaydı "Soğuk Temmuz" daha sert bir albüm mü olacaktı?
Hayır, aslında öyle de değil. Teoman bize "Önemli olan sözlerdir, altyapıları abartmayın." dedi. Ondan öğrendiğim en önemli şey de budur. Bize "Bu iş böyle yapılır." mesajını verdi. Bir prodüktörün de yapması gereken şey o zaten.
Şimdi sizin Teoman gibi bir akıl hocanız var. Bu da sizin için büyük bir şans. Peki sizce bu durum, bir sonraki çalışmalarınız için risk teşkil eder mi?
Hayır etmeyecek çünkü zaten karar verdim, çok büyük bir değişiklik olmazsa yeni albümü tamamen kendim yapmayı düşünüyorum. Tüm altyapı seçimlerimi kendim yapmak istiyorum. O alanda da kendimi çok geliştirdim çünkü.
"Soğuk Temmuz" çıktığında, tarzınızı ve müziğinizi Teoman'a benzetenler oldu. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Ben çok gocunmuyorum. İnsan algısı öyledir; sadece Türkiye'de değil dünyada da öyledir. Kulak bir yere kadar... Sonuçta 1500 tane insan sesi yok. Bir de benim durumum başka bir durum. Ben küçükken de Teoman hayranıydım. Kulakta bir şekilde illa ki kalıyor ama zaman geçtikçe, siz de şarkı söyledikçe kendi yorumunuzu buluyorsunuz. Sanatçıların ilk albümüne bakın, etkilendiği birine yakındır ama zaman geçtikçe herkes kendi yolunu çizer. O bakımdan gelen eleştirileri dikkate alıyorum. Hala vokal tarafında kendi yolumu bulmaya çalışıyorum. Ama çok da üzülmüyorum bu eleştirilere, normal karşılıyorum.
"Soğuk Temmuz" ilk klip şarkınızdı. Bu şarkıyı nasıl belirlediniz?
Benim aslında klip çekmek istediğim şarkı "Ayşe" idi. Ayşe eskiden sıra arkadaşımdı. Onun için yazmıştım şarkıyı. (Gülüyor) Teoman'ın da favorisi "Ayşe"dir albümde. Biraz da onun etkisinde kaldım herhalde ama sonrasında beyin fırtınaları sonucunda hep beraber "Soğuk Temmuz"a karar verdik.
Peki ikinci video klip hangi şarkıya gelecek?
"Şerefine"ye istiyorum ben. Çok sevdiğim bir şarkı. Deniz Erdem'le bunu lansman konserimde de konuşmuştuk. Biraz daha yüksek tempolu bir şarkı. "Soğuk Temmuz"dan sonra biraz daha farklı, daha eğlenceli yanımı da gösterebilecek bir şarkı.
Dışarıdan bakıldığında mesafeli, ciddi, hatta biraz da melankolik bir duruşunuz var.
Normalde öyle değilim, daha güler yüzlü bir adamımdır. O tesadüf oldu aslında. Şarkıların da modu gereği öyle bir adamı oynamam gerekti doğruyu söylemem gerekirse. Ama o adama da tabii ki çok uzak olduğum söylenemez.
Melankoliye yakın biri misiniz?
Melankoliden besleniyorum. Mutluyken çok şarkı yazamıyorum çünkü mutluyken yapacak başka şeyler buluyorsunuz. Bu, duygu işi olduğu için daha mutsuzken daha güzel şarkılar çıkıyor. Gerçi bilemiyorum, belki de bu bana özel bir şeydir ama gün içinde bile karakterim çok değişkenlik gösterebiliyor. Onu henüz ben de çözebilmiş değilim.
Peki "Soğuk Temmuz" sizin hangi döneminizi yansıtıyor?
İşte "Soğuk Temmuz" benim karanlık tarafım.
Yıllarca hep sahne arkasına şahit oldunuz bugüne kadar. Peki kamera önüne geçmek sizin için nasıl bir deneyim oldu?
Okulum da sahne arkasıyla ilgili aslında. Bilgi Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi'nde okudum. Aslında kafamda hep bu işin idari tarafı vardı. Sahne arkası, belki organizasyon ve menajerlik tarafı... Ama müzikle daha haşır neşir oldukça sahneye atladım ben de. Seviyormuşum da aslında onu anladım, içimde varmış. (Gülüyor)
Son olarak, hayranlarınız size nasıl ulaşacaklar?
İnternet sitem www.gokcansanliman.com üzerinden, Facebook'tan Gökcan Sanlıman adıyla Twitter'da ise @gokcansanliman adresinden bana ulaşabilirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder