1 Ekim 2012 Pazartesi

RÖPORTAJ / Özgün - Konu Senden Açılınca

Bugüne kadar müzik dünyasına kazandırdığı hit şarkılarıyla adından sıkça söz ettiren Özgün, yeni albümü "Konu Senden Açılınca" ile tekrar hayranlarıyla buluştu. Yaklaşık üç yıldır single çalışmalarıyla radyolarda duyduğumuz ve ekranlarda izlediğimiz Özgün, "Şike", "Sen ve Ben" ve "Sadece Arkadaşız" şarkılarına da yer verdiği yeni albümünü ve sadeleşen müzik tarzını anlattı.

"Konu Senden Açılınca" müzikseverlerle buluştu. Kendinizi son günlerde nasıl hissediyorsunuz? Çok iyi hissediyorum. Albüm yapmayalı uzun bir süre olmuştu. Neredeyse üç sene. Arada single çalışmalarım oldu ama albüm yapmak başka bir şey tabii ki. Güzel bir iş yaptığınızda ve o işin getirilerini de anında almaya başladığınız zaman o mutluluğun tarifi yok. Ben de şu an o tarifsiz mutluluğu yaşıyorum.

Sizin de söylediğiniz gibi, son iki buçuk yıldır sizden single çalışmaları görüyorduk. Bu defa albüm yapma fikri nasıl oluştu? Nasıl bir albüm yapmak lazım, neye ihtiyacımız var diye patronlarımızla konuşuyorduk. Single'lar çok iyi gitti ama Cengiz Bey bana hep "Çok iyi bir albüm yapmak lazım." diye diye beni kamçıladı. "İyiden kastınız nedir?" derken, içimden geleni doğru ifade edersem iyi bir albüm olacağını konuştuk. Onun için uğraştım, çalıştım. Yaklaşık dokuz ay önce de repertuvarı oluşturmaya başladık. Deniz Bey'le de görüşüp şarkıları kararlaştırınca kayıtlara başladık. Ben aslında geçtiğimiz sene albüm yapmak istemiştim. "Sadece Arkadaşız"ın çıkışından hemen sonra albümü çıkaralım istedik ama repertuvar istediğimiz gibi olmamıştı. Sonra ardından "Sen ve Ben" geldi. Daha sonra da diğer şarkıları toparladık. Kısmet bugüneymiş.

Uzun bir süredir oturmuş bir müzik tarzınız var. Artık insanlar "Özgün" şarkılarını tanıyorlar. Bunun yanında, Yunan müziğine de hep yakın durdunuz. Bu ilgi nereden geliyor? İnsanlar sizi ilk defa nasıl tanırsa ve beğenirse devamlı sizden onu istiyorlar. İnsanlarla ilk tanışmam "Şeytan" ve "Elveda" ile oldu. İkisi de 2005 yılının en çok çalınan şarkılarıydı. Her yerden, "En İyi Çıkış Yapan Erkek Sanatçı" ödüllerini toplamıştık. Çok iyi şarkılar vardı. "Şeytan", içinde buzukilerin olmasından ve Yunan havasından dolayı insanlara sıcak geldi. Bir de o dönem böyle şarkılar yapılmıyordu, ortada böyle bir tarz yoktu. Müzikte değişim başlamıştı. Yavaş yavaş disko altyapılı şarkılara yönelme başlamıştı ve alternatif rock da ön plana çıkmıştı. Bir de böyle bir şarkıyla çıkış yapmak hem farklılık yarattı hem de algıda seçicilik oldu. Daha sonraki albümlerimde de bu ritimden gittik çünkü insanların beklentisi oluştu. Sonraki albümde Yunanistan'dan adapte ettiğimiz şarkımız yoktu ama İsra Gülümser ile bizim ortak bestemiz olan "Acıyı Çeken Anlar" da yine o Yunan havası vardı. Üçüncü albümde "Mühür" gibi çok iyi bir şarkı bulduk. O albümde "Koş Koş" isimli yine Yunan bir şarkı vardı. Daha sonra "İstiklal" single'ında da "Toz" vardı. Bu şarkıyı da yine İsra Gülümser yazmıştı. Bu şarkıların hepsi çok sevildi. Garantili bir kere. Dinliyorsunuz, tutmuş olan bir şarkıyı seçiyorsunuz. O şekilde devam etmiştik. Bu albümde de Volkan Asyalı ile ortak bir bestemiz var "Siyah Beyaz". Bilinçli olarak yapılmış olmasa da yine aynı tatta bir şarkı. Aslında Yunan havasından çok Ege ve Akdeniz sıcaklığı var bu şarkılarda. Bizim zaten Yunanistan ve Balkanlarla çok ortak yönümüz var. Bizim halklarımız birbirine karışmış durumda. Kültürlerimizde birbirine benzer çok şey var. Yemeklerimiz, şarkılarımız, daha çok şey... Yunanistan'ın çok iyi müzisyenleri var. Onlar da bize sıcak geliyorlar. Şarkılarının hissiyatı hoşuma gidiyor. Seni rahatlatıyor, içine huzur dolduruyor. Tebessüm bırakıyor yüzünde, seviyorum o şarkıları.

Bu albümde biraz daha sadeleşmiş bir Özgün görüyoruz. Altyapılar, sözler, enstrümanlar hep minimalize edilmiş. Rock müziği seven bir insan olarak, ara ara sahnede rock şarkıları söylüyordum. Albüm aşamasında da böyle bir şarkı olsa mı olmasa mı diye düşündük. Sonra kulüplerde de şarkılarımız çalsın dedik. Bunları hep denedik ama hiç biri üzerimde tam durmadı. Hepsi çok güzel şarkılar olabilir ama insanlar bu şarkıları benden dinlemek istemiyor olabilirler ya da o tarz şarkıları dinleyen insanlar belki beni dinlemek istemiyor olabilirler. O yüzden asıl içimden geçeni, yani kendi yazdığım şarkıları ve onların benzerlerini söylemek istedim. Ben de yolda müzik dinlerken bir anda bir şarkı çıktığında değiştiriyorum, iki şarkı atlıyorum vs. Ben öyle bir albüm yapmak istedim ki baştan sona kadar dinlensin, insanları şarkı atlama durumunda bırakmayalım. Öyle bir kompozisyon içinde albümü hazırladık. Şarkıların aranjelerinde de mümkün olduğu kadar sadelik istedik. Akustik olsun, zorlmayalım, şarkıları çok uzatmayalım. Basit, net ve yalın olsun. En önemli şey, insanlara rahat bir şeyler sunmak. İnsanları yormasın, değiştirmek zorunda kalmasınlar. Zaten ben normalde de duygusal, sade ve basit aşk şarkıları yazıyorum. Dolayısıyla bu albümde de böyle bir sadelik oluştu.

Zaten son dönemlerde de büyük bir dinleyici kitlesi akustik müziğe yöneldi diyebilir miyiz? Gece eğlenmeye çıkınca insanlar zaten ona göre şarkılar dinliyor ama çıkmak için hazırlanırken, arabada giderken, yoldayken, yemekteyken, deniz kenarında dinlenecek şarkıların formatı başka oluyor. O tarzı üreten çok şarkıcı var ama diğer tarafta da böyle bir istek var. Ben de müzik dinlediğim vakit akustik şarkılar dinliyorum. Sade, güzel bir anlatımı olan, hikayesi olan şarkılar dinliyorum. Son zamanlarda müzik bir gürültü haline gelmeye başladı. Aslında ben bundan da sade bir albüm yapmak istiyorum. Yalnızca gitar ve perküsyon üzerine olabilir. Belki quartet albümü olabilir ama bu kendime yapacağım bir albüm olduğu için bunun zamanı var. Belki iki albüm sonrasına düşünebilirim. Bu albümün de cover veya eski şarkılarımdan ziyade yeni şarkılardan oluşmasını istiyorum. Müzik tarihi içinde benim için örnek aldığım şarkılardan biri "More Than Words" şarkısıdır. İki gitar ve iki vokalle dünyanın en iyi şarkılarından biridir. Dilini anlamasalar bile herkes o şarkıyı sever. O formatta iyi şarkılar bulduğunuz zaman şişirmeye de gerek kalmıyor. Eğer şarkının eksiği varsa aranjede yüklenmeye başlıyorsunuz ama o da olmuyor.

Albümde çoğunlukla size ait söz ve müzikler bulunuyor. Şarkılarınız nasıl bir dönemde oluştu? Ben bir dönem duruyorum, duruyorum sonra bir şarkı yazmaya başlıyorum, o iki-üç hafta içerisinde içimde biriktirdiğim ne varsa hepsi dökülüveriyor. Bu albümde de öyle oldu. Daha da çok şarkılarım vardı ama albümün formatına uymadılar, biz de onları eledik. Albümdeki şarkılarım hep bir dönem içerisinde, peş peşe geldiler. Daha önceki yıllarda yazdığım şarkılardan albümde yok. Şarkı yapmamı tetikleyen şey nedir, inanın hiç bilmiyorum. Bir gün canım şarkı yazmak istiyor. Şimdi öyle bir dönemdeyim mesela. Bazen de canım elime gitarı dahi almak istemiyor. "Yazamıyorum ben, acaba artık yazamayacak mıyım?" endişesine kapılmaya başlıyorum. Sonra aklıma bir şey geliyor, yazmaya başlıyorum. "Hah geri geldi!" diyorum. (Gülüyor) Bir anda kafam açılıyor sanki, işte orada da her şey patır patır dökülüyor. Bir buçuk, belki iki sene hiç şarkı yazmıyorum. Bazen de öyle garip olaylara ve kişilere şarkılar yazdığım oluyor ki. Örneğin, albüm döneminde davulcum kız arkadaşından ayrıldı ve çok üzgündü. Bana anlatıyordu. "İnsanlara söyleyemiyorum, dalga geçeceklermiş gibime geliyor." diyordu. Ben de "İstemem ayrılığa bin ödül konsun, dostlarım arkamdan gülsün istemem" sözlerinin olduğu "İstemem" şarkısını yazdım ona. Açtım dinlettim, o da çok şaşırdı. İki, üç şarkıyı ona yazdım. Yazmak beni çok rahatlatıyor. Anlatmak istediklerimi bu şekilde anlatabiliyorum galiba. Hislerini çok konuşan, sıkıntılarını paylaşan bir insan değilim. Ben de onları şarkılara döküyorum. Bu da benim dışavurumum. Bunu da yapamıyor olsaydım, o zaman sinirli ve agresif bir adam olurdum. Bunun bir yerden çıkması gerekiyor. O açıdan da şanslı hissediyorum kendimi.

Peki albümdeki şarkılarda emeği olan diğer isimler, Nezih Üçler ve Onur Koç'la çalışmaya nasıl başladınız? Nezih benim askerlik arkadaşım. "Kalbim" şarkısını da askerde dinledim. Prova yaparken çaldı ben de hemen şarkıyı seslendirmenin sözünü aldım. "Ben bu şarkıyı istiyorum senden." dedim. O uzun dönem askerlik yapıyordu, döndüğünde ben şarkının demosunu kaydetmiştim. Sağ olsun o da şarkısını verdi. Onur da aslında çok eskiden, Ankara'dan arkadaşım. Biz onunla yıllarca küs kaldık. İlk albüm öncesinde albümde onun iki şarkısı vardı. Tam İstanbul'a gideceğim, "Ben para istiyorum" dedi. Benim de param yoktu. Kendi başıma İstanbul'a gidiyordum. O zaman Özgün gidecek, para kazanacak, sana da vermeyecek diye doldurmuşlar. Bu yüzden biz yıllarca konuşmadık. Bir gün aradı, "İkimiz de küçüktük, hata yaptık. İstersen şarkılarım var, sana dinletirim." dedi. Ben de tamam dedim. Çok da güzel şarkıları vardı, hemen barıştım. (Gülüyor) O gün bugündür de sürekli yazıp çiziyoruz beraber. Onur'un şarkılarına çok rahatlıkla müdahil olabiliyorum. Kafamdaki şeyleri hayata geçiriyor, o açıdan herkesle bu kadar rahat çalışamazsınız.

Radyolarda önce "Şike" şarkısını dinledik ama ilk klip "İnsaf" şarkısına geldi. Son dönemde spor gündeminde yaşananların bu kararınızda etkisi oldu mu? Aslında ben bir tepki almadım ama alanlar olmuş. Radyoları arayanlar, çalmayın diye tehdit edenler olmuş. Şarkıyı çok beğenen de oldu çok tepki gösteren de ama benim "Şike"ye klip çekmeme sebebim başka. Mayıs başında "Şike"yi radyolara vermiştik ve 15 gün içinde albümü yayımlarız demiştik ama albüm 15 Haziran'da çıktı ve klibi de Haziran sonuna yetiştirebildik. İki ay bence bir şarkının radyolarda çalması ve o şarkıya klip çekmek için çok uzun bir vakit. Ondan sonra da üç ay klibinizin dönmesini bekliyorsunuz, oldu size beş ay. Ben neredeyse yarım seneyi bir şarkıya harcamak istemedim açıkçası. "Şike" zaten radyolarda duyulmuştu. İnsanlar konserlerde eşlik ediyordu. O zaman bu hakkımızı başka şarkıdan yana kullanalım dedik. "İnsaf"a da böyle karar verdik. Bu albüm için iki-üç ayda bir klip çekmek istiyorum. Bir sonraki klip de "Siyah Beyaz"a gelecek gibi görünüyor. Sonra da "Altın Kafes" ya da "Gülbeyaz" olabilir. Bu defa bu iki şarkıya da klip çekeceğim. İkinci albümde "Dar Ağacı" ve "Yalnızlık" şarkıları arasında kalmıştım. "Yalnızlık"a klibi çekmiştim ama "Dar Ağacı"na da bir çekmediğim için sonradan çok pişman oldum.

Albümün görsel çalışmalarında da farklı, kendine güvenli duruşunu karşısındakine geçirebilen bir Özgün var. Görsel çalışmalarınız nasıl gerçekleşti? Ben fotoğraf çektirmeyi hiç sevmem. Deli işi gibi geliyor. Bir yere koyuyorlar sizi, "Hadi başla" diyorlar, neye başlayacağımı bilmiyorum. Kadın olsam, bir seksapelim olsa poz vereyim ama öyle de olmuyor. Daha önceki albüm fotoğraflarında zıplıyordum, hopluyordum, garip pozlarım oluyordu. Bu dönem biraz kendime dikkat ettim. Spor yaptım, beslenmeme dikkat ettim. Kendimi iyi hissettim. İyi bir albüm çıkaracak olmam da bana enerji verdi. Çok iyi bir ekiple çalıştım. Bunların hep artısı olmuştur ama artık tecrübelendik tabii ki. İlk başlarda nasıl poz verilir, nasıl durulur bilmiyordum. Hala kendi fotoğraflarıma çok bakamam ama insanlar bu albümün fotoğraflarını çok beğeniyorlar, çok daha enerjik olduğumu söylüyorlar. Çekenlerin ellerine sağlık!

www.aveamuzik.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder