2 Haziran 2012 Cumartesi

Özgürlük acıyla gelir çoğu zaman.



Günümüz dünyasının en büyük psikolojik silahı: Acı. Kurşunları her birimizi en azından bir kereliğine bile olsa sıyırıp geçmiş olan, belki de yeryüzünün en yaralayıcı silahı. Kimi zaman acımasızca kendimize yönelttiğimiz kurşunların açtığı o yaralarımızın kabuk tutmuş izleriyle geçirdiğimiz hayatlarımız elimizde kalan. İnsan en büyük yalanları kendisine söylüyorsa, yine kendimize sormaktan kaçtığımız o soruyu karşımıza çıkaralım: Ne zaman acıya böylesine tutunur olduk?

Tarihinde savaş, acı ve gözyaşı olmayan bir ırk neredeyse yok. Doğum anıyla beraber kodlanmış olan korku, insanın her döneminde yaşadığı acıyı da beraberinde getirdi. Yalnızlık, güvensizlik, ayrılık, ölüm ve içimizdeki daha nice korkunun kapısı hep tek bir yere, acıya çıktı. Önce çocukluk acılarımız vardı, ardından ergenlik acılarımız geldi. Gözyaşlarıyla yastıkları ıslattığımız duygusal şarkılarla büyütüldük.

İlk izlediğimiz filmler, kederli gözleriyle bizleri de ağlatan Ayşecik’in, Ömercik’in filmleri oldu. Endüstri de acının sattığını fark edince, geçmişten bu yana dramı ve acıyı hep bir parçamız olarak içimizde taşıdık. Çocukken yere düşüp dizlerimizi kanattığımız zaman, bunun normalliği yerine etrafımıza toplanan aile üyelerinin paniği, insanın acıyla yalnız kalarak baş edemeyeceğini empoze etti her birimize. Acının nasıl yaşandığını etrafımızdan öğrendik. Öğrenilmiş acının tepkilerini gösterdik. Kaçınılmaz son bu noktada geldi işte. Zamanla, acıyla beslenen bir toplumun bireyleri olup çıktık hepimiz.

Beklentilerimizin karşılanamadığı durumlarda kendi hayal kırıklıklarımızı yaratıyoruz. Onlara acının rengi olan siyahı giydiriyoruz. Acının çoğu zaman zevk veren, dayanılmaz cazibesine kapılıp, hüzne alıştırıyoruz kendimizi. Ne zaman sıyrılmaya çalıştığımızı fark etsek, hep işin kolayına kaçıyoruz. Güçlü bir uyuşturucuyu damarlarımıza enjekte eder gibi, alıştığımız acının kucağına atıyoruz yine kendimizi. Siyaha düştüğümüz ya da geçmişte yaşadığımızı fark ettiğimiz o anlarda, yaşadığımız acının getirisi ve götürüsü farklı terazilerde ölçülüyor. Bir süre sonra yaşam biçimi haline gelen acıyla hepimizin baş etme yolları da farklı. Kimimiz etrafına sıçratmadan yaşıyor acısını, her geçen gün içinde daha da büyütüp acının farkındalığıyla bilgeliğin kapısını aralamaya çalışıyor. Kimisi de paylaşarak ya da acısını etrafına kusarak içini temizlemeyi deniyor. Hiç dibe vurduğunuzu düşündüğünüz bir anda, aslında neden bu kadar üzüldüğünüze durup bir baktınız mı? Acının bencil yüzüyle karşılaştınız mı? Acıyı besleyip büyütenin yine kendiniz olduğunu fark ettiğiniz o tarifsiz anda, acının yavaş yavaş yok oluşunu izlediğinizde dünyanın en büyük icadını bulmuş gibi hissedeceksiniz. 


Tüm bunların yanında acının insanı büyüten etkisini de inkar edemiyoruz. Yaşamdan herhangi bir anlam bulamayacağına inanmış ve mutsuzluğu kabullenmiş karakterlerin yaratıcısı Chuck Palahniuk, karanlığı ve sessizliği buluşturduğu o noktada acının sakinleştirici etkisini altın tepsiyle sunuyor önümüze. Modern hayatın getirdiği acılarımızdan kimimiz ufak bir parça alıyoruz kendi payımıza, kimimiz de o boşlukta sallanmaktan zevk alıyoruz. Gerçeklerin acı olmasını kabullenememek, tüm bunlarla yüzleşme cesaretini elinin tersiyle iten, farkındalıktan bi’ haber, robot gibi bireyler yaratıyor. Ardından da baştan sona inkarlarla yaşanmış bir hayatı…

Bugüne kadar inanıp tutunduğumuz her şeyin aslında görünenden çok daha farklı olduğuna şahit olmak, dayanılmaz acının kollarına itiyor bizleri. Ardından da büyük acıların yol açtığı hissizliğin sessiz kurbanları oluyoruz. Büyük acıların yarattığı tahribatların yerini dinginliğe bırakıyoruz. Tebessümlerimiz başka, bakışlarımız başkalaşıyor. Bir de yapışmıyor üzerimize lekeler eskisi kadar. Etrafımızla güle oynaya konuşurken, kendimizle işaret diliyle anlaşıyoruz. Çok sert düşüyoruz kimi zaman. Ayağa kaldırılmayı bekliyoruz. Hayat nasıl isterse öyle akıyor akmasına da, siyaha düşüp acının kurbanlarından biri olmak istemiyorsak eğer geriye tek bir şey kalıyor. Acının her bir evresini, yıllardır içimize işleyen Sezen Aksu’nun işte bu cümlesine güvenmek:

Hiçbir acı sonsuza dek sürmez…

RÖPORTAJ / Eflatun - Çıkmaz Sokaklar

Mustafa Ceceli, Gülben Ergen ve Burcu Güneş gibi müzik dünyasının sevilen isimlerine verdiği şarkılarla müzikseverlerin dikkatini çeken Eflatun, 2009 yılında yayımladığı ilk albümü "Cennette Bir Akşamüstü" ile başlayan ve her geçen gün başarı çıtasını daha da yukarıda tuttuğu müzik yolculuğunu AveaMüzik'e anlattı. Müzik listelerinin üst sıralarında yer alan ve Burcu Güneş ile düet yaptığı "Çıkmaz Sokaklar" şarkısıyla gündemde olan Eflatun, hakkında merak ettiğimiz her şeyi samimiyetle yanıtladı.

Öncelikle, "Eflatun" isminin çıkış noktası nedir?
Sanatçı kimliğinin her zaman için bir orta dünyası vardır. Bir dünyaya girersiniz ve artık orada üretmeye başlarsınız. Ürettiğiniz anlarda siz, siz değilsinizdir. Zannediyorum genel olarak ürettiğim dünyanın gökyüzü eflatun. Eflatun ismi benim yazdığım şarkıların, o kimliğin adı. Benim bulduğum değil, beni bulan bir isimdir Eflatun. Bir gün yazdığım bir şeyin altına Eflatun imzasını atıverdim, nasıl oldu bilmiyorum. O gün bir anlaşma yaptık Eflatun ismiyle. Yazdığım herşeyin adı Eflatun oldu.

Müzik dünyasına 2009 yılında yayımladığınız ilk albümünüz "Cennette Bir Akşamüstü" ile merhaba demiştiniz. Peki ilk albüme kadar olan müzik yolculuğunuzdan biraz bahsedebilir misiniz?
İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuarı'ndan mezunum. Klasik batı müziği eğitimi aldım. Yıllarca senfoni orkestralarında ve operalarda çaldım. Üreten biriyseniz, "Bunları artık insanlarla buluştur" der ürettikleriniz, kalbinizi tekmeler. Öyle yoğun bir süreçti. Bir taraftan hayatınızı verdiğiniz bir iş var. "Bunca seneyi boşa mı harcadın?" diyor bir taraf. Öteki taraftan da kalp ağır basıyor. Sonucunda, salon müzisyenliğini bıraktım ve ceplerime kendi şarkılarımı doldurdum. Hatta "Günahlar İşliyorum" diye bir şarkıma da yansımıştır bu durum. Böyle yön değiştirmelerin içsel yolculukları vardır çünkü ben buna kalkıştığımda sektör şimdiki durumunda değildi. Çok hızlı şarkıların revaçta olduğu, benim peşinde olduğum edebi müziğin, yani anlatıma yönelik olan müziğin kesinlikle yapılmaması gereken bir zamanda kalkıştım ben bu işe. Sosyal olarak riskleri olan bir durumdu ama eğer aşıksanız, gözünüz bir engel görmüyor. Aşktaki o perde yine iniyor. "Ben şarkı yazmak için dünyaya geldim ve buna inanıyorum" diyerek İstanbul'a geldim. Serkan Ölçer ile beraber albüm yapalım istedik. Hiçbir şey tasarlamadan sadece şarkı yazıp şarkı söyledim. Geriye dönüp bakıyorum, üzerinden 5 sene geçmiş. Beş senenin sonunda "Çıkmaz Sokaklar"la beraber şu an sesimi radyolarda yeni yeni dinliyorum. Bu durumdan asla şikayet etmiyorum. İnsanlar televizyonda beni gördüğü zaman "Ne güzel çıkış yapmış." derler ama bunun ne kadar uzun bir yolculuk olduğunu bilmezler. Her müzisyen de böyledir. Biz yalnızca sahneye çıkışını görürüz. Açıkçası o zorluklar da çok güzeldi. "Sabretmek geleceği görenlerin tavrıdır." diye bir söz vardır. Ben ve ekibim zaten hepimiz buraya geleceğimizi biliyorduk. Hiçbir zaman sahneye çıkayım, para kazanayım mantığıyla şarkı yazmadım. Aynı şekilde de devam ediyorum. Zannediyorum başarılı da oldum.

İlk albümünüzde yer alan "Şarap" şarkısı kısa sürede özellikle de sosyal medyada yankı bulmuştu. Halbuki siz şarkının klibinde bile oynamamıştınız. Neden böyle bir yol izlemeyi tercih ettiniz?
Açıkçası bu bir yol değil, bu bir tavır takınmaydı. Şu an baktığım zaman neden böyle bir tavır takındığımı bilmiyorum ama şundan gerçekten çok zedelendiğimi hatırlıyorum. Bir albüm yapıp, kamera karşısına geçip klip çekilmek zorunda mıdır? Müzik görsel bir şey değildir. Görsel olan filmdir, görsel olan başka mecralar vardır ama müzik kesinlikle değildir. Müziğin yeri radyolardır, ondan sonra televizyonlardır. Bütün Türkiye ve hatta dünyada da böyle, müziği televizyondan takip ediyorlar. Aslında bu çok yanlış. Bende bu duruma karşı biraz başkaldırı vardı sanırım. Bir klip çekelim ama ben oynamayayım dedim. "Şarap" şarkısı, aynı dalda birbirini seven iki üzüm tanesinin farklı şişelerde şarap olmasını anlatan ve derinlemesine aşk içeren bir şarkıdır. Sadece bir kadın veya erkeğe olan aşk da değil anlattığı. Her türlü aşkı hissettiren bir şarkıdır. Popüler kültüre bu şarkıyı karıştırmak istemedim. Ben galiba "Best Of"umu o albümle yapmış oldum. Ama bu albümün yeni yeni keşfedilmesi durumu da beni rahatsız etmiyor. Size bakacak olan kitleler yokken söylediğiniz her söz boşa gider. "Ne güzel şarkı!" diyecek olan kitleler varsa eğer, "Şarap" gibi derinlemesine yazılan şarkılar daha çok kitlelere ulaşabilir. Zaten şu an ulaşıyorlar.

Yani ilk albümün size fazlasıyla getirisi oldu diyebilir miyiz?
Çok fazla oldu. Şu an "Şarap diye bir şarkı var, ne kadar güzel, inanamıyorum" diyen insanlar var. Üzerinden kaç sene geçtiği halde. Zaten zaman insanlara özgü bir şeydir. Şarkılarsa zamanlar ötesi şeylerdir. Biz öldükten sonra, medeniyet bittikten sonra kalacak olan tek şey şarkılardır, ki ben öteki aleme şarkıları da götürdüğümüzü düşünüyorum. Cennet denilen kavramda melodi ve renklerin olduğuna inanıyorum.

Mustafa Ceceli, Gülben Ergen, Burcu Güneş gibi müzik dünyasının ünlü isimleri şarkılarınızı seslendirdi. Peki ilk çıkış noktanız ne oldu?
Sektörde ilk Gülben Ergen ile çalıştım. Gülben Ergen'in bende farklı bir yeri vardır. Şarkılarınız duyuldukça ve popüler oldukça "Bu adamın şarkıları patlıyor" diyerek kapınızı çalmaya başlarlar. Gülben Ergen ve Burcu Güneş benim henüz hiç bir şarkım patlamamışken "Ben bu şarkıları çok beğendim ve okuyacağım" diyerek, ismin değil şarkının peşinde olan sanatçılar oldukları için bende ikisinin de yeri çok ayrıdır. Şimdi diğer sanatçı arkadaşlarım geliyorlar, kalbimde ne varsa ben de onlara sunuyorum. Başlangıcıysa Gülben Ergen'in seslendirdiği "Vıdı Vıdı", "Masal Olalım" ve "Mahsuscuktan" şarkılarıdır. Şu da var ki, Eflatun renginin parlamasında "Oflaya Oflaya"nın yeri her zaman en büyüktür. Bakışların çoğunun bana dönmesinde çok önemli bir milattır. O şarkı, daha onuncu saniyesinde dinleyici tarafından kabul edilmiş bir şarkıdır. Böyle bir şey çok zor oluyor. Bunun mekaniği de çok geniş elbette. Şarkının iyi olması başka bir şey, Burcu'nun mükemmel yorumlaması başka bir şey, Murad Küçük'ün o klibi çekmesi de başka bir güzellik kattı. Bunların hepsi masanın sağlam basması için ayaklarını oluşturdu. Ben hala bunun peşindeyim açıkçası. İnsanlara şarkı vermek değil, hiç şarkı söylememiş ama çok iyi şarkı söyleyen insanlara da kapım sonuna kadar açıktır. En iyi ve en popüler olmuş insana hangi şarkımı veriyorsam, ondan da o şarkımı esirgemem. Çünkü bu böyle olmalıdır. Çalışmaya devam ediyoruz. Şimdi Mustafa Sandal'ın albümünde bir şarkım var. Benim de severek söylediğim bir şarkıdır. Mustafa Sandal'ın kalbini açtığı bir şarkı, adı da "Kurşun Geçirmez Yelekler". Sanatçı arkadaşlarımın çıkacak olan albümlerinden önce beni bir doğum heyecanı sarıyor. "Acaba nasıl olacak?" diye merak ediyorum çünkü albümde şarkınızı artık insanlara sunuyorsunuz. Normalde odanızda şarkınızı gitarınızla dostlarınıza çalmak başka bir şey, aynı şarkıyı hele ki başka bir sanatçı vasıtasıyla insanlara sunmak çok acayip bir duygu. Bende tuhaf bir heyecan oluyor, kalbim şakaklarımda atıyor.

Bir anda herkes sizden bahsetmeye başladı. Bu duruma alışmak nasıl oldu sizin için?
Ben hiç bir zaman üzerime olmayan bir kıyafeti giymediğim için, benim açımdan pek bir şey değişmedi açıkçası. Ben ondan önce de aynı şeylerden bahsediyordum, yine aynı şeylerden bahsediyorum. Popüler olmanın durumu şu, bir konsere çıktığınız zaman sizi daha geniş bir kitle takip ediyor. Şarkılarınız daha çabuk insanlara ulaşıyor. Bu harika bir şey ama ben yine aynı şarkıların peşindeyim, değiştirilmesi taraftarı değilim. Açıkçası o yüzden benim için çok bir şey değişmedi. Biraz da egolarla ilgili. Egonun yükseği de düşüğü de zararlıdır. İkisinin ortası bir egoya sahip olmak her zaman için iyidir. O yüzden bu popüler kültür işleri bana birazcık yalan geliyor.

Sanatçılara verdiğiniz şarkılar ve kendi seslendireceğiniz şarkılar arasında nasıl bir ayrıma gidiyorsunuz?
Mesela Mustafa Sandal'ın seslendireceği "Kurşun Geçirmez Yelekler", normalde benim albümümde olacaktı. Bazı yüreklerin hakkı çok büyüktür. Benim müzisyen olmaya çalıştığım dönem içerisinde Mustafa Sandal'ın albümleriyle büyüdük. Özellikle "Suç Bende" albümü benim için çok önemlidir. Müzisyenlik yolunuzda sizin yolunuza ışık düşüren insanların bir gün gelip sizden şarkı istemesine siz hayır diyemezsiniz. "Benim albümümde olsun, bunu ben söyleyeyim" diye bir hırsım yok. Daha iyi seslendireceğini düşünüyorsam kesinlikle şarkıyı başkasına veririm.

"Oflaya Oflaya"nın başarısının ardından Burcu Güneş bu defa sizinle "Çıkmaz Sokaklar"ı seslendirdi. Burcu Güneş size uğur getiriyor diyebilir miyiz?
Evet öyle bir şey var. Burcu Güneş hakikaten uğurlu gelmiş bir ses. Uğur meselesinden de ziyade, Burcu Güneş mükemmel bir şarkıcı. Ben açıkçası ona hep söylüyorum, "O kadar iyi bir şarkıcısın ki şarkılar sende eriyor." diyorum. Burcu Güneş, çok iyi şarkılar söylemeyi hak ediyor. Açıkçası onun gibi isimlere şarkı verirken sahanız çok geniştir. Çünkü çok iyi yorumcu olduğu için şarkılarınızı yürekten emanet edebilirsiniz. Burcu Güneş de benim için öyle bir isimdir. Şimdi yeni albümünde de şarkım olacak. Heyecanla bekliyorum.

Türkiye'de şarkılarınızı seslendirmesini istediğiniz isimler var mı?
Tabii ki, çok var. Türkiye'de Fatih Erkoç, Şebnem Ferah, Sertab Erener var mesela. Bunlar çok önemli sesler. Eminim ki yollarımız da bir yerlerde zaten karşılaşacak ve beraber bir şeyler yapacağız diye umut ediyorum. Müslüm Gürses de bence mükemmel bir şarkıcı. Birlikte çalışmayı çok isterim. Müziğin arabeski, popu yoktur bence. İyi müzik vardır. Şarkı söylemeyi bilen ve seven herkesle çalışmak isterim.

Bir önceki albümünüzde beraber çalıştığınız Serkan Ölçer ve Kemal Kekeva ile "Çıkmaz Sokaklar"da da birlikte çalışıyorsunuz. Müzikte sadık kalmaya inanan isimlerden misiniz?
İşin ticari boyutundan çok anlamıyorum. Bir süre sonra çalıştığınız insanlarla aile gibi oluyorsunuz. O insanları görmek istiyorsunuz yanınızda. Çok iyi bir birlikteliğimiz var Serkan Ölçer'le. Bazen benim şarkılarımı benden daha iyi gören bir isim. Kemal Kekeva bana öyle bir inandı ki, başka biriyle gidip görüşmeyi düşünmedim bile açıkçası. Bir yola devam ediyorduk, inşallah hep de devam ederiz.

Albüm yerine single yayımlamanızın özel bir sebebi var mı?
En önemli sebebi, sizi dinleyen insanlar artık sizden sabırsızlıkla bir şeyler bekliyorlar. "Haydi ne zaman dinleyeceğiz?" diye soruyorlar. Bu sabırsızlık sizi de sabırsız bir hale sokuyor. Şarkı sayısı da arttıkça bu defa zaman uzamaya başlıyor. O şarkıların süreçleri, aranjeleri, çalımları, söylenmesi, miksi, mastering'i, tüm hazırlanma evresi derken her şarkı bir kaç ay daha atıyor albümün üzerine. Ben dedim ki; elimizde bu şarkılar var, iki tane de versiyon koyup insanların kalbine sunalım. Daha fazla vakit kaybetmeyelim çünkü her iki taraf da çok sabırsız oluyor. Bu iletişim çok özel bir iletişimdir. Birebir konuşmadığımız ama kalpten birebir konuşabildiğimiz bir iletişimdir. O iletişimi sağlamak ve bir an önce o kalplere ulaşmak için de daha fazla beklemek istemedim.

Peki bu defa albüm çalışmanız var mı?
Çalışma zaten şarkı ürettiğimiz sürece devam eder. Albüm çok istiyorum tabii ki. Benim en büyük amaçlarımdan bir tanesi bu şarkıları daha fazla insana ulaştırmak. Bunun için de en ideali, 10-12 şarkının olduğu bir albümdür ama bu ciddi bir çalışmadır. Öncelikle, insanlara sunduğumuz şeyin insanlara sunmaya gerçekten değer olup olmadığının ayrımına varmak zaman istiyor. Bir şarkıyı tek başınıza gitarla çaldığınız zaman size çok güzel gelebilir. Ama bir aranjeyle, bir albümden insanlara sunduğunuz zaman şarkı zenginliğini yitirebiliyor. O yüzden bu çalışmalar uzun çalışmalardır ama ilerleyen zamanlarda tabi ki bir albüm de olacaktır.

Bestecilik atölyesinden biraz bahsedebilir misiniz?
Benim bestecilik üzerine yıllarca geliştirdiğim bir takım materyaller vardı. İnsanların bir besteye karşı algısından bahsedersek, bazı şarkıları dinleyici bir anda kucaklarken bazı şarkılar ise kimse tarafından fark edilmiyor. Bunun psikolojik, sosyolojik belirli materyalleri ve geniş bir skalası var. Bunu inceliyoruz derslerde. Tan Sağtürk'ün atölyesinde oluyor dersler. Amacımsa sektöre daha güzel, daha nitelikli şarkılar üretecek insanlar yetiştirmek. Tek amacım bu çünkü şarkılar dünyayı güzelleştirir.

Peki herhangi bir bestecilik girişimi olmayan bir insan da eğitim alarak besteci olabilir mi?
Sizin duygunuzda ve kalbinizde bestecilik materyali varsa bunun üzerine giderek besteci olabilirsiniz. Ama tabi bunun skalası çok geniştir. Bir müzisyen olmak, eğer söz yazarıysanız edebi açıdan elinize kalemi almak tüm mesele değil. Halk edebiyatını, divan edebiyatını incelemeniz gerekiyor. Sağlam bir çalışma yapmak gerekiyor. Eğer sizin ruhunuzda besteci üretme kimliği varsa kesinlikle geliştirilebilir.

Atölyede eğitime aldığınız katılımcıları neye göre belirliyorsunuz?
Bana şarkı gönderiyorlar. Ben şarkının ne kadar parlayabileceğini az çok tahmin edebiliyorum. Kelimelerle oynayışından, melodiyi yerleştirişinden, arayışından az çok tahmin edebiliyorum. Buna göre de katılımcıları belirliyorum.

www.aveamuzik.com

RÖPORTAJ / Ziynet Sali - Sonsuz Ol

Müzik dünyasının başarılı isimlerinden Ziynet Sali, geçtiğimiz Şubat ayında yeni albümünün ilk sinyalini, sözü ve müziği Zeki Güner'e ait olan "Alışkın Değiliz" şarkısıyla vererek hayranlarını sevindirmişti. Müzik listelerinde büyük bir başarı yakalayan "Alışkın Değiliz" şarkısını yayımladıktan 1 ay sonra müzik marketlerde yerini alan "Sonsuz Ol" albümüyle dinleyicileriyle buluşan Ziynet Sali; albümünde söz ve bestelerde Sezen Aksu, Kenan Doğulu, Sıla, Yıldız Tilbe, Atilla Özdemiroğlu, aranjelerde ise Ozan Doğulu, Ozan Çolakoğlu ve Mustafa Ceceli gibi müzik dünyasının yıldız isimleriyle çalıştı. Son günlerde "Favori Aşkım" şarkısının video klibiyle ekranlara gelmeye başlayan sanatçı, albüm heyecanını AveaMüzik kullanıcılarıyla paylaştı.

Sizi son zamanlarda single çalışmalarınızla dinliyorduk. Bu defa dört senenin ardından bir albümle dinleyicilerinizle buluştunuz. Albüm çalışmalarını özlemiş miydiniz? Neler hissediyorsunuz?
Albüm heyecanını çok özlemişim. Kendimi çok mutlu hissediyorum. Yüksek bir enerjim var. Çok çalışıp, emek vererek ortaya koyduğumuz bir albüm olduğuna inanıyoruz. Aslında çok keskin cümleler kullanmak bana hep garip gelir, onu yapmak istemiyorum. Bize göre iyi oldu, inşallah dinleyiciler de sever. Paylaştığımız için ekip olarak çok heyecanlanıyoruz.

Albüm süreci nasıl geçti, biraz bahsedebilir misiniz?
Repertuvar biraz zaman aldı çünkü şarkıları seçerken çok özen gösterdik. Bir kere, en başından beri repertuvarda oluşturmak istediğimiz bir tarz vardı. Çeşitli olsun, herkes kendisinden bir şey bulsun istiyorduk. Tüm albümde aynı alt yapılar, aynı enerji, aynı ritim olmasın, şarkıların akustiği olsun, diskosu olsun, cazı olsun, R&B'si olsun, farklı farklı çeşitlerle yelpazeyi geniş tutalım istiyorduk. Bunu yaparken de bana en yakışan şarkıları seçmeye çalıştık. "Ben her tarzı okuyabiliyorum" anlamında söylemiyorum bunu. Sadece en çok yakışan sözleri ve melodileri seçmeye dikkat ettik.

Albümde özellikle de hareketli şarkılardaki organik yapı hemen göze çarpıyor. Akustik enstrümanlar ve altyapılar bolca kullanılmış. Bu özellikle üzerinde çalışılan bir durum sonucunda mı oldu?
Bu albümde farklı bir Ziynet var. Her şarkıda farklı bir Ziynet var ve bu da beni mutlu ediyor. Alaturka, akustik, şarkılar da var, hafif caz, lounge şarkılar da var. Her tattan şarkı olması özellikle istediğimiz bir şeydi.

Albümle ilgili çok alçak gönüllü konuşuyorsunuz ancak bir o kadar da yıldız isimlerle çalışmışsınız. Sizce bu isimlerle çalışmış olmak, müzik piyasasındaki yarışta albümünüzü 1-0 öne geçiyor mu?
Muhakkak, elbette öyle bir durum vardır. Albümdeki müzisyenler ve besteciler hepimiz için çok kıymetli isimler. Sezen Aksu, Kenan Doğulu, Sinan Akçıl, Sıla, Zeki Güner, sayamadığım diğer isimler hepsi başlı başlına birer değer. Ozan Doğulu, Ozan Çolakoğlu, Mustafa Ceceli... Albümde yok yok. Evet şanslıyım, inşallah bizim sevip inandığımız şarkılar da dinleyiciye en az bizim inandığımız kadar güzel geçer. Önemli olan sonuç.

Albümün çıkış şarkısı "Alışkın Değiliz"in albüme giriş süreci nasıl oldu?
Zeki Güner çok sevdiğim bir besteci ve söz yazarıdır. Tanıştığımızda şarkılarını dinlemeye gittik. Gerçekten çok güzel şarkıları vardı. Birbirinden güzellerdi ama bu albümdeki şarkılarda, hep önce kendimden bir şey bulmaya çalıştım. Kendi duygularımı ifade etmek istedim. Eğer önce ben seversem, bir şarkıyı ancak öyle güzel yorumlayabilirim. Öyle düşünerek yola çıktım. Benim hassas bir dönemimdi. Zeki'nin de şarkıları çok güzeldi. "Zeki, ben böyle bir dönem geçiriyorum. Benim duygularıma tercüman olan bir şarkı yap, bana özel bir şey yap" dedim. Gerçekten on üç şarkının on üçü de öyledir. Asla hiç biri hazır seçilmiş, "Bu ne güzel şarkıymış, ben bunu okuyayım" dediğim şarkılar değil. "Ruh İkizim" de öyle, "Vakit Tamam" da öyle, Sinan Akçıl şarkıları da öyle. Zaten Sinan'la yolumuz en başından beri hep böyle devam etti. Evet, ben söz yazamıyorum. Hiç öyle bir yola sokmadım kendimi ama eğer ki ben söz yazıyor olsaydım, şu an bu albümde bulunan tüm şarkıları ben yazardım. "Alışkın Değiliz" de bu şarkılardan bir tanesi. İki yıllık bir şarkı ve aynı zamanda albüme de ilk dahil olan şarkı.

Peki "Alışkın Değiliz"in bu kadar kısa sürede büyük bir başarı elde etmesinin sizce sırrı nedir?
Sözleri çok gerçek ve çok sıcak bir şarkı. Eminim herkesin gece yalnızlığında düşünürken bu şarkıdan kendine bir duygu çıkardığı ve bir cümle bulduğu olmuştur. İnandırcı olması şarkının başarısının sırrı herhalde. Samimiyet var o şarkıda.

Kenan Doğulu ilk kez birlikte çalıştığınız isimlerden. Nasıl yollarınız kesişti?
Kenan'ın şarkısı "Ruh İkizim" de albümde öne çıkan şarkılardan biri. Çok sevildi. O kadar samimi, o kadar egosuz bir şarkı ki. Repertuvar sürecinin en başından beri Kenan'la konuşuyordum. Kenan, şarkılarını çok sevdiğim ve kendisini de çok saydığım bir müzisyen. En başından beri bir Kenan Doğulu şarkısı söylemek istediğimi herkese belirtiyordum. Son ana kadar o şarkı yoktu. Sohbet ettiğimiz bir gün, "Albüm bitti, senden bir şey gelmedi" dedim. Havadan, sudan, dostluklardan, ilişkilerden konuştuk. Sohbetin sonunda "Ben bir şeye başladım" dedi ve o gece bu şarkı çıktı. Albüme son giren şarkılar Sezen Aksu ve Kenan Doğulu'nun şarkılarıdır.

Sezen Aksu'ya "Siz benim uğurumsunuz, sizsiz bir albüm düşünemiyorum" dediğiniz doğru mu?
Evet doğru. Onsuz bir repertuvar bilmiyorum düşünebilir miyim? Son ana kadar Sezen Aksu albümde yoktu. Artık kısmet dedik. Her şarkıcı bir Sezen Aksu şarkısı yorumlamak ister. "Beş Çayı" hatırlarsınız çok güzel olmuştu. Onun üzerine Sezen Aksu'suz yürümek nasıl olurdu bilmiyorum. Her daim onu arıyorum.

Siz albüme baktığınızda, sizce dinleyiciler hangi şarkıları öne çıkarırlar?
Çok heyecanlıyım, ben de merakla bekliyorum aslında. Benim için onüçte onüç. Bana kalsa her gün birine klip çekeyim istiyorum. İkinci klip "Favori Aşkım"a oldu. Dinleyiciler şarkıyı belirledi. Çok enerjik bir yaz şarkısıydı. Bundan sonrasını ben de merakla bekiyorum.

Albümde emeği geçenlerin şarkılarına baktığımızda aslında şarkıların formlarının çok da değişmediğini görüyoruz. Örneğin Sıla'nın yazdığı "Deli" aynı zamanda tam bir Sıla şarkısıyken, Yıldız Tilbe'nin yazdığı "Favori Aşkım" da bir o kadar Yıldız Tilbe esintileri taşıyor.
Evet bu söylediğinize katılıyorum. Ben de dinlerken bunu hissetmiştim. Bu repertuvarda çeşitliliği fark olarak yansıtmak istedik. Çünkü ben sahneden geliyorum. Bir şarkı patlayıp da gelenlerden değilim. Sahnede o kadar renkli bir repertuvar o kadar çok çeşit sunuyorsunuz ki insanlara. Söylediğiniz durumu her şarkıda görebilirsiniz. Örneğin "Yenilik Var" da Sinan Akçıl'dan esintiler bulabileceğiniz, çok güzel bir kulüp şarkısı. O tarzın en iyisiydi bence.

Pakize Barışta, özellikle 90'lı yıllarda Tarkan'ın albümlerinde ismini duyduğumuz bir söz yazarıydı. Bir süredir ismini göremiyorduk. Pakize Hanım'la nasıl bir araya geldiniz?
Pakize Barışta'nın sözlerini yazdığı "Dün Gece" şarkısı bana Sezen Aksu aracılığıyla geldi. Özden Bora'nın çok sevdiği bir şarkıdır. Bir gün bana dinletti ve "Seni duyuyorum bu şarkıda" dedi. Müziği anonim bir şarkı. Ben de dinleyince çok sevdim ve albüme dahil ettik.

Albümün adı "Sonsuz Ol". Bu isim nasıl ortaya çıktı?
İsimde epey bir zorlandık aslında. "Favori Aşkım"ı düşündük, "Senin Olsun"u düşündük. Şarkı sözlerinden çıktık yola ama ben daha derin bir şey olsun istiyordum. O kadar inandık ki bu albüme. Ben de çok anlam yükledim. Yüklediğim anlamı yansıtsın istedim. Tek şarkıya da dikkat çekip onun ismini koymak istemedim çünkü hepsi birbirinden değerli şarkılar. Samsun Demir sonsuzluk işaretini gösterip, "Albümün bir köşesine koyalım mı?" dediğinde inanamadım çünkü ben o sonsuzluk simgesini hayatımda, sahnede, düşünebileceğiniz her yerde kullanırdım. Heyecanlandım görünce. Nihat Odabaşı'yla da bu fikrimizi paylaştık. Albüm kapağında olmasını istediğimi söyledim. O da altına açıklamasını yazınca albümün adı kendiliğinden ortaya çıkmış oldu.

Peki siz hayatınızda nelerin sonsuz olmasını istiyorsunuz?
En başta sağlık. Sonra da huzur ve egosuz bir hayat, sonsuz olmasını istediklerim.

Müzik dışında önümüzdeki günlerde sizi göreceğimiz projeler var mı? Mesela sinema ve reklam dünyasından teklifler alıyor musunuz?
Bu tarz teklifler ara ara geliyor ama ben en iyi yapabildiğimi düşündüğüm işi yapmak istiyorum, o da müzik. Her zaman iyi bir yorumcu olarak anılmak istiyorum. Ama bazen de o kadar güzel projeler geliyor ki! Örneğin "Son Osmanlı Yandım Ali"de küçücük bir rolüm vardı ama yine şarkıcı kadındım. Yine beni yansıtıyordu. Bu tür projeler geldiğinde karşı tarafa pozitif yansıyacak bir şey olduğuna inanıyorsanız hayır diyemiyorsunuz.

www.aveamuzik.com

Göksel `Uzaktan` geliyor!

Duygusal çalışması "Acıyor" ile geçtiğimiz günlerde Boğaziçi Üniversitesi'nde "Yılın Şarkısı" ödülüne layık bulunan Göksel, hem dinleyicilerden hem de müzik eleştirmenlerinden tam not alan son albümü "Bende Bi' Aşk Var" için ikinci video klibini çekti.

Radyocuların ve Göksel hayranlarının yoğun isteği sonucunda seçilen, sözü ve müziği Göksel'e ait olan "Uzaktan" şarkısına Bahçeköy ormanında renkli bir klip çekildi. Murat Onbul'un yönetmenliğinde çekilen ve canlı renklerin kameralara yansıdığı klipte, albümün ilk video klibi "Acıyor"a göndermeler yapıldı. Üçüncü klibin hangi şarkıya çekileceğine dair ipuçları da veren, sürpriz bir finalle sona eren klipte Göksel'in yeni imajı da beğeni topladı. Klip, müzik kanallarında yayınlanmaya başladı.

www.aveamuzik.com

`16 Kadın Söylüyor 2` müzik marketlerde!

Geçtiğimiz yıllarda yayımlanan ve Sertab Erener, Sezen Aksu, Hande Yener, Sıla, Burcu Güneş gibi müzik dünyasının sevilen kadın sanatçılarının en sevilen şarkılarını bir araya getiren proje albümü "16 Kadın Söylüyor"un ikincisi müzik marketlerdeki yerini aldı.

Sezen Aksu'nun "Unuttun Mu Beni?" şarkısıyla yer aldığı albümde Sıla'nın "Tam Da Bugün", Nilüfer ve Şebnem Ferah'ın düeti "Erkekler Ağlamaz", Göksel'in "Çok Kötü Şeyler", Ziynet Sali'nin "Dolaşayım Damarlarında", Nil Karaibrahimgil'in "Ne Garip Adam", Atiye'nin "Batum Türküsü" şarkılarının yanı sıra; Kıvılcım, İrem Candar, Öykü Gürman, Özlem Tekin, Gökçe, Aylin Aslım, Ayşe Saran ve Mavi gibi müzik dünyasının sevilen kadın yorumcuları da "16 Kadın Söylüyor 2" albümündeki yerini alıyor.


www.aveamuzik.com

Doksanlı yıllar Volga Tamöz ile yeniden!

Yirmi yıldır Ajda Pekkan, Mustafa Sandal, Mirkelam, Hande Yener, Sinan Akçıl, Sibel Can, Burcu Güneş gibi Türkiye'nin sevilen isimlerinin albümlerinde müzik direktörlüğü ve aranjörlük yapan Volga Tamöz, "Tam 90'dan" adını verdiği ilk albümünü yayımladı. Doksanlı yıllardan günümüze kadar gelmiş sevilen şarkıların yepyeni düzenlemelerle yeniden hayat bulduğu albümde müzik dünyasının ünlü isimleri de yerini aldı.

Stüdyo çalışması 1 yıl süren "Tam 90'dan" albümünde; Ferda Anıl Yarkın "Sonuna Kadar", Demet Sağıroğlu "Kınalı Bebek", İzel "Hasretim", Mustafa Sandal "Kalmadı", Serdar Ortaç "Karabiberim", Burak Kut "Benimle Oynama", Metin Arolat "Dert Değil", Yonca Evcimik "Bandıra Bandıra", Mansur Ark "Sana Demedim mi?", Tayfun "Hadi Yine İyisin", Sibel Alaş "Fem" gibi doksanlı yılların unutulmayan şarkıları, yorumcuları tarafından tekrar seslendirildi. Doksanlı yılların enerjisini yeniden fark ettiren albümde 11 sanatçı, Volga Tamöz ile birlikte Tayfun Çetinkaya'nın objektifine poz verdi.

www.aveamuzik.com

Gökhan Türkmen `Ara` verdi!

Müzik dünyasına "Büyük İnsan" şarkısıyla 2008 yılında iddialı bir giriş yapan Gökhan Türkmen, iki yıllık bir aranın ardından yayımladığı "Biraz Ayrılık" albümüyle hayran kitlesini genişletmişti. Duygusal şarkıların sevilen ismi, geçtiğimiz günlerde "Ara" adını taşıyan maxi single çalışmasını yayımladı.

Beş şarkının yer aldığı çalışmada, Aşkın Nur Yengi'nin ilk albümünde yer alan "Susma" adlı duygusal şarkıya akustik bir yorum getiren Gökhan Türkmen, ayrıca daha önceki albümlerinden dinlediğimiz "Büyük İnsan" ve "Yüreğim" şarkılarının da akustik versiyonlarına albümde yer verdi. Albümün ilk video klibini; müziğinde Ayşe Bisev, sözlerinde ise Ayşe Bisev, Anar Ezgi ve Ceren Gemici'nin ortak imzasını taşıyan "Bitmesin" şarkısına çeken Gökhan Türkmen'in albümünde yine akustik alt yapıların ön planda olduğu dört yeni şarkı bulunuyor.

www.aveamuzik.com

Keremcem `Küstüm Hayata` diyor!

Türk pop müziğinin başarılı isimlerinden Keremcem, bir yıl önce yayımladığı "Hayata" albümünün üçüncü video klibini "Küstüm Hayata" şarkısına çekti. Hareketli melodisiyle yaz enerjisi taşıyan şarkının video klibi müzik kanallarında yayınlanmaya başladı.

Yönetmenliğini Emir Khalilzadeh'in yaptığı klipte Keremcem'e tiyatro oyuncusu arkadaşı Kayra Şenocak eşlik etti. Kayra Şenocak klipte; hayatından sıkılmış, monoton ve mutsuz bir karakteri canlandırırken Keremcem ise, onun bu mutsuz hayatına mutluluk katmaya ve arkadaşını içinde bulunduğu durumdan çıkarmaya çalışan enerji dolu bir karakteri canlandırdı. Sözü ve müziği Ceyhun Keskin'e düzenlemesi ise İskender Paydaş'a ait olan şarkının video klibi ekranlara gelmeye başladı.

www.aveamuzik.com

Halil Sezai`den üçüncü klip!

Geçtiğimiz yıl yayımladığı "Seni Beklerken" albümüyle başarılı bir çıkış yaparak tüm müzikseverlerin dikkatini çeken Halil Sezai, albümünün üçüncü video klibiyle ekranlara gelmeye başladı.

Albümünden "Olsun" ve "Sonbahar" şarkılarını kliplendiren sanatçı, üçüncü video klip için "Ağlamışız" şarkısını seçti. Sözü ve müziği kendisine, düzenlemesi ise Göksun Çavdar imzası taşıyan şarkının video klibi Kübra Doğan yönetmenliğinde çekildi. Klipte iki sevgilinin aşkı, tango ile hayat bulurken, dans ve müziğin buluşması da yalın bir anlatımda ekranlara getiriliyor. Duygusal şarkının video klibi müzik kanallarında yayınlanmaya başladı.

www.aveamuzik.com