29 Aralık 2012 Cumartesi

Yılbaşında kim nerede sahne alıyor?

Yepyeni bir yılın coşkusu başladı! 2012'nin son günlerinde eğer 2013'e nerede ve nasıl gireceğinize henüz karar veremediyseniz, sizler için hazırladığımız müzik dolu etkinlik takvimimize göz atabilirsiniz! Yeni yılın gelişiyle beraber, canlı performanslar ve partilerle müzik dünyasının canlandığı bazı etkinlikler şöyle:

İstanbullu müzikseverlerin bu sene de yeni yılı karşılamak için pek çok farklı seçeneği bulunuyor. Müzik dünyasının sevilen ikilisi Gülşen ve Ozan Çolakoğlu, yeni yılı "Seyre Dursun Aşk" başta olmak üzere en güzel şarkılarını söylerek, Renaissance Istanbul Bosphorus'da karşılayacaklar. İstanbullu müzikseverlere yeni yıl coşkusunu yaşatacak diğer ikili ise Sıla ve Shantel. Lütfi Kırdar Rumeli Salonu Hall 1'de sahne alacak olan ikilinin hemen yanında Hall 2'de MFÖ grubunu izleyebilirsiniz. Hilton COnvention Center'da Murat Boz, Dedeman'da Göksel, Crowne Plaza'da Betül Demir, SuAda Club'da Yalın, Innpark Venue'de Gökhan Türkmen, Ortaköy Princess Otel'de Ozan Çolakoğlu, Suat Ateşdağlı ve Cihat Uğurel üçlüsü sahne alırken türkülerle yeni yıla girmek isteyenler Cevahir Otel'de Volkan Konak'ı izleyebilirler. Rock müzikseverler Duman ile Çubuklu Hayal Kahvesi'nde, Türk sanat müziği severler ise Emel Sayın ve Nükhet Duru'nun sahne aldığı Gönen Hotel'de keyifli bir yılbaşı akşamı geçirebilirler. Yabancı müzikseverlere de güzel haber! Bu yılbaşı dünyaca ünlü bir grup olan Far East Movement da Hilton Convention Hall'un 2. salonunda müzikseverlerle buluşacak ve orada bulunanları dans ettirecek.

Ankaralı müzikseverler de yeni yılda eğlencenin tadına varacak. Hadise bu yıl sahne almak için Ankara Congresium'u seçerken, Bengü de Swiss Hotel'de en sevilen şarkılarıyla Ankaralılara yeni yıl coşkusu yaşatacak. Soner Sarıkabadayı Jolly Joker Ankara sahnesinde yeni yıla merhaba diyecek. Aydın da CK Hotel'de kendisini izleyenleri coşturacak. Ankara'da yeni yıl eğlencesi birçok mekanda düzenlenecek olan partilerle de geç saatlere kadar devam edecek. İzmir Arena'da Tan, kendisini izlemeye gelenlere müzik ziyafeti sunarken, Antalya Dedeman'da Hüseyin Karadayı, Antalya Limak'ta Mirkelam ve İskender Paydaş, Alanya Gold City'de ise Ziynet Sali sahne alacak. Yeni yılı Kıbrıs'ta karşılayacak olan isimler de var. Cratos Premium Hotel'de Serdar Ortaç, The Savoy Ottoman Palace'da ise Ajda Pekkan ve Enbe Orkestrası dinleyicilerine unutulmaz bir yılbaşı gecesi yaşatacak.

Nişantaşı ve Taksim'deki sokak partilerinin yanı sıra, İstanbul'da birçok mekanlarda düzenlenen partiler de dolup taşacak. Olimpia, Portaxe, Taps Bebek, Urban Lounge, Ghetto, Shaft, Bombay Club, Riddım, Jolly Joker, Qubbe, Babylon, Clinic ve Refresh The Venue farklı konseptlerde düzenledikleri partilerle yeni yıl eğlencesini yaşamak isteyenlere hizmet verecek.

Herkese müzik dolu, mutlu bir yıl dileriz!

www.aveamuzik.com

Salt ilk albümüyle `merhaba` dedi!

Rock müziğin genç performans gruplarından Salt, 2010 yılında katıldıkları bir müzik yarışmasından dereceyle döndükten sonra İskender Paydaş'ın desteğiyle başladığı ve çalışmalarını bir yılda tamamladıkları ilk albümleri "Tırnak İzlerin" ile müzik marketlerdeki yerini alıyor. Albümle aynı adı taşıyan "Tırnak İzlerin" çok yakında video klibiyle ekranlarda olacak. 

Deha Özer Şenay (solist), Oğuzhan Atar (bas gitar), Altuğ Coşkun (gitar) ve Ozan Akyüz'den (keyboard) oluşan grubun, ikisi cover olmak üzere toplam 10 şarkıdan oluşan albümünde söz ve müzikler Deha Özer Şenay'a, düzenlemeler ise gruba ait. Salt, kendi şarkılarının yanı sıra, sözleri Ahmet Selçuk İlkan'a, müziği grubun solisti Deha Özer Şenay'ın babası, ünlü bestekar Özer Şenay'a ait olan ve 1983 yılında Erkin Koray'ın seslendirdiği "Sarhoş Gibiyim" ve Teoman imzalı "Rüzgar Gülü" adlı eserlere de yeni yorumlarıyla albümde yer verdi. Salt'ın albüm fotoğrafları, grubun isminin oluşmasında da katkısı olan Mehmet Turgut tarafından çekildi.

www.aveamuzik.com

RÖPORTAJ / Mavi - Aç Kapıyı

Avukat bir ailenin müzisyen kızı Mavi, 2010 yılında kendi adını verdiği ilk albümüyle başladığı profesyonel müzik yolculuğuna başarıyla devam ediyor. Şarkılarındaki akustik altyapıları, güçlü kalemi ve naif vokaliyle müzikseverlerin dikkatini çeken Mavi, geçtiğimiz Ekim ayında yayımladığı son çalışması "Aç Kapıyı" ile bu hafta röportaj köşemizin de konuğu oldu.

Biyografinize baktığımız zaman avukat bir ailenin çocuğu olarak sizin de avukat olduğunuzu gördük. Bu bilinçli bir tercih miydi sizin için?
Aslında cevap sorunun içinde de diyebiliriz. Amerikan filmleri izlediğim zamanlar haricinde hiç avukat olma hayali kurmadım. O hayal aileme aitti. Üniversitem de onların tercihi oldu dolayısıyla. Mezun olduktan sonra bu kez ben kendimi denemek istedim ve iki üç sene çalıştım. Daha sonra hiç bana göre bir hayat olmadığını anlayıp kendi yolumu çizmek üzere ayrıldım işten.

Müzik dünyasına girmeye karar verdiğinizde etrafınızdan nasıl tepkiler aldınız?
Tepkiler karşı çıkma, küsme, suskunluk ve kabulleniş seklinde gelişti. Arzunun karşısında durmak zor.

Okul hayatınız boyunca sanatla iç içe olup en sonunda 2010 yılında da müzik dünyasına "merhaba" dediniz. Müzik yolculuğunuz aslında erken başlıyor, peki siz albüm için neden bu kadar beklediniz? Müziğe doğru giden sürecinizden biraz bahsedebilir misiniz?
Büyük hayallerim vardı. Uzağında kalınca da sanki gerçekleştirilemezmiş ve fantastik bir hayalmiş gibi gelmeye başladı herhalde. Sonra bir gün fark ettim ki istiyorsam neden olmasın? İşi bıraktım, yazdığım şarkıları değerlendirmeye, elden geçirmeye başladım, şan dersleri almaya ve kimseyi tanımadığım bir sektöre ufak ufak kendimi tanıtmaya başladım. Üç senelik yalnız ve farklı bir süreç. Ama sonunda "30" çıktı, biraz prematüre ve amatör gibi duran bir iş olsa da bir şekilde start vermiş oldu.

Oldukça erken yaşlarda, yaşınızın getirdiklerinden çok daha büyük ve olgun sözler kaleme almışsınız. "30" da bu şarkılarınızdan biri. Size neler şarkı yazdırıyor?
Yirmili yaşlarımdaydım o şarkıyı yazdığımda. Gerçekten öyle gibi tınlıyor, ama aslında demeye çalıştığım, büyüyor ve dersler alıyor olduğumuzdu. "30'a doğru yol almak kolay değil, illa bunlar yaşanacak" şeklinde. Şarkı yazarken bolca kendi hayatımdan besleniyorum, ama gözlemlerin de faydası büyük oluyor.

Bir gün şarkılarınızı söylemesini istediğiniz isimler var mı?
O tarz birliktelikleri çok romantik bulduğum için, müzik türü yakın olan herkes olabilir. Ortaya nasıl bir şarkı çıkacağı çok merak uyandırıcı.

Adaptasyon şarkınız "Yine Ayni Hikaye"nin albüme giriş hikayesi nedir?
Patronum Samsun Demir'in o şarkıya söz yazılmasının çok zor olduğunu söylemesi üzerine benim durduk yerde heveslenmem ve hırslanmam olarak özetleyebiliriz.

Selah Sue takip ettiginiz bir müzisyen miydi?
Selah Sue'yu akustik videolarından tanıyordum internetten. Bu şarkıya daha önce çok yükselmemiştim. Sözleri yazınca daha çok ısındım diyebilirim.

Peki kendisinden size şarkıyla ilgili herhangi bir geri dönüş oldu mu?
Selah Sue'yla kişisel bir kontağım olmadı, ama aracı kurumdan gelen bilgi, sözleri çok beğendiği yönünde.

Bir de Özdemir Erdogan şarkısı seslendirdiniz. "Aç Kapıyı Gir İçeri" şarkısının sizin için özel bir anlamı var mı? Bu şarkı albüme nasıl dahil oldu?
Özdemir Erdoğan'ı çok severim, "Bana Ellerini Ver", "Pervane" gibi şarkıları, Sezen Aksu'yla yaptığı albümü ve "Türk Müziği Yorumları" albümü başucu kasetlerimden oldu yıllarca. "Aç Kapıyı Gir İçeri" şarkısını yorumlamak istedik, giriş sebebi de budur. Çok farklı bir histe olmayan ama bir yandan da daha taze bir şarkı çıkardığımızı düşünüyorum.

Yeni klip için belirlediğiniz bir şarkı var mı?
"Aç Kapıyı Gir İçeri"

Pop müzik dünyasında büyük bir rekabetin ve yeni albüm yoğunluğunun yaşandığı bu dönemde, kendinizi ve albümünüzü nasıl bir yere konumlandırıyorsunuz?

Bir iğne deliğinden geçmeye çalışan fil şeklinde yorumluyorum. Henüz hortumumu çıkarmaya çalışıyorum, yeni albümle beraber inşallah biraz daha yüzeye çıkabileceğiz. Gittikçe zorlaşan koşullar ve gittikçe küçülen bir havuza karşın artan arz söz konusu. Herkes bir şey üretmek istiyor ama dinleyeni yok. Artık eski müzikseverlik kavramı da yok. 5-10 sene önce keşfetmek, değişik şeylerden beslenmek vardı. Bir yerde gitar çalındığında merak eder kulak kabartırdınız. Şimdi o kadar çok akış var ki internet ve televizyondan, insanlar sadece en çok şaşırtacak ya da anlık tatmin verecek ve zamanlarını almayacak şeye yöneliyorlar. O yüzden tutan şarkılar hap gibi, kompakt ve anında etki edici. Özetle biraz zor işler peşindeyim.

2013 yılında yayımlamayı planladığınız albümüzle ilgili neler söyleyebilirsiniz? Bizi nasıl bir albüm bekliyor?
Şarkılarını söylemek istediğim isimler var, şu an görüşmeler halindeyim, kendime ait 3-4 şarkı var. Bir adet de sürpriz adaptasyon var yine. Daha yetkin, daha çarpıcı bir albüm hedefliyorum, o yüzden planlar her zaman değişebilir. Her şey iyi olması için.


www.aveamuzik.com

27 Aralık 2012 Perşembe

Majesteleri dansa davet ediyor!

Kerem Ozan Şahin ve Alper Gemici tarafından 2007 yılında kurulan majeste, müzik tarzını "alternatif pop" olarak tanımladıkları ilk albümleriyle tekdüzeliğin içinden farklı bir soluk olmaya adaylığını koyuyor. Grubun kendi adını taşıyan ilk albümü müzik marketlerdeki yerini aldı.

Yapım aşaması 1 yıl süren ve prodüktörlüğünü Ozan ve Alper'in üstlendiği albümde tüm şarkı sözleri Ozan'ın, beste ve düzenlemeler ise Ozan ve Alper'in ortak imzasını taşıyor. İkilinin, tüm şarkıların kayıt ve mixlerini kendilerinin yaptığı albümün mastering'i ise Çağlar Türkmen tarafından yapıldı. RnB ve Hip Hop alt yapılarını kullanarak, perküsyon ve yaylıları da uyum içinde kullanan majeste, her biri farklı bir hikayeye sahip olan şarkılarıyla müzikseverleri dansa davet ediyor.

www.aveamuzik.com

Rock müzikte yeni bir soluk: Pis`ton!

Bugüne kadar yaptıkları işlerle isimlerinden sıkça söz ettirmiş olan dört ünlü müzisyenden oluşan Pis'ton, ilk albümlerini yayımlamay hazırlanıyor. Birbirleriyle uzun yıllardır beraber çalışmanın getirdiği tecrübeyle hızlı stüdyo sürecini tamamlayan grup, "Tamperaman"ı müzikseverlerle buluşturuyor. 

Yazdığı şarkı sözleriyle dikkat çeken, Sezen Aksu'nun oğlu Mithat Can Özer; Kenan Doğulu, Tarkan, Şebnem Ferah gibi birçok önemli isimle çalışmış olan gitarist ve prodüktör Can Şengün, kariyerinde Ajda Pekkan, Sertab Erener gibi önemli isimleri bulunduran bas gitarist Murat Ejder ve Mustafa Sandal, Fuat Güner gibi isimlerin arkasında davul çalmış olan Arıkan Sırakaya'dan oluşan Pis'ton'un albümünde tüm düzenlemelerin gruba ait olduğu 13 şarkı bulunuyor. Tecrübeleri ve kişisel tercihlerini harmanladıkları şarkılarıyla dikkat çeken grup, albümde bir de İngilizce şarkıya yer verdi.

www.aveamuzik.com

RÖPORTAJ / Levent Yüksel - Topyekün

Türk pop müziğinin kilometre taşlarından biri olan Levent Yüksel, yedi yıllık uzun bir aranın ardından yepyeni şarkılarıyla dinleyicilerini selamladı. Müzik kariyerinin 20. yılında yayımladığı "Topyekün" albümüyle uzun süren hasreti gideren, Türkiye'nin en özel seslerinden Levent Yüksel ile bu hafta röportaj köşemiz için yeni şarkılarının hikayelerini konuştuk.

"Aşk Mümkün Müdür Hala?" single'ının öncesinde dört yıl kadar bir ara vermiştiniz. Yepyeni şarkılardan oluşan yeni bir albüm de yedi yıllık bir aranın ardından geldi. Öncelikle, neden bu kadar uzun aralar verip kendinizi özletir oldunuz?
Öncelikle bu kadar ara vermek istemedim dinleyicilerimden özür diliyorum. Bu sürecin uzamasında hem şirket değişikliğimin hem de şarkılar konusunda oldukça titiz davranmamın rolü büyük. İşin aslı 7 yıl boyunca ben müzikten uzak kalmadım tabi ki. Yaklaşık 4-5 yıldır Jolly Joker'de ortalama ayda bir kez sahne aldım ve almaya devam edeceğim. Dinleyicilerime beni hiç bir konserimde yalnız bırakmadıkları için çok teşekkür ediyorum. Bu arada İstanbul Jolly Joker'de 29 Aralık; Ankara Jolly Joker'de de 5 Ocak'ta yeniden sahne alıyorum. Hepinizi bekliyorum.

Üreten, yorumlayan, çalan ve düzenleyen bir sanatçı olarak, uzun zaman sonra yeni bir albüm için çalışmak size neler hissettirdi? Albüm sürecinizden biraz bahsedebilir misiniz?
İlk başta Sezen Aksu'ya gittim, iki şarkı verdi bana. Birisi "Sardunya" adlı parçaydı. Diğeriyse benim seçtiğim "İtirafçı Olma". Sonra Halil Koçak'tan "Beş Duyu" adlı şarkıyı aldım. Birkaç şarkı daha varken tam üstünde çalışıyordum ki birden bire "hadi bir single yapalım" dediler ve "Aşk Mümkün Müdür Hala ? Hangimiz" single'ını yaptık. Daha sonrasında menajerliğimi ve plak şirketimi değiştirmeye karar verdim ki işte bu dönem biraz zor oldu benim için. Ama en sonunda yaptık "Topyekün" albümünü.

Siz, henüz ilk albümünüzle "best of" yapmış bir sanatçısınız. Yeni çalışmalarınızın öncesinde bu anlamda herhangi bir kaygı yaşadığınız oluyor mu?
Hayır artık yaşamıyorum. Zira yaptığım ilk albüm olan "Med Cezir"i ben yapmıştım. Yani kendimle yarışmak gibi bir seçeneğim olmadığı için olsa gerek. Şu anda bile sahne aldığım zaman aşağı yukarı 20 yıl geçtiği halde ilk albümümden altı şarkı söylüyorum istek olmadan. Ki bence Türk pop müziğinde önemli bir yere sahip nadir insanlardan biriyim. Bunun farkındayım ve bu farkındalıkla dinleyicilerime layık bir insan olmaya özen gösteriyorum.

Son zamanlarda şarkılarıyla isminden söz ettiren Onur Baştürk de albümünüzde yer alan isimlerden. Kendisiyle nasıl bir araya geldiniz?
Menajerim Handan bana birçok defalarca yeni parçalar dinletmiştir ve ben hep "olmaz bu şarkı" demişimdir. Bir gün dedi ki "Sana birkaç parça dinletmek istiyorum ama fikrini aldıktan sonra söyleyeceğim kimin şarkısı olduğunu". Ben hep bir A bir de nakarat dinlerim ve "geçebilirsin bu parçayı" derim. Dinledim o parçaları ve geç demedim. Herhalde sözlerden memnun olmuştum. "Söylerim elbette, kimin şarkıları bunlar?" diye sorduğumda Onur Baştürk adını duyduğum zaman şok geçirdim. Gazeteci olarak tanıdığım bir insanın meğer şarkılar da üretebildiğini ve bu şarkıların meşhur insanların albümlerinde yer aldığını öğrendiğim zaman kendimden utandım. Zira ben hiç Türkçe şarkı dinlemem. Şimdi artık bir de yeni albüm yaparken şarkılarına bakmam gereken isimlere Onur'cuğum eklendi.

Uzun zamandır ismini göremediğimiz Cenk Eroğlu'na da sizin albümünüzde rastladık. "Olamadım" şarkısının hikayesi nedir?
İlk albümüne hazırlanan Özge Fışkın'a vokal koçluğu yaptığım sırada iyice samimi olduk Cenk'le. O sırada yapmıştı şarkıyı. Genel anlamda hafif rock bir parçaydı. Ben şarkıyı pek sevdim ama düzenlememden de anlaşılacağı gibi yalnızca rock değil, içinde bağlama ve İrlanda flütü de kullandım.

Olmazsa olmaz bir isim, Sezen Aksu da albümünüzde yer alıyor. Sezen Aksu'nun sizin için çok özel bir yere sahip olduğunu biliyoruz. Peki, sizce Sezen Aksu ile birlikte çalışmak bir sanatçıya neler katıyor?
Sezen benim için çok ama çok önemli bir insan. O'nu anlatmak için burada 10.000 tane cümle kursam yetmez. En azından bir sanatçı olarak şunu düşünmeniz bile kafidir: Türk pop müziğinin en önemli mihenk taşından birinin yanındayım.

Albümün çıkış şarkısı "Topyekün"ü nasıl belirlediniz? "Topyekün" Erkin Arslan'ın hem müziğini hem sözünü yazdığı hem de düzenlemesini yaptığı bir parçaydı. Tabii ki ritmi, neşeli sözleri, benim için ilk çıkış şarkısı olmasındaki etkenlerdi. Müziği bilen insanlardan aldığım onaylar doğrultusunda karar verildi. Ancak şöyle de bir durum var ki artık insanlar "çıkış şarkısı" denen şeyi pek umursamıyorlar. Zira albümü almak yerine beğendiği şarkıyı indiriyorlar.

Halil Koçak ve Gülşah Tütüncü gibi yeni nesil şarkı yazarlarıyla da çalıştınız. Levent Yüksel'in bir şarkıyı beğenip, yorumlaması için ne gibi kriterleri vardır?
Benim için bir şarkıyı söyleyeceğime ilk karar verme aşaması sözleridir. Bir şarkının sözlerine dikkat ederim, eğer değişmesi gereken bir kelime bile olursa onu değiştirmesini rica ederim eğer ki kabul etmezse %99,9 almam şarkıyı.

Daha önce sizinle röportaj yaptığımızda Sıla ve Soner Sarıkabadayı'nın da şarkılarının albümünüzde yer alacağını belirtmiştiniz. Bu isimlerin şarkılarını bir sonraki albümünüz için mi sakladınız, bu karar süreci nasıl gelişti?
Evet doğruydu, ilk zamanlarda onların da birer şarkısı yer alacaktı albümde. Ama sonrasında şarkı için istedikleri bütçeleri beni aştı ve kullanamadım şarkılarını.

Sıfır KM ile çalışmalarınız devam edecek mi? Yeni projelerde sizi görebilecek miyiz? Volkan Öktem ve Ant Şimşek'in programları çok dolu gözüküyor şu anda. Ama şahsen ben ısrarla yeni şarkılar üretmemiz gerektiğini söylüyorum kendilerine. Bir gün başaracağım, kararlıyım.

Müzik sektörünün ve dinleyicilerin şu an içinde bulunduğu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Artık albüm yapmak demek bir müzisyen için çok ağır koşullarda bir iş haline geldi. Zira albüm satışları yok denecek kadar az. Artık "indirmek" denen şey hakim. Örneğin yolda rastlıyorlar bana ve "Albüm çıkmadı mı?" dedikleri zaman "Çıktı, adı da Topyekün" der demez "Aaa ne güzel" diyerek hemen telefonlarına sarılıyorlar şarkılarımı indirmek için. Benim açımdan hiçbir sorun yok, ancak sadece benim için yok. Oysa ki onlarca, hatta yüzlerce insan ekmek yiyor yapılan albümden. Bunu lütfen unutmayalım, unutturmayalım. Aksi halde artık bu iş yapılamaz hale gelecek.

www.aveamuzik.com

26 Aralık 2012 Çarşamba

Gökcan Sanlıman`ın `Soğuk Temmuz`u karşınızda!

Son dönemin en çok dikkat çeken genç yeteneklerinden Gökcan Sanlıman, 2010 yılında yayımladığı ve tamamı İngilizce cover şarkılardan oluşan albümü "Yesterday"in ardından, geçtiğimiz günlerde ikinci albümünü müzikseverlerle buluşturdu.

Prodüktörlüğünü Teoman'ın, süpervizörlüğünü Haluk Kurosman'ın, aranjörlüğünü ise Noyan Erdal ve Gökcan Sanlıman'ın üstlendiği albümde yer alan 10 şarkının tüm söz ve müzikleri Gökcan Sanlıman'ın imzasını taşıyor. 24 Aralık 2012 Pazartesi akşamı verdiği lansman konseriyle dinleyicilerden tam not alan Gökcan Sanlıman'ın albümünün ilk video klibi, radyolarda da hızla yükselen "Soğuk Temmuz" şarkısına çekildi. Gripin grubunun eski üyesi Evren Gülçığ tarafından, albümle aynı adı taşıyan "Soğuk Temmuz" isimli şarkıya çekilen video klip çok yakında ekranlarda olacak.

www.aveamuzik.com

mor ve ötesi `Güneşi Beklerken` ile aramızda!

Rock müziğin köklü gruplarından mor ve ötesi, yeni stüdyo albümü "Güneşi Beklerken" ile tekrar müzikseverlerin karşısında. Grubun bütün bir yıl boyunca titiz bir çalışmayla ürettiği albüm, müzik çevreleri ve yazarları tarafından da büyük beğeniyle karşılandı.

Serdar Ateşer prodüktörlüğünde hazırlanan ve oniki şarkının yer aldığı albümde mor ve ötesi ilk defa birden çok farklı enstrümana yer verdi. Müzik marketlerdeki yerini alan "Güneşi Beklerken"de tüm söz ve müzikler her zaman olduğu gibi yine mor ve ötesi'ne ait. Konusunu yalnızlıktan ve zaman algısından alan bir aşk şarkısı olan "Oyunbozan", Murat Onbul yönetmenliğinde kliplendirildi. Klip bu hafta tüm müzik kanallarında ve internet üzerinden yayına girdi.

www.aveamuzik.com

Cem Adrian yönetmen oldu!

Kendine özgü müzik tarzı, çarpıcı şarkı sözleri ve özel sesiyle müzik dünyasında kendisine ayrı bir yer edinmiş olan Cem Adrian, "Siyah Bir Veda Öpücüğü" albümündeki şarkıları kliplendirmeye devam ediyor.

"Sen Yağmurları Sevdiğinde" ve "Yalnızlık" şarkılarını kliplendiren sanatçı, üçüncü video klibini "Mutlu Yıllar" şarkısına çekti. Adrian, sevenlerine bir sürpriz yaparak, hikayesi kendisine ait olan klibin yönetmen koltuğuna da kendisi oturdu. Bir yandan albüm konserlerine devam eden Cem Adrian, klibin sanat yönetmenliğini de üstlendi. Görüntü yönetmenliğini Mustafa Özen'in yaptığı klibin çekimleri İstanbul'da bir platoda iki günde tamamlandı.

www.aveamuzik.com

19 Aralık 2012 Çarşamba

Can Bonomo Marmara Forum'da

can bonomo marmara forum

Bugüne kadar birçok sanatçıyı ağırlayan Marmara Forum, Can Bonomo’yu sevenleri ile bir araya getiriyor. Can Bonomo’nun ikinci albümünün ilk imza günü 22 Aralık Cumartesi günü Marmara Forum’da düzenleniyor.

Açıldığı günden bu yana Türkiye’de ilkleri gerçekleştiren Marmara Forum bir ilke daha imza atarak, Can Bonomo’yu ikinci albümünün ilk imza gününde sevenleriyle buluşturuyor. İlk albümü Meczup ile kalabalık bir hayran kitlesi oluşturmayı başaran Can Bonomo’nun ikinci albümü “Aşktan ve Gariplikten ”in lansman konseri, geçtiğimiz günlerde özel bir parti ile gerçekleşti. Albüm lansmanın ardından ilk imza gününü Marmara Forum’da yapacak olan Can Bonomo, 22 Aralık Cumartesi günü saat 15.00’da tüm sevenlerini Marmara Forum 1. kata bekliyor.

İmza öncesi Marmara Forum Facebook sayfasından yapılacak soru-cevap yarışmasını kazanan 10 Can Bonomo hayranı hem imzalı albüm kazanma hem de Can Bonomo ile tanışma fırsatını yakalarken yarışmaya katılan ilk 50 şanslı hayranı ise imzalı albüme sahip olacak. Can Bonomo ile tanışmak ve imzalı albümüne sahip olmak isteyenler www.facebook.com/marmaraforumsc adresinden yarışmaya katılabiliyor.


Bir bumads advertorial içeriğidir.



15 Aralık 2012 Cumartesi

Tek kişilik dev kadro: Daniel Cavanagh!


"Anathema" denince akan sular bile bunalıma girer, biz neden girmeyelim? Rock müzikseverlerin yakından tanıdığı ve Türkiye'de de birçok kez izledikleri gruplardan Anathema'nın kurucu üyesi ve grubun birçok şarkısının da yaratıcısı olan Daniel Cavanagh geçtiğimiz günlerde akustik projesiyle yine Türkiye'deydi. Ankara, Eskişehir ve İstanbul'da konserler veren Daniel Cavanagh'ın Jolly Joker İstanbul konserinin haberini alır almaz 14 Aralık Perşembe akşamımı boşa çıkardım. Kendisi de umutlarımızı boşa çıkarmadı haliyle. Akustik konserlerin farklı bir büyüsü vardır. Teknik ve repertuvar açısından altından kalkması kolay görünse de bazen izlediğiniz konser size tat vermez, bazı boşluklar kalır. Danny'nin akustik yönünün ne kadar güçlü olduğunu görme imkanına eriştiğim için öncelikle gerçekten çok mutlu oldum. Türkiye'ye sık sık gelen müzisyenlerden biri olduğu için "Cihangir'de ev tutacakmış" geyiklerine birçok kez maruz kalan Danny, konserine "Untouchable" ile başladı. Telefonuna kaydettiği setlist'te Anathema şarkılarından "Deep", "Are You There", "One Last Goodbye", "Fragile Dreams", "The Begining At The End" ve "Flying"i çalarak ortamdaki herkesin beklentilerini karşıladı. Daniel Cavanagh her ne kadar her çaldığı cover şarkıdan sonra "Mükemmel değildi, idare edin, tabii orijinalini dinlemek isterdiniz, beni hala dinlediğiniz için teşekkür ederim" gibi cümleler kurarak, kendisini tabir-i caizse eziklese de, bence kendisi cover konusunda da oldukça güçlü ve donanımlı bir isim. Şarkıların dokusunu bozmadan, ruhunu koruyarak yaptığı cover seçimleri de setlist'ine çok uygundu. Klavyesinin başına geçerek çaldığı "Radiohead - Street Spirit" ve "Pixies - Where Is My Mind", Anathema şarkılarının aralarına serpiştirdiği "Metallica - Nothing Else Matters", "Pink Floyd - Wish You Were Here", "Pink Floyd - Another Brick In The Wall" ve dünyanın en güzel şarkısı diye tabir ederek çalmaya başladığı "Led Zeppelin - Stairway To Heaven" kesinlikle çok başarılı seçimlerdi. Hiç bir boşluğa rastlamadan, "Bunun da cover'ı yapılmaz arkadaş" eleştirisi yapmadan, mis gibi şarkılar dinledik Daniel'dan. Seyirci ile iletişimi malum. Birçok kez Türkiye'de bulunmuş olmanın verdiği bir rahatlık mı desem, seyirciyle iletişimi tıpkı iki arkadaşın birbiriyle olan iletişimi gibiydi. Seyirciden istek almaya karar verdi, en çok "Angelica" dinlemek isteyenlerin sesi çıktı. Eğer yanlış anlamadıysam, "Aslında bu şarkıyı çalmayacaktım ama madem şu an Yunanistan'dayız" cümlesinin ardından peşi sıra gelen dünya barışı mesajlarıyla da durumu samimiyetle toparladı ve "Angelica"yı seslendirdi. Finalin ardından bis yapan Daniel'dan herkesin sabırla beklediği "Lost Control" nihayet geldi. Bu şarkıya yüklediğim anlamdan mıdır bilinmez ama bence ve tepkilere bakılırsa mekandaki herkese göre de konserin en iyi şarkısı "Lost Control"du. Daniel'ın duygusu, şarkıya kattığı ruh, enstrüman hakimiyeti bu şarkıda zirve yaptı. Ve altın vuruş. Hiç beklemediğim anda gelen sürpriz, "Pink Floyd - High Hopes" cover'ıydı. Seyircinin, Danny "hadi" demeden, kendiliğinden şarkının back vokallerine eşlik ettiği anlarda tüylerimiz diken diken oldu. Hep söylerim, Pink Floyd cansa "High Hopes" canandır. Konsere dair yadırgadığım tek şey ise seyirci sayısının az oluşuydu. Konserin hafta içi olması, havanın aşırı soğukluğu, bilet fiyatlarının 35 TL civarında seyretmesi gibi etkenler muhakkak vardır ama "Nasılsa Anathema'yı kaç kere izledik, buna gitmeyelim gerek yok" diye düşünerek gelmeyenler varsa bence çok şey kaçırdılar. Son olarak diyeceğim şudur ki; geyikler gerçek olsun, Daniel Cihangir'den ev tutsun. Tutsun da biz de sık sık izleyelim. Her ne kadar dünkü konserden olmasa da buyrun akustik "Lost Control"u siz de dinleyin;

RÖPORTAJ / gripin - Yalnızlığın Çaresini Bulmuşlar

Gün geçtikçe yükselen başarı grafiğiyle müzik dünyasının en sevilen gruplarından biri olan gripin, iki yıllık bir aranın ardından yeni albümleri "Yalnızlığın Çaresini Bulmuşlar" ile müzik marketlerdeki yerini aldı. Yepyeni şarkılarıyla hayranlarından tam not alan ve albüme adını veren çıkış şarkıları "Yalnızlığın Çaresini Bulmuşlar" ile müzik listelerine hızlı bir giriş yapan gripin ile Amerika turnelerinin ardından bir araya geldik.

Geçtiğimiz albüm "M.S 05.03.2010" sizin için bir milattı. O albümden bu yana neler değişti? Miladınızın yeni albüme getirileri neler oldu?
Murat: Milattan sonra ikinci senedeyiz. Her şey güzel gitti o albümden sonra. gripin için de müzik kariyerinin belki de en yoğun iki senesi oldu. Hayalini kurduğu şeyler yaşadı. Umarız ki devam edecek. Yeni albüm çıktı. Onun için de şimdi aynı duyguları besliyoruz. Neler olacak stresi var.
Arda: Albümün getirdiği başarı, yaşadığımız iki sene bunu elimizde tutmak istemenin stresi oldu. En azından aynı düzeyde kalma ve hatta yapabilirsek üzerine koymak gibi bir arzumuz tabii ki vardı. Dolayısıyla bu biraz stres yaptı üretim aşamasında.

Peki çıtayı yükseltmek adına herhangi özel bir şey yaptınız mı?
Arda: Üretim aşamasında her zaman elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz ama tabii ki diğer albümler gibi değildi bu albümün yapım süreci. gripin?in o zamanki geçmişine göre ortada büyük bir başarı vardı.
Murat: Gerçi o albüm çıkarken de stres vardı. Şirketimiz değişmişti, dört kişi kalmıştık. İşlerimizi bırakmıştık. Sadece müzik yapacaktık. Ya olacaktı ya olacaktı yoksa topla bavulları durumu vardı. Bu albümde de o başarıyı koruma stresi vardı.
Arda: O stres daha karanlık, daha içe kapanık bir albüm çıkmasına neden olmuş olabilir.

Aslında sözlere baktığımızda büyük bir yalnızlık teması görülüyor. Neden bu kadar yalnızlık üzerine giden bir albüm oldu bu?
İlker: Aslında albüme başlarken masa başı toplantıları yapmıyoruz. "Müzik şöyle olacak, sözler böyle olacak." adamları değiliz. Yapabildiğimizi yapıyoruz ama özellikle sözlerde ortak bir dert olan yalnızlığa yöneldik.
Birol: İki buçuk senemizi yollarda geçirdik. Konserlere gittik, bu süreyi hep otellerde geçirdik. Tabii ki beraberken çok iyi vakit geçiriyoruz ama bir yandan insan kendisiyle çok baş başa kalıyor bu süreç içerisinde. Özellikle kendimden örnek vereyim, konser günü sesimi korumak adına konuşmuyorum bile. Tabii bu kendinizle çok fazla konuşmanız ve iç hesaplaşmalarınızın artması anlamına geliyor. Tüm bu albümdeki sözler bunların yansıması. Haluk Kurosman'ın sözleri için de kendi açısından özel değerlendirmeler yapılabilir. Sonuçta böyle bir iş çıktı ortaya.

Özellikle de sözleri size ait olan "Cennete Mahsustur Melekler" şarkısında yalnızlık teması zirve yapıyor diyebiliriz.
Birol: Tabii o da var. Hatta o şarkıda daha fazla söz vardı aslında ama onları sakladık. Benim için albümdeki en çarpıcı, beni en çok etkileyen söz "Cennete Mahsustur Melekler"deki "Kızma sakın ne Adem'e ne Havva'ya, hepimizin elinde birer elma var aslında" sözleridir. Aslında biraz da albümün tüm şarkılarının ortak noktasıdır bu sözler.

Geçtiğimiz albümlerinizde "Üç", "Dört" ve "Beş" üçlemesi vardı. "Cennete Mahsustur Melekler"deki sakladığınız sözler bir sonraki albümde karşımıza çıkar mı?
Murat: Elbette çıkabilir ama daha içimize sinen bir şey çıkmadığı için onun devamı olmasa bile olayın başlangıcına dönüş olabilir.

Müzikal olarak da baktığımızda bir önceki albümle paralellik gösterdiniz. Yine enstrüman çeşitliliği göze çarpıyor. Artık müziğinizin bu yöne doğru gittiğini söyleyebilir miyiz?
İlker: Dönemsel olarak bir değişim var. Evet geçen albümde de Kafkas kemençesi, yaylı grupları kullanılmıştı. Bu albümde de yaylılar var, ney var, buzuki var farklı olarak ama bu dönemsel bir şey. Murat'ın Yunanistan'dan alıp geldiği bir aletle bir şeyler çalarken çıkmış şeyler onlar. O dönem içinde dinlediğimiz müziklerden etkilenmemiz genel olarak bunlar etkiliyor. Bir sonraki albümde ne olur tam olarak yüzde yüz bir şey söyleyemeyiz. Daha önce hiç kullanılmamış bir enstrüman kullanacağız diyemeyiz şimdiden. Ama kendi çaldığımız enstrümanlar dışında farklı enstrümanlardan müziğimizin tınısına destek almayı çeşitlilik yaratmayı seviyoruz.

Cover konusundaki başarınızı bu albümde de "Gül Güzeli" ile gösteriyorsunuz. Bu şarkının albüme dahil olma hikayesi nedir?
Arda: İki sene önce, bir konserin basın toplantısı vesilesiyle Şevval Sam'la tanıştık. Aramızda oldukça sıcak bir diyalog oldu. Hem "Gül Güzeli" zaten sevdiğimiz bir şarkıydı. gripin tarihinde albüme koyduğumuz cover şarkılar arasında ilk defa ortak karar vererek bu şarkıyı seçtik. Çünkü "Yolcu Yolunda Gerek" bir televizyon programı için istenmişti. "Komşu Kızı" dizi için istenmişti. İlk defa bizim karar vererek "hadi yapalım" dediğimiz cover'dır. Şevval Sam da çok sevineceğini söyledi. Sıkıntı olmayacağını iletti. Sonra kayıtlarda kendi kendimize sorduğumuz zamanlar oldu "Acaba şarkının dokusunu kaybediyor muyuz?" diye. Ama sonra dedik ki o şarkı zaten Leman Sam'ın söylediği versiyonuyla var. Biz de başka bir versiyon yapalım. Şevval Sam'a dinlettik, bize ilk söylediği "Şarkı ruhunu kaybetmemiş." oldu. Orada bir rahatladık ve şarkıyı aldık. Sağ olsun aynı zamanda albümümüze uğur olsun diye bize hediye etti. O yüzden buradan tekrar teşekkür ediyoruz kendisine.
Birol: Kolay bir şey değil bir şarkıyı emanet etmek. Tekrar teşekkür ederiz.

Grubun eski üyesi Evren Gülçığ, hem klibinizin yönetmenliğini üstlenmiş hem de fotoğraflarda imzası var. Bu süreç nasıl gelişti?
İlker: O zaten "Dalgalandım da Duruldum" klibini çekmişti. Dolayısıyla zaten bizi çok iyi tanıyan biri. Hem gripin'in de kurucu üyesi. Gruptan ayrıldığı süreden sonra da dostluğumuz devam etti. Yorumlarıyla neredeyse grubun hem içinde hem dışında diye tabir edebileceğimiz bir kişi. Ekibiyle beraber artwork dahilinde Bora Batur'la birlikte çok güzel bir iş çıkardı. Klibe gelen tepkiler de çok güzel.

Klipte de albüm görsellerinde de sizi daha olgun bir imajla görüyoruz. Bu, özellikle yapılan bir imaj çalışması mıydı yoksa yılların getirdiği süreç objektiflere yansıdı diyebilir miyiz?
Murat: Bizim isteyerek böyle olsun dediğimiz bir şey değil. Evren'in ajansının oturttuğu bir stil çalışmasıydı. Saç modellerinde ve renklerde eski zaman havası yakaladılar ve güzel de oldu, bence yakıştı. Bundan sonraki klipte bunu bambaşka bir yere de çekebiliriz.

Bu süreçte bir dizi müziği daha yaptınız. "Masum Kalmak İçin"in hikayesi nedir?
Murat: Şarkının sözleri yoktu ama müziği vardı zaten. Hatta bir önceki albümde de vardı ama bitirememiştik. Dizinin konusuna ve bazı kilitli kelimelere göre Birol sözleri yazdı. Onlar da şarkıyı beğenince dizi müziği oldu.

Sizce içinde bulunduğumuz dönemde hala masum kalmayı başarabilen bir şeyler var mı?
Birol: Çok nadir bulunuyor. Masum kalan dostluklar ve ilişkiler artık neredeyse ütopya gibi. Masum kalmak lüks oldu diyebiliriz.
İlker: İki kişiden biri masum kalsa bile birisi masum değilse o masumiyet bozulur.
Birol: Aynen öyle. Dolayısıyla masum kalan şeyler artık pek yok. En azından umuyorum ki gripin'in ilişkisini uzun süre daha o çerçevede tutabiliriz.

Geçtiğimiz günlerde bir Amerika turnesine çıktınız. Nasıl başladı bu süreç, nasıl geçti sizin için?
Murat: Bu süreci başlatan aslında İlker oldu.
İlker: Bizim kendi adımıza çok heyecan verici bir turne oldu bu. Amerika'da daha önce konser vermedik ve sonuçta bu tek konser de değildi. Altı şehirden oluşan bir turneydi. 1 Aralık'ta New York'ta başlayıp 8 Aralık'ta San Francisco'da sona eren bir turneydi. İki hafta kadar Amerika'da kaldık. Çalacağımız yerdeki Türkler dışında Amerikalılara da müziğimizi bir şekilde görücüye çıkardık. Bu da ayrı bir heyecan kaynağı oldu tabii. Uzun süredir üzerinde çalıştığımız ama çok da yoğunlaşamadığımız İngilizce sözlü şarkı yapma planlarımız vardı. Bunun üzerine yoğunlaşsak da yetişmedi kayıtlardan dolayı. Ancak Mart'ın ikinci haftasında Texas'ta Austin'da SXSW Festival'de yer alacağız, o zamana kadar da yetiştirmeyi ümit ediyoruz. 15-16 Şubat'ta da Avustralya'da olacağız, belki o zamana kadar bile yetiştirmiş oluruz. O da içimizde kalmasını istemediğimiz, uzun zamandır düşündüğümüz bir şey. Bunları da gerçekleştirmiş olacağız.

Bu kadar yurtdışı konserinden sonra yurtdışına açılmayı düşünüyor musunuz?
İlker: Evet böyle bir fikrimiz var. İnanılmaz umutlarla değil ama dediğim gibi zaten planladığımız, ertelediğimiz ama artık ertelemeye gerek duymadığımız bir şey bu. Sonuçlarını da zamanla göreceğiz.

İkinci video klip için şimdiden düşündüğünüz bir şarkı var mı? Sizce hangi şarkılar öne çıkıyor?
Birol: En başta, dinleyicilerin ilgi gösterdikleri şarkıları dijital platformlardan takip ediyoruz. Sosyal paylaşım sitelerindeki yorumlara bakıyoruz. Kendi düşüncelerimiz de var Elbette şirketimizin görüşlerini de alacağız. Hepsini ortak bir potada eriteceğiz ama öne çıkan adaylar "Neden Bu Elveda", "Aşk Nereden Nereye", "Ne Olacaksa Olsun" ve "Bir Cevabın Var Mı?" gibi görünüyor.


www.aveamuzik.com

İstanbul Arabesque Project'ten yeni albüm!

Kendi şarkılarının yanı sıra, sevilen arabesk şarkıları da rock formatında yeniden düzenleyerek dinleyicilerle buluşturan İstanbul Arabesque Project, kuruluşunun dördüncü yılında üçüncü albümleri "İhtimallerden De Uzak" ile müzik marketlerdeki yerini almaya hazırlanıyor.

Vokalde Beste Aksu, bas gitarda Serkan Öngel, gitarda Korkut Peker ve davulda Barbaros Akbulut'tan oluşan İstanbul Arabesque Project, bu albümde yalnızca iki cover çalışmasına yer verdi. Sözü ve müziği Yıldız Tilbe'ye ait olan "Kop Gel Günahlarından" ve sözleri Ali Tekintüre, müziği Yavuz Taner Durmuş'a ait olan "Canım Dediklerim" şarkılarını kendilerine özgü düzenlemeleriyle yorumlayan grup, 10 şarkılık albümde bestelerine ağırlık verdi. İstanbul Arabesque Project, sokakta yaşayan çocuklara dikkat çekmek adına, onların da yaşama ve eğitim görme hakkı olduğunu savunarak albüm gelirini Türkiye Sokak Çocukları Vakfı'na bağışlıyor.

www.aveamuzik.com

13 Aralık 2012 Perşembe

Levent Yüksel "Topyekün" geldi!

Yedi yıl süren uzun sessizliğini geçtiğimiz ay yayımladığı "Topyekün" albümüyle bozan ve hayranlarını oldukça sevindiren Türk pop müziğinin en önemli isimlerinden Levent Yüksel, geçtiğimiz günlerde albümünün ilk video klibi için kamera karşısındaydı.

Albüme adını veren, sözü ve müziği Erkin Arslan'a ait çıkış şarkısı "Topyekün"u kliplendiren sanatçıya tiyatro oyuncuları Gizem Dinç ve Kadir Gültekin eşlik etti. Evren Arasıl yönetmenliğinde çekilen ve yaklaşık 40 kişilik kalabalık bir yapım ekibinin görev aldığı klipte Levent Yüksel'in orkestrası da kamera karşısına geçti. Genç bir hayranının sanatçıyı ele geçirdiği hayalinin anlatıldığı ve sanatçının performans görüntülerinin de yer aldığı video klip yaklaşık 20 saatlik bir çalışma sonucunda tamamlandı.

www.aveamuzik.com

12 Aralık 2012 Çarşamba

Yalın "Olmasa Da Olur" dedi!

Pop müziğin sevilen isimlerinden Yalın, hayranlarından gelen yoğun istek üzerine, "Sen En Güzelsin" albümünün ikinci video klibini albümün öne çıkan duygusal çalışması "Olmasa da Olur"a çekti.

Yönetmenliğini Hakan Yonat'ın yaptığı klip çekimlerinde 40 kişi görev aldı. Yaklaşık 24 saat süren çekimlerde Yalın'a üç bayan model eşlik etti. İstanbul'da bir otelin kral dairesinde başlayan çekimler, sabaha karşı Rumeli Hisarı'nda son buldu. Klip ekranlara gelmeye başlarken, klip arkası görüntüler ise Yalın hayranlarına özel http://asktanadam.com/ isimli blog sayfasında yayınlandı. Bir yandan konserlerine de devam eden Yalın, 29 Aralık akşamı Anadolu Gösteri Merkezi'nde Ankaralı hayranlarıyla buluşacak.

www.aveamuzik.com

10 Aralık 2012 Pazartesi

Hande Yener`in `Kraliçe`si hazır!

Pop müziğin sevilen isimlerinden Hande Yener, geçtiğimiz yıl yayımladığı "Teşekkürler" albümünden yalnızca bir yıl sonra yeni albümü "Kraliçe" ile 12 Aralık'ta müzik marketlerdeki yerini almaya hazırlanıyor. Albümdeki tüm şarkıların sözlerinde Sinan Akçıl, müzik ve düzenlemelerde ise Sinan Akçıl ve Emrah Karaduman imzası bulunuyor.

Son günlerde "Teşekkürler" albümünün duygusal çalışması "Dön Bana"nın video klibiyle ekranlarda olan Hande Yener; sözleri Sinan Akçıl'a, müziği ise Emrah Karaduman'a ait çıkış şarkısı "Hasta"yı dinleyicilerle buluşturdu. Dj Pantelis ve Mert Hakan tarafından "Hasta" şarkısına iki farklı remix yapılırken "Kraliçe" şarkısının remix versiyonu ise Dj Pantelis tarafından yapıldı. Yeni şarkısıyla sosyal medyada da yoğun ilgi gören Hande Yener, albüm fotoğrafları için Selim Akar'ın fikir danışmanlığında Kemal Doğulu'nun objektifinin karşısına geçti. Polat Yağcı'nın prodüktörlüğünde hazırlanan albümde; intro, 8 şarkı ve 3 remix yer alıyor.

www.aveamuzik.com

9 Aralık 2012 Pazar

Athena ve maNga karşı karşıya!

Rock müzikseverlerin ilgiyle takip ettiği maNga ve Athena, yepyeni bir projede bir araya geldi. Küçükçiftlik Park, iki grubun da yaratıcılıklarının sınırlarını zorladıkları, bilinen şarkıları hem yepyeni düzenlemelerle hem de kendi tarzlarında yorumladıkları unutulmaz bir etkinliğe ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor.

İki grup, iki sahne ve dört raunttan oluşan Soundclash etkinliğinde bugüne kadar Snoop Dogg, Erykah Badu, Triggerfinger gibi birçok bilinen müzisyen yer aldı. Projenin İstanbul ayağında sahne alacak olan Athena ve maNga, kendilerine ait üçer şarkı çalarak ısınma turu yapacaklar. İlk rauntta iki grup da kendilerine ait olmayan bir cover şarkı çalacak. İkinci rauntta bir grup çalmaya başladığı şarkısını yarıda kesecek, diğer grup kalan yerden devam edecek. Üçüncü rauntta ise Athena ve maNga, kendi şarkılarını baştan yazarak üç farklı müzik tarzında seslendirecek. Son rauntta gruplar sürpriz bir sanatçıyı misafir olarak sahneye çıkartıp, onunla birlikte eşsiz bir performans sunacak. Heyecan verici müzik çarpışması 14 Aralık akşamı Küçükçiftlik Park'ta gerçekleşecek.

www.aveamuzik.com

Sattas`ın ikinci klibi `Eskitilmiş`e!

Reggae türünün ülkemizdeki önde gelen temsilcilerinden Sattas, geçtiğimiz aylarda yayımladığı ve Türkiye'nin ilk reggae albümü olan "Sattas" albümünün ikinci video klibi için kamera karşısına geçti.

Albümün açılış şarkısı olan "Eskitilmiş"; Göksel Balaban yönetmenliğinde, İstanbul'un mahalle kültürünü kaybetmediği ender semtlerden biri olan Yedikule sokaklarında çekildi. Yirmi kişiden oluşan ekibin yaklaşık on saat çalıştığı klipte, küçük bir erkek çocuğunun kendisinden yaşça büyük olan bir kıza duyduğu platonik aşk anlatıldı. Grubun senkronları da mahalle dokusunun en yoğun olduğu sokaklarda çekildi. Renkli görüntülere sahne olan klip, ekranlara gelmeye başladı.

www.aveamuzik.com

RÖPORTAJ / Zakkum - Ben Böyle Değildim

Alternatif müziğin başarılı temsilcilerinden Zakkum, geçtiğimiz yıl yayımladıkları son albümleri "13"te yer alan "Anason" ve "Ahtapotlar" şarkılarıyla adını geniş kitlelere duyurarak, kısa zamanda büyük bir hayran topluluğu kazanmıştı. Geçtiğimiz Eylül ayında yayımladıkları "Ben Böyle Değildim" single'ıyla da beğeni toplamaya devam eden grup, son dönemde edindiği liste başarılarının ardından, Ankara'da yeni albüm hazırlıklarına devam ediyor. Bu hafta röportaj köşemizin konuğu olan Yusuf Demirkol, Cem Senyücel ve Eren Parlakgümüş'le Zakkum şarkılarını ve önümüzdeki günlerde hayranları bekleyen sürprizleri konuştuk.

İlk çıkışınızı 2007 yılının başında yapmıştınız ancak hala pek çok popüler müzik dinleyicisi, sizi geçtiğimiz yıl yayımladığınız "13" albümünüzle tanıyor. Sizce bunun sebebi nedir? "Zehr-i Zakkum" ile "13" arasındaki en büyük farklar nelerdi?
YUSUF: 2007 yılında çıkan "Zehr-i Zakkum" albümü rock öğeler taşıyan ve bu normun dışına çıkmayan bir albümdü. Beş video klip çekildi bu albüme. Şimdilerde akustik versiyonuyla gündemde olan ?Ahtapotlar? da o albümdendi esasen ve eski versiyonunu da kliplendirmiştik. Fakat sanırım yeni versiyonu daha yüksek kitlelere ulaştı bu seneki yorumuyla. "13" albümünde ortaya koymak istediğimiz altyapıya daha yakın olduğundan belki. Üstelik "Anason" gibi bir şarkı da büyük bir sükse yarattı "13" albümünden. Bu da yeni albümü öne çıkartan faktörlerdendi şüphesiz.

"13" albümünüzde önce "Anason" ardından da "Ahtapotlar" ile müzik listelerinde büyük başarılara imza attınız ve popüler müzik dinleyen büyük bir kesime de ulaştınız. Sizce bu iki şarkının başarısının altında neler yatıyor? Bu şarkılarda dinleyicileri yakalayan unsurlar sizce neler oldu?

CEM: "Anason" şarkısı; kaybedilenler, geride bırakılanlarla ilgili bir şarkı. Siz fark etmeden avcunuzun içinden kayıp gitmiş olan şeyleri, yıllar sonra bir anda fark etmek ve bunun yarattığı ruh hali ile ilgili bir şarkı. Bu tanıma uymayan, hayatında bir şeyler kaybetmemiş veya bazı insanları istemeden geride bırakmamış bir kişi yoktur sanırım. Bu ölümle de olabilir, başka şekilde de. Biz özellikle belli bir yaş kitlesinin üzeri için dikkat çekici olmasını bekliyorduk şarkının ama ilginç bir şekilde, her yaş kitlesi kendinden bir şeyler bulabildi "Anason"da.
EREN: "Anason" şarkısında, küçük çocuklardan yaşlı kişilere kadar her kesimden insan kendine ait bir şeyler buldu. Şarkı, sadece ölüm ve dostları kaybetmekten öte, insanların hayatında olup daha sonradan çıkıp giden ve üzüntü yaşatan her şeyi temsil ediyor. Bu haliyle herkese bir şeyler anlattı veya hatırlattı. Sanırım bu nedenle büyük bir kesim bu şarkıyı çok sevdi. "Ahtapotlar"da ise durum bence biraz daha farklı. Bu şarkıda ise şarkının melodik yapısı vokal melodileri ve şarkının akustik doğal hali sanırım insanların şarkıya çok çabuk ısınmasını sağladı.

Ankara'da sahne aldığınız dönemlerde özellikle yaptığınız cover çalışmalarla da adınızdan söz ettiriyordunuz. "Ah Bu Şarkıların Gözü Kör Olsun" cover'ı albüme nasıl dahil oldu? Bu şarkıyı seçme sebepleriniz nelerdi?
YUSUF: Özellikle ben, Türk sanat müziğini çok seviyorum. Konserlerde de sık sık bu tür parçalara yer veriyorduk aslında ama "Ah Bu Şarkıların Gözü Kör Olsun" aralarından sıyrıldı ve kendine "13" albümünde yer buldu diyelim. Konserlerde "Hiç Ayrılamam Derken" veya "Veda Busesi" gibi şarkılara da yer veriyoruz fırsat buldukça. Bu şarkılar, bu ülkenin kültüründen, ana damarından gelen ve uzun yıllardan sonra bile canlılığını koruyan eserler.

Şarkıların söz ve müziklerinde Cem Senyücel ve Yusuf Demirkol imzaları hakim. Nasıl bir müzikal uyumunuz var? Şarkıları hazırlama aşamanız genel olarak nasıl gelişiyor?
CEM: Şarkı sözlerini ben yazıyorum, müzikleri de Yusuf yapıyor. Düzenlemeleri ise hep beraber yapıyoruz. Artık tamamen oturmuş bir sistemimiz var aslında. Konsantre olunca oldukça hızlı ve disiplinli çalışan bir grubuz. Sıralama olarak; önce sözler, sonrasında da beste geliyor. İlk albümdeki "Yaralısın" ve "Kapat Perdelerimi" şarkılarında tam tersi bir yöntem denemiştik sadece.

"13" albümünden kısa bir süre sonra bir single sürprizi yaptınız. "Ben Böyle Değildim" müzikal olarak daha özgür bırakılmış, farklı enstrümanlara kapılarınızı açtığınız bir single. Bu müzikal değişim sizin bilinçli bir tercihiniz miydi yoksa bu süreç kendiliğinden mi oluştu?

YUSUF: Pek kısa bir süre diyemeyiz, arada bir buçuk yıl gibi bir süre geçti.
EREN: Aslında bu süreç "13" albümü ile birlikte başladı. Bu albümde de farklı enstrümanlara ve değişik tarzlara yer vermiştik. Ney, klarnet, kahon gibi enstrümanlara kendi müziğimizde yer vermeye başlamamız "13" albümü ile birlikte oldu. "Ben Böyle Değildim"de de bu süreç devam etti. Müziği bir takım enstrümanlarla sınırlandırmak yerine o şarkının hissiyatını en iyi verebilecek enstrümanlara yer vermek, mesajınızı karşıya çok daha güzel aktarabilmeniz için iyi bir yol. Bu müzikal değişim bilinçli bir tercihten öte, mesajı karşıya daha iyi aktarabilme kaygısı ve çabasının bir sonucu bence.

Hayata ve yaşanmışlığa dair çok büyük ve genelde de melankolinin hakim olduğu cümleleriniz var. "Ben Böyle Değildim" ile görsel imajınıza da bunun yansıdığını görebiliyoruz. Zaman geçtikçe insanlar daha depresif bir ruh haline mi bürünüyor? Yoksa bu olgunluğun getirdiği kaçınılmaz bir yol mu? "Ben Böyle Değildim" single'ındaki şarkılar nasıl bir döneminize ışık tutuyor?
CEM: Ben bu yaklaşımın yeni bir şey olduğunu düşünmüyorum. Aynı yaklaşım, "Zehr-i Zakkum" albümünde de vardı. "Yaralısın", "Ağlat Beni", "Hipokondriyak" veya "Anlıyorsun" gibi şarkılarla, "13" albümündeki şarkılar arasında şarkı sözü olarak paralel bir yaklaşım var aslında. "Ben Böyle Değildim" için de geçerli bu. Yeni şarkılardaki ana değişim, enstrüman kullanımında oldu. Şarkı sözleri hala aynı hislere yöneliktir. Biz sadece enstrüman skalamızı genişlettik, yepyeni bir pencere var artık bizim için.

"Üç Dirhem" dinleseniz de, yalnızca sözlerini de okusanız her türlü can yakan bir şarkı. Bu şarkı nasıl oluştu, biraz bahsedebilir misiniz?
YUSUF: Benim özellikle sevdiğim bir parça. Bir Yeşilçam şarkısı, tıpkı "13" albümündeki "Yüzük" gibi. Ama bir yandan da bu ülkenin içinden, bu hayatın damarından bir şarkı. Ayrıca Türkiye'de örnekleri çok nadir olan epik şarkılardan biri. Aile baskısı üzerine, küçük şehirden büyük şehre gelme üzerine ve metropol gerçekleri üzerine, söylenmemiş birçok şeyi cesurca söyleyebilen bir şarkı.

Hala Ankara'da yaşıyorsunuz. Müziğin can damarı olan İstanbul yerine neden Ankara? Ankara sizi müzikal anlamda nasıl besliyor?
CEM: Ankara bizim evimiz ve biz burada güçlüyüz. Müziğin can damarını İstanbul olarak belirtiyorsunuz ama bugünkü müzik, tiyatro, sinema dünyasında ön planda olan insanların kaçının Ankaralı veya Ankara kökenli olduğunu belki de gözden kaçırıyorsunuz. Ankara, bu ülke sanatının neredeyse tüm kolları için en önemli besleyici kaynaktır. Bence İstanbul'dan da fazla. Biz 15 yıl önce bu şehirde kurulduk. "Zakkum" ismini alana kadar "Raindog" ismiyle sahne aldığımız dönemlerde bile bin geceyi aşkın sahne performansımız oldu adet olarak. Biz başka bir deyişle bu şehirde büyüdük, bu şehirde güçlendik. Ve bu şehrin seyircisi, bizi hep aileden biriymişiz gibi bağrına bastı. Tüm Zakkum şarkıları da bu şehirde yazıldı ve bestelendi. Biz bu işin İstanbul dışından da yapılabileceğinin canlı kanıtlarıyız. Üstelik Ankara, kolaylıkla bir araya gelebildiğimiz, kolaylıkla üretebildiğimiz tüm imkanları bize sunuyor. Bütün vaktimizi trafikte, bir yerden bir yere ulaşmakla geçirmek zorunda kalmıyoruz.

Raindog'dan Zakkum'a dönüşen müzik yolculuğunuzda sizde nelerin değiştiğini ve nelerin geliştiğini söyleyebilirsiniz?
EREN: Raindog gerçekten çok alternatif ve şaşırtıcı bir gruptu. Gerek repertuvarı gerekse sahne duruşu ve yorumları açısından çok farklıydı. Bu dönemde de takipçilerimizin sayısı bir hayli fazlaydı ve kemik bir kitlemiz vardı. Raindog'un başlangıcından bugüne kadar yaklaşık 15 senelik bir dönem geçti. 15 senede sizin de bahsettiğiniz gibi bir çok şey değişiyor ve gelişiyor. Müziğe yaklaşım tarzımız, sahne duruşumuz, kısacası bize ait her şey bir değişim içerisinde. Bu insanın doğasında olan bir şey. Devamlı değişmek, evrimleşmek. Her zaman daha iyi olacağını düşündüğümüz bir yolda dört kişi koşuyoruz.

2013 başında yayımlamayı planladığınız yeni albüm için neler söyleyebilirsiniz? Nasıl bir albüm bizleri bekliyor?
YUSUF: Yepyeni bir albüm hazırlıyoruz ve 2013 yılı başına yetişmesini istiyoruz. Ama kendimizi fazla özletmemek için, "Ben Böyle Değildim" single'ını çıkardık yeni olarak ve bizi sevenlere bir anlamda "yeni albüm geliyorken, size ufak bir hediye verelim" demek istedik. Onları asla şarkısız bırakmak istemiyoruz çünkü.

www.aveamuzik.com

Üç yıl sonra yeniden Demet Sağıroğlu!

Pop müziğin sevilen yorumcularından Demet Sağıroğlu, "Hiç Özlemedin Mi?" adlı yeni albümüyle üç yıllık suskunluğunu bozdu. Özlenen yorumuyla müzikseverlere yeniden "merhaba" diyen Demet Sağıroğlu, albümde 11 şarkıya verdi.

Sözü Fikret Şeneş'e ait olan, yıllar önce Ajda Pekkan'ın yorumladığı "Bir Köşede Yalnız" adlı cover şarkının yanı sıra, Demet Sağıroğlu'nun sözleriyle Melih Kibar'ın son bestesi olan "Adını Sen Koy" da albümdeki yerini alıyor. Tuna Kiremitçi, Sadık Karan, Nerhan ve M. Chapman gibi isimlerin söz ve müzikleriyle yer aldığı albümdeki şarkıların düzenlemeleri Tansel Doğanay, Cihan Sezer ve Burak Beşir tarafından yapıldı. Üç yıllık bir çalışmasının ürünü olan albümün ilk video klibi, aynı zamanda albümün fotoğraf çekimlerinde de imzası bulunan Murat Özdemir yönetmenliğinde "Hiç Özlemedin Mi?" isimli şarkıya çekildi.

www.aveamuzik.com

Gülden Mutlu merhaba dedi!


Adını ilk kez emre aydın'la "Soğuk Odalar" düetinde duyduğumuz, aynı zamanda şarkının söz ve bestesine de imzasını atmış olan Gülden Mutlu, ilk solo çalışmasıyla müzikseverleri buluşturdu. "Unutamam Dedin" adını taşıyan single, emre aydın'ın prodüktörlüğünde hazırlandı.

Hem dijital platformlar üzerinden hem de fiziksel olarak müzik marketlerden dinleyicilere ulaşan "Unutamam Dedin"in sözü ve müziği yine Gülden Mutlu imzası taşırken, şarkının düzenlemesi Mustafa Ceceli tarafından yapıldı. Şarkı Video klibiyle de ekranlara gelen genç sanatçı, klip için emre aydın'ın kamerasının karşısına geçti. Duygusal çalışması "Unutamam Dedin" ile müzik listelerinde hızla yükselen Gülden Mutlu, bir yandan da ilk albümünün hazırlıklarını sürdürmeye devam ediyor.

www.aveamuzik.com

30 Kasım 2012 Cuma

Teoman`dan sahne müjdesi!

Geçtiğimiz yıl aldığı şok bir kararla müziği bıraktığını açıklayarak hayranlarında hayal kırıklığı yaratan Teoman'dan müjde gecikmedi. Başarılı sanatçı, kendisine ait sosyal paylaşım sayfasından sahnelere geri döneceğini açıkladı.

Yakında sahnelerde tekrar izlemeye başlayacağımız Teoman'ın açıklaması şöyle; "Arkadaşlar, geçen sene sizlere müziği bıraktığımı bildirmiştim. Şimdi ise, sahneye geri dönme kararımı bildiriyorum. Bıktığımı, daha uzun yıllar yapmak istemeyeceğimi düşünüyordum ama yanılmışım. Canım sahneye çıkmak istiyor. Üretim konusuna gelince; kendimi biraz serbest bırakmayı düşünüyorum. Yani sahneye dönüyorum ama şarkı yazma konusunda kendimi zorlamak istemiyorum. İleride, eski şarkılarımın başarısını yakalayan ya da aşan şarkılar yazarsam, sizlerle bir şekilde paylaşırım. Az sayıda, özenli konserler vereceğim. Ne zaman, nerede, nasıl konserler olacak bunlar, tam olarak henüz bilmiyorum ama verdiğim kararı sizlerle paylaşmak istedim. Sevgiler.".

www.aveamuzik.com

Aslı`dan cover sürprizi!

Rock müziğinin güçlü seslerinden Aslı Gökyokuş, Hümeyra'nın "Kördüğüm" cover'ının ardından, sevenlerine bir cover sürprizi daha yaptı. Aslı, müzikal çizgisinden ödün vermeden hazırladığı yepyeni çalışması "Gökyüzünde Yalnız Gezen Yıldızlar" ile sadece dijital platformlar üzerinden dinleyicilerle buluşuyor.

Sözleri Hikmet Münir Ebcioğlu, müziği ise Teoman Alpay imzası taşıyan, Türk müziğinin en sevilen eserlerinden "Gökyüzünde Yalnız Gezen Yıldızlar"ı seslendiren Aslı; şarkının düzenlemesi için Serkan Çeliköz, kayıt ve mix işlemleri için Alen Konakoğlu ve mastering'i içinse Michael Zimmerling ile çalıştı. Şarkının video klibi, Evren Arasıl yönetmenliğinde, Tuzla'da halen kullanım halinde olan bir fabrikada çekildi. Performans görüntülerini içeren klibin çekimleri 14 saatte tamamlandı.

www.aveamuzik.com

Göksel`in `Yalnız Kuş`u ekranlarda!

Bu yılın en sevilen albümlerinden biri olarak nitelendirilen "Bende Bi' Aşk Var" ile hızlı yükselişine devam eden Göksel, "Acıyor" ve "Uzaktan"ın ardından albümünün üçüncü video klibini sözü ve müziği yine kendisine ait olan duygusal çalışması "Yalnız Kuş"a çekti.

Albüme adını veren "Bende Bi' Aşk Var" sözleriyle başlayan şarkı, günümüz ilişkilerinin ortak sonlarını naif ve samimi bir dille anlatıyor. Dinleyiciler tarafından uzun zamandır kliplenmesi istenen video klip Murat Onbul tarafından çekildi. Cihangir'de bir evde ve Karaköy Yeraltı Geçidi'nde gerçekleşen çekimlerde Göksel'e Multitap grubundan Sertaç Özgümüş eşlik etti. Veli Kuzlu'nun görüntü yönetmenliğini üstlendiği klip yaklaşık 24 saatte tamamlandı. Göksel'in kıyafetleri modacı Özlem Kaya tarafından özel olarak hazırlandı.

www.aveamuzik.com

Badem`in ilk konuğu Öykü Gürman oldu!

Bugüne dek dinleyicilerle buluşturdukları "Sen Ağlama", "Kalpsiz", "Kara Değil Mi?" gibi şarkılarıyla müzikseverlerin beğenisini kazanan Badem, uzun bir aranın ardından yepyeni albümüyle yine dinleyicilerin karşısında olacak.

Müzik dünyasının önemli isimleriyle yaptıkları sürpriz düetlerden oluşan, "Badem ve Konukları" adını taşıyan albümün ilk video klibi, Türk pop müziğinin sevilen kadın yorumcularından Öykü Gürman ile birlikte seslendirdikleri "Değişmem" isimli şarkıya çekildi. Onur Yayla yönetmenliğinde çekilen klip müzik kanallarında yayınlanmaya başladı. Grubun yepyeni şarkılarını müzikseverlerle buluşturacağı albüm, çok yakında müzik marketlerdeki yerini alacak.

www.aveamuzik.com

`Bıraktın` klibi ekranlarda!

Uzun bir süre Yüksek Sadakat grubunun vokalistliğini üstlenmiş olan ve geçtiğimiz aylarda yayımladığı ilk solo albümü "Karışık Kaset" ile müzikseverlerin karşısına çıkan Cemil Demirbakan, albümünün ikinci video klibiyle ekranlara gelmeye başladı.

Pop ve rock müzikseverlerin dikkatini çeken albümden ilk olarak "Aşk Diye Buna Derler" şarkısını kliplendiren sanatçı, ikinci klip için duygusal şarkısı "Bıraktın" için kamera karşısına geçti. Sözü ve müziği Mutlu İbrahim Çağlıyan'a ait olan şarkının klibinde Cemil Demirbakan, kendisini terk eden sevgilisine sesleniyor ve onun hayalleriyle yaşayan bir adamı canlandırıyor. Evren Arasıl yönetmenliğinde, Bostancı'da tarihi bir köşkte çekilen klip müzikseverlerle buluştu.

www.aveamuzik.com

Genç Osman geri döndü!

Mavi Sakal grubunun solistliğini yaptığı dönemlerde "İki Yol" şarkısıyla müzikseverlerin hafızasında yer edinen Genç Osman, ilk solo albümü ile müzik dünyasına geri döndü.

Rock müziğin başarılı vokallerinden Genç Osman, "Gökyüzü Masmavi" adını verdiği albümünde söz yazarı ve besteci kimliğiyle de albüme imzasını atıyor. Onüç şarkının yer aldığı albümde sakin ve melodik alt yapılar dikkat çekiyor. Albümün ilk video klibi Dağhan İş yönetmenliğinde, Genç Osman'ın Türk rock müziğinin başarılı kadın vokallerinden Aylin Aslım ile düet yaptığı "Dilek Tutmak" şarkısına çekildi. Genç Osman "Gökyüzü Masmavi" albümünün şarkılarını ilk kez 30 Kasım akşamı Salon IKSV'de seslendirecek.

www.aveamuzik.com

20 Kasım 2012 Salı

Cemil Özeren`i kaybettik

Müzik dünyasının en sevilen gruplarından Ayna'nın eski solistlerinden Cemil Özeren, bugün karaciğer sirozu nedeniyle yoğun bakımda tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.

Yaklaşık bir yıldır tedavi gören Ayna grubu üyelerinden müzisyen Cemil Özeren'in iki hafta önce durumu ağırlaşmıştı ve yoğun bakımda tedavi ediliyordu. Erhan Güleryüz ile yollarının ayrılmasının ardından Destan grubunda müzik hayatına devam eden Özeren, bu yıl "Cem-i Cümle" isimli solo bir albüm yayımlamıştı. Ölüm haberiyle müzik dünyasını yasa boğan Cemil Özeren 50 yaşındaydı.

www.aveamuzik.com

Sting için geri sayım başladı!

Müzik dünyasının efsanevi isimlerinden Sting, 2006 yılında İstanbul'da vermiş olduğu unutulmayan konserinin ardından, bu yıl da İstanbullu dinleyicileriyle tekrar buluşmaya hazırlanıyor.

Sting'in büyük başarı kazanan 2011-2012 Dünya Turnesi'nin ardından, sevilen şarkılarını sadece beş enstrüman eşliğinde seslendirdiği "Back to Bass" turnesinin Türkiye ayağı için geri sayım başladı. 2006 yılında da İstanbul'a gelmiş ve Kuruçeşme Arena'da 15.000'i aşkın dinleyicisiyle buluşmuş olan Sting'e turne sırasında uzun zamandır birlikte çalıştığı müzisyenler eşlik edecek. Gitarda Dominic Miller, davulda Vinnie Colaiuta, klavyede David Sancious, elektronik kemanda Peter Tickell ve vokalde Jo Lawry'den oluşan grupla 7 Kasım'da Fransa'da başlayan "Back to Bass" turnesi kapsamında Sting, 26 Kasım akşamı Ataköy Atletizm Arena'da sahne alacak.

www.aveamuzik.com

18 Kasım 2012 Pazar

Hayko Cepkin'den yeni albüm!

Müzikseverlerin uzun süredir merakla beklediği, rock müziğin sıradışı isimlerinden Hayko Cepkin'in yeni albümü için geri sayım başladı. Ondört şarkının yer aldığı albümde şarkılar isimlerini insanların zamanla türettiği duygusal ve psikolojik rahatsızlıklardan alıyor.

İlk albümünden beri isminden söz ettiren Hayko Cepkin; "Sakin Olmam Lazım", "Tanışma Bitti" ve "Sandık" adlı albümlerinde hep farklı bir tema işlemişti. Bu kez aşk temasına yer verdiği yeni albümü "Aşkın Izdırabını..." ile yine çok konuşulacak olan Hayko Cepkin albüm için 6 aylık yoğun bir stüdyo dönemini geride bıraktı. Daha endüstriyel ve elektronik altyapıların bulunduğu albümde üçü versiyon olmak üzere toplamda 14 şarkı yer alıyor. Hayko Cepkin'in yeni albümü kısa bir süre sonra müzik marketlerde olacak.

www.aveamuzik.com

RÖPORTAJ / Mehmet Erdem - Herkes Aynı Hayatta

Sözü ve müziği Sezen Aksu imzalı "Hakim Bey" şarkısına getirdiği yepyeni yorumla 2012 yılında müzik dünyasının en çok konuşulan isimlerinden biri olan Mehmet Erdem, ilk albümün ikinci video klibi "Herkes Aynı Hayatta" ile başarısını devam ettiriyor. Kendine özgü duruşu ve sıradışı sesiyle kısa sürede milyonların beğenisini kazanan Mehmet Erdem; "Herkes Aynı Hayatta" albümünde kendi şarkılarının yanı sıra Fikret Kızılok, Fikret Şeneş, İlhan Şeşen gibi isimlerin de sevilen şarkılarını tekrar yorumladı. Bu hafta merak ettiklerimizi yanıtlayan Mehmet Erdem ile müzikal geçmişini ve ilk albümünü masaya yatırdık.

"Müzik ne zaman hayatınıza girdi?" dersek ilk olarak hangi an gözünüzde canlanır? Müziğe boyutundan dolayı en uygun telli enstrüman olduğu için beş yaşında mandolin çalarak başladım. Sonrasında bağlama, ud ve cümbüş çalarak devam ettim. Dayım halk oyunlarında öğretim görevlisiydi. Babam klarnet çalardı. Ailede hep müzik vardı o yüzden belli bir an aklıma gelmiyor.

Kardeş Türküler geçmişi, hazırlamış olduğunuz dizi müzikleri vs. derken yıllara dayanan bir müzik geçmişiniz var. Eğer yıllar öncesinde bu tecrübeyi kendinize katmış olmasaydınız, sıfırdan yola çıkacak bir müzisyen olarak yine solo albüm için bu yola girer miydiniz? Müzik her zaman hayatımda vardı.O yüzden solo veya başka projelerde illa ki yer alırdım diye düşünüyorum.

Az önce de söylediğimiz gibi, aslında yıllardır profesyonel müzik dünyasında var olan bir isimsiniz. Peki solo albüm için neden bu kadar beklediniz? Aklımda bir gün albüm yaparım düşüncesi yoktu. Yıllardır çalıp söylemekten keyif aldığımız şarkıların yanı sıra dizi ve filmlere yaptığımız şarkılar da birikmişti. Üzerine yapım şirketimden teklif de gelince neden olmasın dedik. Anlayacağınız beklediğimiz bir zaman yoktu, benim hayatımdaki her şey gibi albüm de zamanını kendi belirledi.

Albümdeki cover şarkıları seçerken neye göre karar verdiniz? Söylediğim gibi yıllarca çalıp söylemekten keyif aldığımız şarkıları kendimize has yorumladık. Bazı şarkıların defteri dürülmüştür ve üstüne çıkamazsınız, bazı şarkılar da zamanında çok iyi anlaşılmamış, kıyıda köşede kalmıştır ve yeniden ortaya çıkmayı beklerler. Albümde de bu kıyıda kalmış şarkıları seçmeye dikkat ettik. "Hakim Bey" de bu şarkılardan bir tanesi ama tabii ki bir Sezen Aksu bestesi olmasının bu kadar sevilmesinin başlıca sebeplerinden biri olduğunu düşünüyorum.

Albümde rock, jazz, Balkan ve Anadolu ezgileri derken birden çok müzik türü bir arada yer alıyor ancak müzikal bütünlüğü de olduğu gibi koruyorsunuz. Siz yaptığınız müziği herhangi bir sınıfa koyuyor musunuz? Bu bütünlüğü korumanızı sağlayan etkenler sizce nelerdi? Kendimizce beğendiğimiz her tarzda yorum yapmaya çalışıyoruz. Bütünlük meselesi de hepsindeki mantığın aynı insanlardan çıkmış olmasıdır bence.

"Hayat Bu", "Haydi Gel Gidelim" ve "Herkes Aynı Hayatta" şarkılarında sizin imzanızı görüyoruz. İlk albümde kendi söz ve bestelerinizden ziyade cover şarkılara ağırlık verdiniz ancak siz dinleyicilere ulaştıkça onlar da sizi daha çok sizin sözlerinizle tanımak istiyorlar. Peki söz ve müziklerinin tamamının size ait olduğu bir albüm projeniz olacak mı? Söylenmiş çok güzel sözler, yapılmış çok güzel besteler var ve ben bunlarla kendimi çok güzel ifade edebildiğime inanıyorum. Tabii ki kendi şarkılarımı yapmaya devam ediyorum ve bundan sonraki albümlerde de olacaklar ama özellikle bana ait şarkılardan oluşan bir albümüm olsun diye bir planım yok, bir gün denk gelir öyle olur.

Son dönemde kazandığınız bu popülerliği siz nasıl yorumluyorsunuz? Ben zaten kendi arkadaş ortamımda popülerdim (Gülüyor). Derdim popüler olmak olmadı hiçbir zaman. Samimiyete dayalı bir iş yapıyoruz ve bu samimiyet insanlara geçmiş ki takdir görüyoruz. Dinleyen ve destekleyen herkes çok sağ olsun.

Biliyorsunuz, ilk kez duyulan sesler veya ilk kez görülen yüzler daha önce alışılmış olana benzetilmek istenir. Sizin için de yapılan Tom Waits ve Leonard Cohen benzetmeleri için ne düşünüyorsunuz? Ben bu kadar büyük isimlerle karşılaştırılmayı biraz abartılı buluyorum. Bahsedilen isimler dünyaca ünlü üstatlar, onlara benzetilmek ne haddimize. Milletçe alt ses aralığına alışık olmadığımız için insanlara farklı geliyor.

Siz günlük hayatınızda kimleri dinliyorsunuz? Son dönemde yapılan hangi işleri beğeniyorsunuz? Yapılan bütün işleri dinlemeye çalışıyorum feyz almak adına veya muadillerimiz neler yapıyor diye. Yurtdışında yapılan orijinal işlere de bakmaya çalışıyorum.

"Kuzey Güney", "Leyla ile Mecnun" derken oyunculuğa da göz kırptığınızı söyleyebilir miyiz? Oyunculuğu sevdiniz mi, bu duruma nasıl bakıyorsunuz? "Kuzey Güney" dizisinde sahnedeki beni canlandırdım ki bu bir oyunculuk deneyimi değildi. Leyla ile Mecnun'da biraz bunu deneyimledim. Oyunculuk benim harcım değil, zaten başarılı olduğumu da düşünmüyorum.

Bir sonraki klip için şimdiden düşündüğünüz bir şarkı var mı? Klip şarkısını neye göre belirleyeceksiniz? "Olur Ya" şarkısına klip çekmeyi planlıyoruz. Klip çekilecek şarkıyı gelen taleplere göre karar veriyoruz.

www.aveamuzik.com

RockA ve Tarkan kamera karşısında!

Nu-metal, rapcore ve alternatif rock müzik tarzında çalışmalar yapan Ankara'lı müzik grubu RockA, geçtiğimiz günlerde ilk single çalışmasıyla müzik sektörüne hızlı bir giriş yaptı. Grup, Tarkan'ın sevilen şarkısı "Ölürüm Sana"ya farklı bir yorum getirerek dinleyiciyle buluşturdu.

RockA yorumuyla daha sert ve agresif bir kimliğe bürünen "Ölürüm Sana"ya yapılan yeni düzenlemeyle şarkıya rap ve elektronik öğeler de eklendi. Şarkıya Murad Küçük yönetmenliğinde çekilen klipte Tarkan da gruba olan desteğini göstererek, RockA ile birlikte kamera karşısına geçti. Yaklaşık 60 kişilik bir ekiple beraber Şile'de ormanlık bir arazide gerçekleştirilen ve Veli Kuzlu'nun görüntü yönetmenliğini üstlendiği klibin çekimleri iki gece, post prodüksiyon çalışmaları ise bir ay sürdü. Single'da sözü, müziği ve düzenlemesi aynı zamanda grubun vokali olan Halil Özüpek'e ait "Anlatması Zor" isimli bir şarkı daha yer alıyor.

www.aveamuzik.com

RÖPORTAJ / Sattas - Sattas

Dünya çapındaki önemli temsilcileriyle, milyonlarca müziksevere hitap eden Reggae müziğin Türkiye'deki tek temsilcisi olan Sattas, geçtiğimiz aylarda yayımladıkları albümleriyle, Beyoğlu Nayah günlerinden bu yana seslendiği kitleyi de genişletti. "Özgürlük herkesin her istediğini yapabilmesi demek değil, herkesin birbirinin hakkına saygı duyması demektir." sözünü benimseyerek, savaş karşıtı, doğa dostu, eğlenceli ve pozitif söylemleriyle müzikseverlerin bir anda dikkatini çeken Sattas ile ilk albümlerini konuştuk. Reggae müziğin tarihsel gelişimini ve felsefesini de okuyucularımızla paylaşan grup, merak ettiğimiz her şeyi tüm samimiyetiyle yanıtladı.

Grubun temelleri nasıl atıldı, biraz bahsedebilir misiniz?
Orçun Sünear:
2004 yılında Bob Marley başta olmak üzere bir dolu reggae devini dinleyen iki kuzen evde gaza gelip bu işi sürdürmeye karar verdi. Bu yıllarda pek çok değerli müzisyen arkadaş gruba girdi, çıktı ve grup son halini aldı. Reggae müziğin kültürü iyice incelendi ve olabildiğince özümsenmeye çalışıldı. Hala da yolun çok başındayız ama inatla devam ediyoruz çok da mutluyuz.

Grup üyelerinin geçmişinde daha çok rock altyapılı müzik grupları ya da klasik müzik gibi türler var. Peki Reggae'ye olan bu ilgi nasıl oluştu?
Orçun Sünear:
Müziğin kendisi bunu getirdi. İnandığı tüm o güzel duygular, savaş karşıtlığı, doğa dostluğu, ırkçılık karşıtı söylemler ve özünü kalp atışından alması bütün bu karmaşanın içinde çok güzel ve dengeli geldi. Yoksa hiçbirimiz diğer müzik türlerinden de kopmuş değiliz, dinliyoruz ve hatta arada kendi aramızda çalıyoruz da.
Cem Konuk: Bu çeşitlilik provalardan konserlerde ki sahne duruşumuza kadar yansıyor aslında, hepimizin oldukça ilginç müzik zevkleri var. Güzel olan da bu belki. Mesela bir rock konserinde reggae çalar gibi sallanamazsınız ama reggae çalarken bir rock konserinde gibi zıplamaya başladığınızda ortalık yıkılır! Beni ise bu müziğe çeken ılımlı görünen ama kimi zaman anlayanın anlayacağı eleştirel sözler ve oldukça farklı yapılarda ki davul-bas ritimleri oldu.
Faruk Demir Tugayoğlu: Kendi adıma konuşmak gerekirse, klasik altyapının üzerine zamanla birçok şey oturttum. Glam rock, grunge, thrash metal, death metal, bildiğiniz metalci idim yani. Çocukluğumda ve ilk gençlik dönemlerinde Bob Marley'in "Legend" albümünün yeri büyüktür fakat reggae ile tanışmam ülkemizde bu türü icra eden Kongo'lu bir müzisyen arkadaşım sayesinde olmuştur. Zamanla bu "yeni" müzik türünü hayatıma daha çok entegre ederek, daha çok ısındım.

Grup kadrosu önceki yıllarda sayıca daha fazlayken şimdi esas kadronun dört kişiden oluştuğunu görüyoruz. Bu süreç nasıl gelişti?
Orçun Sünear:
Esas kadro oturdu evet ama 4 kişiden oluşmuyor aslında 6 kişiyiz ve bunun artmasını istiyoruz. Bunun için de hazırlık ve çalışmalara başladık bile.
Erdem Birgül: Sekiz yıl içinde değişik müzisyenlerle çalışma fırsatımız oldu, bu süre içinde grupta sabit kalan kişiler, bir nevi grubun kemik kadrosunu oluşturmuş oldu. Aslında yine 6 kişiyiz ancak çoğu zaman bu 4 kişilik kemik kadro yansıyor afişlere.

Nayah yıllarından süre gelen oturmuş bir dinleyici kitleniz ve besteleriniz vardı. Peki albüm için neden bu kadar beklediniz?
Orçun Sünear:
Doğru zaman önemli. Beraber yürüdüğünüz doğru insanlar çok önemli. Size inanan insanlar hele ki çok çok önemli. Malesef ekonomi önemli. Biz kendi albümümüzü kendimiz yaptık, bir dolu konserden alabildiğimiz birikimlerimizle bu işi yaptık. Doğru zamanı bekledik dedim çünkü bütün bunların haricinde o ışık, o ses de önemli. Hani içinizden "Tamamdır, şimdi artık zamanı geldi." dediğimiz an o kadar.
Erdem Birgül: Aslında şu anda baktığımda albüm için doğru zamanın olduğunu düşünüyorum çünkü grup kadro olarak tam anlamıyla oturdu bizim için. Bunun yanında albümü hiçbir yardım almadan tamamıyla kendimiz yaptık, biraz da mükemmelliyetçi olunca birkaç seneye mal olabiliyor.

Albümden sonra nasıl tepkiler aldınız? Reggae müziğe olan ilgiyi arttırdığınızı veya arttırabileceğinizi düşünüyor musunuz?
Orçun Sünear:
Müziğin kendisinde bu nüve var. O kadar pozitif ve güzel bir müzik ki, biliyorduk insanların güzel geri dönüş yapacağını. Çok büyük oranda çok güzel geri dönüşler aldık. Hem medyadan hem de -ki en önemlisi- insanlardan. Bizlere ve söylediklerimize inanan bir dolu insan var ve evet tabi ki inanıyoruz bu kadar güzel insan bir araya geliyorsa mutlaka birilerini etkileyecektir ve bu müzik kitlesi daha da büyüyecektir.
Faruk Demir Tugayoğlu: Albümle beraber, yaşça çok geniş bir spektruma ulaşıldığını düşünüyorum. Yaş ortalaması farklı birçok kitleden alınan duyumlar, reggaenin kendilerinde bıraktığı iyi izlenimlerin kendilerini daha fazla reggae dinlemeye teşvik ettiğini söylüyor. Tabii ki, "Biz Bob Marley'den ötesini pek bilmiyoruz." diyen insanlara kendi topraklarımızdan, kendi ürünümüz olan bir alternatif sunmak ve insanlara bu müziği dinletmek, reggaenin ülkemizdeki farkındalık derecesini artırıyor, bu da bize keyif veriyor.

Albüm kapağınızda bir logoyu andıran aslan figürü görüyoruz. Sizin için özel bir anlamı var mı?
Orçun Sünear:
Aslan Reggae için önemli bir figürdür. Her ne kadar rastafaryanlık içinde ve İncil'den gelme gibi bilinse de artık çok daha fazla evrensel bir anlamı var. Takip edilen kralı temsilen bir figürdür. Müziğin doğuş yeri olan Afrika'nın sembolüdür ve Afrika'ya olan saygımızdan da bu figürü kullandık.
Derya Eke: Aslan gücü temsil eder. Her dinde, her ırkta ve her ideoloji de olduğu gibi Reggae'de de öyle. Aslan kükrer ve biz de kükrüyoruz sahnede.

Sizin de belirttiğiniz gibi, Reggae kökleri Jamaika'ya dayanan bir müzik. Peki siz bu müziği icra ederken, kendi köklerinizdeki çeşitlilikten nasıl besleniyorsunuz?
Orçun Sünear:
Melodiler ve şarkı içindeki tüm köşelerde hissediliyor. Özellikle ister istemez söz yazımındaki halk müziği etkileri göze çarpıyor. Müziklerde neredeyse alaturka müzikten bile nağmeler duyabiliyorsunuz fakat dinlediğimiz müziklerin etkileri tabi ki daha belirgin bunu da kabul etmek lazım. Rock, latin ve caz en başta hissedilenler.
Cem Konuk: Yaşadığımız ve üzerine konduğumuz hayatın politik ve buna dayalı oluşan sosyal, kültürel bazda getirdiklerini, götürdüklerini kişisel olarak farklı algılayıp ona göre bireysel tepkilerimiz oluyor elbette. Sattas'ta tüm bu gel-gitleri kendimizce konuşup, paylaşıp, harmanlayıp müziğimize ve ortak yaşantımıza döküyoruz. Bu süreç içinde yüksek enerjide çaldığımız konserlerden ortaya çıkarmaya çalıştığımız yeni parçalara kadar hepimiz aslında aynı soluduğumuz havadan beslenip kendi kurgumuzu sunuyoruz.

Albüm sürecindeyken, Türkiye'de kökleri Jamaika'ya ait bir müzik türünü icra etmenin herhangi bir zorluğunu yaşadınız mı?
Orçun Sünear:
Tabii ki reggae müzik içerisinde bir takım kurallar var, bunların dışına çıkıldığı zaman reggae'nin oldukça dışına çıkıyorsunuz. Prozodide bir takım uyumsuzluklar olabiliyor. Bunlar ilk dinleyenlerde farklı algılara yol açıyor fakat kolay alışkanlık yapan bir müzik ve bunu her konserimizde artan seyirci ile daha çok görüyoruz.
Derya Eke: Zorluğu bir hayli yaşadık tabii ki de. Bu süreçte bize destek olabilecek bir prodüktör yahut plak şirketi bulamadık çünkü bilinirliği sadece Bob Marley çerçevesinde kalan bu müzik türü için prodüktörler ve plak şirketleri bu riski kabul etmek istemediler. Fakat konserler ve de edindiğimiz talep, artık bir yol açtığımızı ve bu yolda ilerleyebilecek, bu müziği icra edebilecek birçok müzik grubunun bizim yaşadığımız zorlukları yaşamayacağını göstermektedir.

Sözlerde ve müziklerde Orçun Sünear imzası var. Ne zamandır kendi şarkılarınızı yazıyorsunuz? Reggae müziğin felsefesi ve verdiği mesajlar sizi yazacağınız sözler konusunda ne kadar yönlendiriyor?
Orçun Sünear:
Önce söz yazıp o sözlerin melodisine uygun şarkılar yapıyoruz. Çok az önce müzik sonra şarkı bütünü ortaya çıkıyor. Bunu da ağırlıkta alaylı olmamıza bağlayabiliriz. En başından beridir kendi şarkılarımızı yazıyoruz fakat başlarda çok çekiniyorduk ortaya dökmeye. Şimdi ise bunlar bizim eserlerimiz neden insanlar ile paylaşmayalım ki diyebiliyoruz. Dışarıda da bu şarkıların hepsini hepimiz yazdık diyebiliyoruz. Çünkü fikirlerimiz hep ortak. Sadece söz içeriklerine çok karışan olmuyor ki fikri olan söylüyor ve tartışıp değiştiriyoruz. Reggae çok etkiliyor tabi ki o yüzden hikayelerimizi anlatırken doğayı koruma, aşk, ırkçılık karşıtlığı, eşitlik, savaş karşıtlığı, eşit eğitim ve eşit sağlık gibi konuları işliyoruz. Bunu politika değil, birlikte hareket edip saygılı şekilde birbirini dinleyen toplum hayali üzerine yazıyoruz ki bu da reggae?nin en temel unsurlarından biridir.

Türkiye'de Reggae sizce nasıl bir gelişim sürecine girdi? Reggae'nin Türkiye'deki geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Orçun Sünear: Artık bir dolu grup ve en başından olduğu gibi daha da artan bir Selekta (Dj) ve tabi ki bu güzel insanları takip eden bir dolu insan olmaya başladı. Bu müzik o kadar kolay hissedilir bir müzik ki kesinlikle git gide daha da büyüyecek. Avrupa, Amerika ve hatta Asya da bu gelişimini bayağı tamamladı. Bizler de geriden de olsa içine girmiş durumdayız.
Derya Eke: Türkiye her zaman olduğu gibi dünyada yaşanan moda, müzik ve görsel sanatlarda gelişim gösteren yeni trendleri geç takip ettiğinden Reggae kavramı da günümüzde yavaş yavaş oturmaktadır. Eskiden bu müziğin dinlendiği ve icra edildiği belli başlı tek tük mekanlar bulunmakta iken şu an farklı şehirlerde birden çok işletme açılmıştır. Bu da müziğe olan talepten kaynaklanmaktadır. Eskiden bir elin parmaklarını geçmeyen Selekta'lar ve sadece Sattas varken yine günümüzde sayamayacağımız kadar çok Selekta ve birçok Reggae ve Dub grubu yaşamını sürdürmektedir. Son yıllarda gelişim gösteren ve katılımın çok olduğu Reggae Festivalleri de, bu müziğin ve bu müziği talep edenlerin daha da çok fazlalaşacağının kanıtıdır.
Faruk Demir Tugayoğlu: 1980'li yılların ortalarından başlayarak 1990'ların ortalarına kadar olan süreçte, dünyada Reggae Revival adı altında birçok eser verildi. UB40, Ini Kamoze, Snow, Big Mountain gibi gruplar ve kişiler, bu müziğin 1990'larda tekrar popüler olmasında ön ayak olmuşlardır. Türkiye'de bu dönemde sanatçılar Reggae Revival akımına uygun birtakım eserler icra etmişlerdir. Bu dönemden sonra oldukça uzun bir süre ülkemizde buna benzer ürünler çıkmamıştır. Sattas'ın reggae türünü ülkemize ithal ettiğini söylemiyorum fakat bu konudaki farkındalığı büyük oranda arttırdığını düşünüyorum. Özellikle bu konuda 1990'lardan bugüne kadar uzanan büyük bir boşluğun dolduğunu söyleyebilirim. İnsanlar Reggae'yi tanıdıkça, özümsedikçe, ülkemizde biraz daha fazla örneğini göreceğimizi düşünüyorum.

Müziğin yanı sıra, sizleri bir araya getiren ve ortak paydada tutan etkenler sizce nelerdir?
Orçun Sünear:
En başta sadece müzikti. Zaman geçtikçe yanınızdakini daha iyi tanıyorsunuz. Fakat alçakgönüllü olma ve karşıdakine saygı gösterme çok önemli bizde ve buna hepimiz dikkat ediyoruz. Şanslıyız birbirimizi bulduk, iyi de oldu.
Derya Eke: Bizler artık birbirimiz için arkadaşlığın ötesinde, ortak bir amaç için savaşmakta olan aile neferleriyiz diye düşünmekteyim.
Faruk Demir Tugayoğlu: Sattas bir müzik grubu olmasının yanı sıra, bir aile, bir ekoldür. Bu ailede küçük kardeş olduğumdan, grubu bir okul gibi görüyorum. Karşılıklı öğrenmeler, öğretmeler, tecrübelenmeler var. Bizi ortak paydada buluşturanlar, bu tecrübelerin hayatın kendisi içinde paylaşılarak, büyüyerek şekillenmesidir.
Cem Konuk: Karşısındakini anlayan iyi tanıyan bir ekip zaten çoktan başarıya ulaşmıştır, hepimiz birbirimizin bu müzik içinde idealleriyiz galiba. Bu da daha sıkı arkadaş olmamızı sağlıyor.

Daha önce hiç Reggae dinlememiş olanlara, bu müziği ve felsefesini nasıl tanımlarsınız?
Orçun Sünear:
Özünü kalp atışından alan, eğlenceli, içi dolu ve özgür bir müziktir reggae. Taraf tutmaz. İnsani olan bütün güzelliklerin tarafındadır. Bu yüzden kulak kabartılması çok iyi gelir bünyeye.
Derya Eke: Reggae; temelini kalp atışından alan, hüznünü gülümsemesinin arkasına saklayabildiği, bas ve vokal dışında diğer enstrümanların ritim şekilde çalındığı, iki akorlu basit bir müziktir.
Faruk Demir Tugayoğlu: Özünü kalp atışından alan bir müzik, kalp atışıyla beraber insanı hareketlendirmeye şevk eden bir müzik. Pozitivite aşılayan ve insanın hayatındaki sorunları, zorlukları bir nebze olsun unutturan, hissi açıdan bir sığınak olarak görebileceği, iki akorlu, basit ama kolay olmayan ve her zaman insanın yanında duran, kendini asla yalnız hissettirmeyen bir müzik türü reggae.
Cem Konuk: Gözlerini kapat, yavaşça sallanmaya başla. Gerisi gelir.

www.aveamuzik.com