22 Kasım 2009 Pazar

Hepimiz "Wild Child"ız!


19 Kasım Perşembe akşamı gözlerimizle gördük Blackie Lawless'ı. İzlenilmesi gereken performanslar listemizden bir grup daha eksilirken gelelim konserin detaylarına. Multi soğuk bir havada yurdum metalcilerinin W.A.S.P. ateşi ile pek bir ısındı içimiz. Bir çoğu o soğuk havada
tişörtle bağrı açık gezen mi dersiniz, 80'lerden fırlayıp birazdan sahnede Blackie yerine kendisinin çıkacağını düşüneceğiniz insanlar mı dersiniz, yüzde 90'ı simsiyah giyinmiş insanlar topluluğu olarak uzun kuyruklarda bekleyerek Maçka Küçükçiftlik Parkı'na adımımızı attık. Mekanın büyüklüğünden midir yoksa konserin hafta içi oluşundan dolayı şehir dışı katılımın olamayaşından mıdır bilmiyorum ama deliler gibi bir kalabalık yoktu. Konser öncesi Çağlan Tekil'in dj'lik yaptığı söyleniyor, ki konser öncesi alanda çalınan şarkılar da baya iyiydi.

Yarım saat rötarlı olarak sahneye arz-ı endam eden Blackie daha dakika bir gol bir der gibi
sesinden hiç bir şey kaybetmediğini gösterdi. Bira göbeği olduğunu düşündüğüm göbeği dışında tek bir falsosu yoktu. Tüm konser boyunca projeksiyonla grubun konser görüntüleri ve önceden hazırlanılmış, geneli savaş görüntülerinden oluşan videolar şarkılara eşlik etti. Özellikle bis'in ilk şarkısı olan "Heaven's Hung in Black"in videosunda yer alan savaş kareleri ve Amerikan askerleri cenazeleri dikkatleri performanstan çok videoya çekti. "Love Machine", "Wild Child", "The Idol" gibi heyecanla beklenen şarkıların bulunduğu repertuarına yeni albümden en çok beğendiğim "Babylon's Burning"e de yer verdi ve konseri "I Wanna Be Somebody" ile bitirdi. Blackie hem sesiyle, hem de sahnedeki enerjisi ile "mihrap hala yerinde" der gibiydi. Sevgi gösterisi mi yoksa bir saldırı mı olduğunu anlayamadığımız şekilde Blackie'ye saldıran herif sahneye atlayıncaya kadar da seyirci ile iletişimi de gayet güzeldi. Sonra yavaştan yine seyirci ile iletişimi kesilen, hafiften bir suratı asılan "bitse de gitsek" şeklini alan Blackie, "I Wanna Be Somebody" ile yine tüm seyirciyi eline aldı. Bir konser klişesi olan konser alanını ikiye bölüp seyirciye şarkı söyletme geyiği tabi ki yapıldı. Benim bulunduğum tarafın sesinden pek memnun kalmadı, dolayısıyla kendi deyimi ile biz "You Suck!" oluverdik. Ses düzeni ve ışıklandırmaya gelirsek, tek bir pürüz bile görememiş olmak ne kadar güzeldi. Sesler tane tane, sololar mükemmel, Blackie'yi Tanrı gibi gösteren ışıklandırmalar muazzamdı. Gönül isterdi ki bir "Sleeping in The Fire", bir "All My Life", bir "Hold On To My Heart" çalsın ama malum umduğumuzu değil, bulduğumuzu dinledik. Konserin normal süresi bittiğinde bir kez daha anladım ki bizim seyircimiz de biraz "bitse de gitsek" mantığında. Tabi adamlar gelmiş, coşturmuş, istediğin şarkıları çalmış, bağırmaktan sesin kısılmış, ne gerek var artık bis'e hesabı. "Ayıp olmasın" diyerek yapılan bir kaç zayıf tezahürattan sonra tam "herhalde çıkmaz artık" diye düşünürken sisler eşliğinde tekrar grup sahnedeki yerini aldı. Konser boyunca enerjisi hiç düşmeyen, gaz veren, elindekinin en iyisini sunan bir grup ve mükemmel bir vokal izledik. W.A.S.P.'ı da izlediğim için mutluyum, gururluyum, hepimiz wild child'ız der giderim bu diyardan sevgili müziksever Blogger.


Fotoğraflar : Erdal Mahir Curan http://curan.net/

19 Kasım 2009 Perşembe

RÖPORTAJ / Yüksek Sadakat - Katil & Maktül

1997 yılında "Filinta" adıyla temelleri atılan "Yüksek Sadakat", bas gitarist ve müzik yazarı Kutlu Özmakinacı tarafından kuruldu. Kendi adını taşıyan ilk albümlerini 2006 yılında piyasaya süren grup, çıkış şarkıları "Belki Üstümüzden Bir Kuş Geçer" ile müzikseverlerin ilgi odağı haline geldi. Tüm şarkıların söz ve müziklerinin Kutlu Özmakinacı'ya ait olduğu albümde "Döneceksin Diye Söz Ver", "Aklımın İplerini Saldım", "İhtimaller Denizi" gibi şarkılar kısa sürede beğeni kazandı. Vokalde Cemil Demirbakan, tuşlu çalgılarda Uğur Onatkut, gitarda Serkan Özgen, bas gitarda Kutlu Özmakinacı ve davulda Deniz Alemdar'dan oluşan grup, geçtiğimiz sene vokalleri Cemil Demirbakan ile yollarını ayırıp Kenan Vural ile ikinci albümleri "Katil & Maktül"ü piyasaya sürdü. Bir önceki albümde olduğu gibi yine tüm söz ve müziklerin Kutlu Özmakinacı'ya ait olduğu albümde "Ben Seni Arayamam", "Haydi Gel İçelim", "Aşk Durdukça" gibi şarkılarını kliplendiren Yüksek Sadakat şu sıralar üçüncü albümlerinin hazırlıklarını yapıyor. Bu ay gerçekleştirdikleri Avrupa turnesinden döner dönmez yurtiçi konserlerine devam eden grubun beyni Kutlu Özmakinacı ile Yüksek Sadakat'in süregelen projelerini ve iyi bir rock grubu olmanın gereklerini konuştuk.

"Katil & Maktül" albümünde tüm söz ve müzikler size (Kutlu Özmakinacı), düzenlemelerse tüm gruba ait. Karar aşamalarında dengeyi ve uyumu nasıl sağlayabiliyorsunuz?
Özellikle stüdyoda taviz vermediğimiz bir prensibimiz var. Ne kadar uçuk olursa olsun her türlü fikri deneyerek görmek. Bu biraz uzun ve yorucu bir yol olsa da sonuçta hangi fikrin olup hangisinin olamayacağını anlamamıza yarıyor. Böylece bir süre sonra ortak akıl kendiliğinden oluşuyor.

İkinci albüm öncesi yaşanan vokal ve davulcu değişimi müzikal sound ve duruş olarak size nasıl yansıdı?
Sanırım her şeyden önce daha dinamik ve daha istikrarlı bir grup haline geldik. Hem Alpay hem de Kenan sahnede son derece güvenilir müzisyenler, böylece performanslarımız hissedilir ölçüde yukarı çekildi. Bu da elbette duruşumuza yansımıştır diye düşünüyoruz. Müzikal açıdan ise her müzisyen kendisiyle birlikte gruba müziğini de getirir. Bunları dinleyerek zaten fark edebilirsiniz.

Son albümünüzü konsepti ve müzikal duruşu ile Türk rock müziği kulvarında nasıl bir yere koyabilirsiniz?
Ben Yüksek Sadakat'i hep "adult oriented rock" grubu olarak görüyorum. Yani yetişkin dinleyiciye hitap eden bir müziğimiz var. Bunun arka planında elbette sözler yatıyor.
"Katil & Maktül" albümünde örneğin, evli bir adamın ayrılıktan sonraki hayat hikayesi anlatılıyor. Ancak bunu çok öznel bir dille yapmamaya çalışıyoruz. Böylece şarkılar insana dair, öncesi ve sonrası olmayan, felsefi bir duruşun altını çizen eserlere dönüşüyorlar. Bu da bizi her yaş ve her kültürden çok sayıda dinleyicinin kendi birikimi ve derinliğince anlamasını sağlıyor. Müzikal duruşumuz ise klasik rock'la modern rock'ın arasında. Bu coğrafyadan da ilham alan bir yerlerde.

Rock grubu olmanıza rağmen, rock müzik dinleyicileri dışında da büyük bir kitleye hitap edebiliyor olmanızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çünkü hit şarkılar yazmak gibi bir yeteneğimiz var. Şarkılarımız güçlü melodilere ve güçlü sözlere sahip ve insan beğenisi sanıldığının aksine az oranda türlere bağımlıdır. İnsanlar eskilerin dediği gibi gönül tellerini titreten bir melodiye rastladıklarında çok küçük bir azınlık hariç, onun türüne falan bakmadan kulak verirler.

Video klip şarkılarınızın seçimlerini nasıl yapıyorsunuz? Dördüncü video klibinizi hangi şarkınıza çekeceksiniz?
"Katil ve Maktül" olsun istiyoruz. Seçimi ise genellikle sitemizden açtığımız anketlerle dinleyicilerimize yaptırıyoruz.

Üçüncü albümün hazırlıkları için dinleyicilerinize neler söyleyebilirsiniz?
Hazırlıklara başladık ve çok çok heyecan verici şarkılar var diyebiliriz.

Bu sene bir dizi projesinin müziğinde de imzanızı görüyoruz. Bu proje nasıl size geldi? Bundan sonra sizi görsel projelerin müzik direktörlüğü koltuğunda da görebilir miyiz?
Dizinin yapımcıları buldular bizi. Müziğimizden hoşlandıklarını, birlikte çalışmak istediklerini belirttiler. Biz de daha önce yapmadığımız bir iş olduğu için denemek istedik. Sevdiğimizi de söyleyebiliriz. Aslında yapmak istediğimiz şeylerden biri de film müziği. Bu ona bir ön hazırlık oldu denebilir.

Sizce başarılı bir grup olmanın gerekleri nelerdir?
İyi şarkılar yazmak, bunları iyi yorumlamak, yaptığınız işe inanmak ve işin ticari işletme tarafını emin ellere bırakmak...

"Amatör ruhu korumak" sizce profesyonel müzisyenlere ne gibi avantajlar sağlar?
Belli bir aşamadan sonra amatör ruhu korumak avantaj değil dezavantajdır. Show dünyası kendi kuralları olan ve insanlara beklentilerinin karşılığını vermeniz gereken bir dünya. Bunları amatör kalarak değil gittikçe daha da profesyonelleşerek verebilirsiniz.

"Uzay Heparı Sonsuza" ve "Çeyrek" gibi projelere nasıl dahil oldunuz? Sizi önümüzdeki günlerde yine özel çalışmalarda görebilecek miyiz?
Gelen tekliflerle dahil olduk. Eğer içinde bulunmaktan memnuniyet duyacağımız projeler olursa gelecekte de bu tip işlerde olmak isteriz.

Türk rock müziğinin yükselişe geçebilmesi ve büyük kitlelerce kabul görmesi için sizce neler yapılması gerekiyor? Sizin bu alanda plan ve projeleriniz var mı?
Amatörlükten profesyonelliğe geçişin hızlanması lazım. Rock pazarlaması konusunda henüz prodüktörler yetkin ve bilgili değiller. Bu konuda uzmanlaşılırsa bunun yansımalarını da kısa zaman içinde görürüz. Rock grupları doğru ellerde olurlarsa bugün pek çok popçunun bulunduğu yerden daha yükseğe gelebilirler.

Dijital müzik platformlarının geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Müzik dünyasında artık gelecek onların...


www.aveamuzik.com
18.11.2009

"Brazzaville in İstanbul"da ikinci gün


Tom Waits'e meyilli baygın tok sesli, bıyıkseverlerin masum yakışıklısı Brazzaville vokali David Brown'u izledik 6 Kasım akşamı. Bu kadar zaman geçmiş üstünden yeni yazıyorum daha lakin kendime kızgınım. Birazdan geliyorum oraya, önce konser...

Efendim 6 Kasım akşamı Cuma'ya denk geldiği için kalabalık bir konserdi. Çok yüksek sesle konuşanı da vardı, sahnenin önünde tek başına David'e kilitlenen de vardı, konseri hiç sallamayıp arkadaşının kocasının arkadaşını nasıl aldattığını anlatan da, "sanırım ilk defa aşık oldum şu an" diye kızın birine asılan ve kızın da buna inanacağını düşünecek kadar saf olanlar da. Şahsen, Brazzaville'in gerçek dinleyici kitlesi bunlar değildi herhalde diye bi' düşünüp içimin kıyıldığı da oldu. Brazzaville'in "21st Century Girl", "Hastings Streets" ve "Welcome To Brazzaville" albümlerini yalayıp yutmuş bir dinleyicisi olarak konseri günlerdir bekliyordum zaten. Onlar her ne kadar "Brazzaville in İstanbul" albümleri kapsamında gelmiş olsalar da güzel bir gece olacağına emindim. Üşenmeyip biraz araştırdım. David amca resmen İstanbul müptelası çıktı! 4 yılda tam 15 konser vermişler İstanbul'da! Şehrimizi pek bi sevmişler ve Kim Ki O, Norrda, İstanbul Blues Kumpanyası gibi gruplardan tanıdığımız müzisyenlerle tanışıp Doublemoon markasıyla "Brazzaville in İstanbul" albümünü kaydetmişler. Jazz, folk, soft rock, bossa nova tınıları duyduğumuz Brazzaville müziği bu kez bol perküsyon, saz, mey gibi enstrümanlarla çeşitlenmiş ve ortaya hiç de yabancısı olmadığımız güzel bir Boğaz havası çıkmış. Basta Feryin Kaya, davulda Berke Can Özcan, gitarda Portecho ve Norrda'dan tanıdığımız, severek takip ettiğim Deniz Cuylan, kemanda da Ceren Aksan sahnede David Brown'a eşlik etti. Tabi ki malumunuz sigara derdi yüzünden Babylon'un önünde ciğerlerimizi nikotinle şenlendirirken grubun konsere çıkış anını kaçırdım. Bosphorus, Foreign Disaster Days, Magura, The Clouds in Camarillo, Super Gizi, Blue Candles, Barcelona, Motel Room, Lax gibi şarkılarını çaldılar. Genelinde en fazla yaptığım hareket olarak iki yana sallanırken sakin bir konser geçirildi. "Biraz daha kısık sesle konuşursanız kemanı duyabilirsiniz" diyen David Brown da sakinlik istedi zaten. Keşke şu müzik kulaklarımızdayken bir deniz kenarına ışınlansaydık dedim. Malum müzikler Akdeniz gibi kokuyor. David amca'nın seyirci ile iletişimi mükemmeldi. Ben hayatımda sahnede bu kadar sempatik bir adam görmedim. Gitgide Türkleşiyor herhalde 15 konserden sonra. Her şarkı arasında muhakkak seyirci ile edecek iki çift lafı oldu. Seyirciyi alkışlarla, ritimlerle interaktif olarak baya bi konserin içine kattı. Normalde uzun tuttuğu biste tamemen seyirci isteklerini aldı, seyirci ne istiyorsa hiç "ay yok, o olmaz, bidi bidimiz yok" demeden şarkıya girdi çaldı. Enstrüman eksikliği hissetse bile sadece kendisinin gitarı ile çalıp söylediği de oldu. Hatta bir ara baya öğretmen moduna girip "sen söyle ne istersin?" filan bile dedi. Hayatımda ilk kez ben de bağırarak şarkı istedim adamdan yüz bulup ama beni duymadı =/ Neticede evet kızgınım. Çünkü
ekşisözlük'te "Baltic Sea" çaldığı yazıyor. Ama benim duyduğum kadarıyla biste seyirci isteklerini çalarken iki kez "Baltic Sea"ye girip sonra insanların isteklerini çaldı. Belki çalmıştır tabi konserde ama işte sigara derdinden şarkımı kaçırmış olmam da kuvvetle muhtemel. Neyse ki, Babylon gururla sundu, biz de hali hazırda dinleyip sevdiğimiz David Brown'u ve Brazzaville-Türk müzisyenler ortak yapımını gittik izledik. Tabi Brazzaville'in İstanbul macerasını başlatan Zeynep Yosun Akverdi, Aylin Güngör ve James Hakan Dedeoğlu'na çok çok teşekkür...


13 Kasım 2009 Cuma

Sertab Erener "Açık Adres"ini veriyor


"Bu Böyle" isimli şarkısıyla 2009 yazına damga vuran Sertab Erener yeni single çalışmasını tamamladı. 7 Aralık'ta yayınlanması planlanan "Açık Adres" isimli şarkının söz ve müziği "Bu Böyle"nin yaratıcısı Soner Sarıkabadayı'ya ait. Şarkının düzenlemesini önümüzdeki günlerde ilk solo albümüyle müzikseverlerle buluşacak olan Mustafa Ceceli yaptı. Yayınlanacak olan CD'de şarkının iki versiyonunun yanı sıra bir de sürpriz video yer alacak. Sanatçı aynı zamanda single'ın çıkış tarihi olarak belirlenen 7 Aralık Pazartesi akşamı Babylon'da Erim Özşen'in hazırlayıp sunduğu canlı talk-show, Lokal Anestezi'nin konuğu olacak ve şarkısını burada ilk kez seslendirecek.





12 Kasım 2009 Perşembe

Aseton'u dinlemeye gidiyoruuuz!



2005 yılından beri birçok festival ve mekanda canlı performans gösteren, alternatif müzikseverlerin beğenisini kazanan Aseton, konser maratonuna hız kesmeden devam ediyor. Müzikotek’in yapımcılığında yeni albüm çalışmalarına başlayan grup, 30 Kasım Pazartesi akşamı Beyoğlu Hayal Kahvesi'nde dinleyicilerle buluşacak.

Gitarda Melis Soysal, basta Cemre Kabaş ve vokalde Selin Yılmaz'dan oluşan Aseton, 2008 yılında MTV TTNET müzik yarışmasına katılarak, sözünde ve müziğinde grubun gitaristi Melis Soysal'ın imzası bulunan ‘Sen’ adlı şarkıyla birinci oldu. Aynı şarkıya çekilen video klipleri ile de dikkatleri üzerine çeken grup, bu başarının hemen ardından Fox Tv'de yayınlanan "Kız Takımı" dizisinde de yine sözü ve müziği Melis Soysal'a ait "Dibini Gör" şarkısı ile ekranlarda yer aldı.

30 Kasım Pazartesi gecesi İstanbul’un en gözde mekanlarından Beyoğlu Hayal Kahvesi’nde sahne alacak olan grup, sergiledikleri müzikal uyum içinde kendi bestelerinin yanı sıra popüler alternatif rock parçalarını da kendilerine has tarzları ile yorumlayacaklar. İki bölümden oluşacak konserde; zaman zaman hüzünlü, arada bir neşeli ve çoğunlukla romantik melodileri ile kendilerini, hayatı ve yaşadıklarını betimleyen bu üç farklı genç kız; aynı gece sahneyi Cingu ile paylaşacak.

www.myspace.com/asetontr

www.last.fm/music/Aseton

Tarih: 30 Kasım Cuma
Yer: Beyoğlu Hayal Kahvesi
Saat: 22:00
Fiyat: 20 YTL
Adres: Büyük Parmak Kapı Sok., Afrika Han, No:19, Beyoğlu
Tel: 0212 244 25 58
Biletix: 0216 556 98 00


Mustafa Sandal - Karizma

Doksanlı yıllarda hayatımıza giren ve Türk pop müziğinin başarılı isimlerinden Mustafa Sandal, geçtiğimiz yaz piyasaya sürdüğü "Karizma" albümü ile hayranlarının karşısına çıktı. İsra Gülümser, Murat Güneş, Bojan Dugic gibi isimlerle çalışan Mustafa Sandal ilk olarak "Ateş Et ve Unut" şarkısının video klibi ile ekranlardaki yerini aldı. Şu günlerde ikinci video klibinin hazırlıklarını sürdüren sanatçı, bu hafta Avea Müzik'in konuğu oldu.

"Karizma" albümünde sözü ve müziğinde imzanızın bulunduğu 7 şarkı var. Albüm öncesi müzikal kimliğinize neler yön verdi?
'Albümdeki tüm şarkılar benim olsun' şeklindeki bir egoya hiçbir zaman sahip olmadım. Albüm öncesi birçok şarkı arasından eleme yaptık ve kalan 12 şarkı albüme girdi. Hangi şarkının altında kimin imzası varsa öyle kaldı. Çok içime sinen ve dinleyicilerin beğenisini kazanacağına inandığım bir repertuvar oldu. Ne mutlu ki, konser turnemizin ilk ayağında doğru bir repertuvar seçimi yaptığımızı gördük.

"Karizma" albümünün sizin için bir milat olduğunu söylemiştiniz. Müzikal anlamda size bu miladı yaşatan unsurlar neler oldu?
Karizma albümünün manevi bir yanı var benim için. Baba olarak çıkardığım ilk albüm ve bu anlamda benim için bir milat özelliği taşıyor. Albümde klasik Mustafa Sandal şarkılarının yanı sıra, yeni bir sound denediğimiz çalışmalar da oldu. Özellikle, "Karizma" ile "Ateş Et ve Unut" bu anlamda çok güvendiğim ve arkasında durduğum çalışmalar oldular.

Albümde hem batı sound'u, hem de Arap ezgileri duyuyoruz. Ayman Bahgat ve Amr Moustafa gibi ünlü Arap müzisyenlerinin de imzasını görüyoruz. Bu müzikal birliktelikler nasıl oluştu?
Bu albümü hazırlarken geniş yelpazeli bir çalışma olmasına özen gösterdik. Repertuvar seçiminin ilk aşamasındaki tercihleri İsra Gülümser'e bıraktım. O da bana saydığınız isimlerin de bulunduğu birçok bestecinin şarkılarını getirdi. Aralarından seçtiklerimize söz yazıp aranje ettikten sonra içimize sinenleri de albümümüze koyduk.

"Karizma" albümü henüz yapım aşamasındayken repertuvar seçimlerinizi İsra Gülümser'e seçtirdiğinizi söylediniz. Bu, onun müzik kulağına olan güveninizden mi kaynaklanıyor?
Evet kesinlikle. "Devamı Var" albümünde "Gönlünü Gün Edeni" şarkısında da birlikte çalışmıştık. İsra'ya bu anlamda çok güveniyorum.

Britney Spears, 50 Cent, Jennifer Lopez gibi dünyaca ünlü isimlerle çalışmış olan aranjör Bojan Dugic ile nasıl bir araya geldiniz? Bu albümden sonra da birlikte çalışmayı düşünür müsünüz?
Bojan Dugic dünyaya kendisini ispat etmiş çok başarılı bir müzisyen. İlk buluşmamıza bilgisayarında birçok şarkıyla birlikte geldi. "Ateş Et ve Unut" ile "Karizma"nın tınıları ilk orada ortaya çıktı. Birlikte bu iki şarkıyı yaptık ve albümün en özel çalışmalarına imza attık. Bir sonraki albümde de neden olmasın, elbette çalışabiliriz.


İkinci video klibinizi nasıl belirleyeceksiniz? "Karizma"da hangi şarkıları kliplendirmeyi düşünüyorsunuz?
Resmi internet sitemde bir anket düzenledik. Karar vereceğimiz süre boyunca en çok "Demo" adlı şarkımız oy aldı. Radyocuların da tercihi o şarkıdan yana olunca ikinci klip şarkımızı belirlemiş olduk. Zaten albüm ilk çıktığında klip çekeceğim şarkıları kafamda az çok belirlemiştim. Gelen tepkiler ile kafamdakilerin aynı olması beni mutlu etti. "Demo"dan sonra en çok "Adı İntikamdı" ile "Karizma" şarkılarına klip isteniyor.

Elif Kaya ile "Var Mısın Yok Musun?" şarkınızda düetinizi görüyoruz. Henüz kendisini tanımayan müzikseverler için; Elif Kaya kimdir? Kendisi ile düet fikri nasıl oluştu?
Elif Kaya gelecek vadeden genç bir yetenek. Yakın zamanda adından söz ettirecek bir yorumcu. Biz de albümümüzde kendisine şans vererek destek olduk. İleride onu daha iyi tanıyabileceğinizi umuyorum.

90'lı yıllardan beri pop müziğe yön vermiş olan sanatçılardan biri olarak, günümüzün pop müzik anlayışı için neler söylersiniz? "Karizma" albümü bu arenada nasıl bir yere sahip?
Elbette o zamanlardan bugünlere kadar çok şey değişti. Bir kere sanatçılar eski heyecanını yitirmek üzere. Korsan mp3 sorunu müzik sektörünü olumsuz etkiledi. Günümüzde de çok yetenekli gençler görüyorum. Aralarından en iyilerini seçip, onlara destek olmalıyız. "Karizma" albümüne gelince günümüz koşullarına göre hem eski Mustafa Sandal'ı, hem de yeni Mustafa Sandal'ı temsil eden bir çalışma oldu. Bu özelliğiyle ulaşacağı yeri de albümün kendisi belirleyecektir.

"Karizma"nın albüm fotoğrafları Türkiye'de ilk kez kullanılan bir tekniğin ürünü. Albüm fotoğrafları, video klip ve imaj gibi görsel çalışmalarınızı nasıl yürüttünüz?
Kartonet fotoğraflarında HDR tekniği kullanıldı. Işık Mater bu konuda çalışmalar yapmış başarılı bir fotoğrafçı. İnternetteki yazışmalarımız sonrası kendisiyle buluştuk ve keyifli bir çalışma gerçekleştirdik. Klipteki görsel çalışmamız ise benim tercihimdi. İlk klibimizde Emir Khalilzadeh ile çalıştık.

Korsan yüzünden albüm henüz piyasaya sürülmeden tatsızlıklar yaşamış bir sanatçı olarak, yasal dijital müzik platformlarının çalışmalarını nasıl buluyorsunuz? Bu platformların müzik sektöründeki yerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok ciddi bir şekilde destek veriyorum. Madem müzikseverler sanal aleme kaymış durumda, o zaman bu platformda yasal satışlar gerçekleştirilmeli. Umarım, ilerleyen yıllarda daha çok tercih edilir ve müzik piyasasındaki korsan sorununu çözmede önemli bir rol oynar.

'Mustafa Sandal' olmak muhakkak zordur ama başarıyı korumak daha zor olmalı. Bu anlamda müzikal açıdan endişe içine düştüğünüz oluyor mu?
Endişe demeyelim ama tabii ki albüm çıkmadan önce evde sağdan sola, soldan sağa dönüp saatlerce düşündüğüm oluyor. Sonuçta ne kadar başarılı bir insan olursan ol, yeni bir şeyi insanlara sunmak farklı bir heyecan. O heyecanı ben de yaşıyorum. Başarıyı korumak zordur ama zoru başarmak da cesaretli ve yetenekli insanların işidir. Bu anlamda gençlerimize cesur olmalarını tavsiye ederim.

Albüm çıkarma ve söz-müzik üretimi konusunda istikrarını koruyan sanatçılardansınız. Bu istikrarınızın kaynağı nedir, bunun karşılığını nasıl görüyorsunuz?
Nazik yorumunuz için teşekkür ederim. Bu elbette yıllara dayanan bir birikimin sonucudur. Yaşam tarzınız ve manevi doyum da çok önemli. İstikrar, düzenli ve disiplinli bir çalışma sonucu gerçekleşen bir şeydir. Ben de elimden geldiğince istikrarımı korumaya gayret ediyorum. Karşılığını da çok şükür müzikseverlerden fazlasıyla alıyorum.



www.aveamuzik.com
04.11.2009

Atiye - Atiye

2007 senesinde ilk albümü "Gözyaşlarım"ı henüz 17 yaşındayken piyasaya süren Atiye, kendi adını taşıyan ikinci albümü ile başarı basamaklarını tek tek tırmanıyor olmanın heyecanını yaşıyor. 1988'de Bremen'de doğan ve bugüne dek birçok Avrupa ülkesinde yaşamış olan Atiye; aldığı dans dersleri ile jazz, modern, bale, hip hop koreografileri yapıyor. Henüz 5 yaşındayken darbuka ve piyano çalmaya başlayan Atiye, albümde birçok söz ve müziğe de kendi imzasını atmış. İkinci albümünün çıkış şarkısı "Muamma" ve sonrasında gelen "Salla" ile hem farklı müziği ve ses rengi, hem de dansları ile dikkatleri üzerine çeken güzel şarkıcı şimdi de MTV Avrupa Müzik Ödülleri'nde "En İyi Türk Sanatçı" seçilmek için yarışıyor.

MTV Avrupa Müzik Ödülleri'nde "Avrupa'nın En İyi Sanatçısı" kategorisinde Türkiye'yi temsil etme hakkı kazanırsanız sizden nasıl bir performans göreceğiz?
Eğer buradaki oylamayı kazanırsam "En İyi Türk Sanatçı" ünvanını almış oluyorum. Ondan sonra bir de Avrupa'daki oylama var. Onda da Türkiye'nin ismini öne geçirmek için hayranlarımın desteğiyle elimden geleni yapacağım. Kazanırsak ödül gecesi sahnede bütün enerjimi, heyecanımı yansıtacak bir performans sunmayı umuyorum.

Değişik ülkelerde yaşamanın getirdiği farklı kültürlerin zenginliğini müziğinize nasıl yansıtıyorsunuz?
Bu ister istemez müziğime işliyor. Sonuçta çıkış şarkım "Don't Think" de, yeni albümün ilk şarkısı "Muamma" da oryantal esintiler taşıyan ama modern düzenlenmiş şarkılar. Hayatım boyunca hem yurtdışında hem Türkiye'de zaman geçirdiğim için etrafımda duyduğum, gördüğüm kültür şarkılarda ortaya çıkıyor. Tabi bu durumun müziği tekdüze yapmasından kaçınmak lazım. Bu yüzden albümde reggae tınılarına kadar uzanıyorum.

Siz günlük hayatınızda kimleri dinliyorsunuz? Müziğini örnek aldığınız isimler var mı?
Michael Jackson en büyük idollerimden biri. Sade, Moby, Coldplay ve Saint Germain severek dinlediğim diğer isimler.

Henüz 20 yaşında çok genç bir müzisyensiniz. Sizi hem müziğiniz hem de atacağınız adımlar konusunda olumlu anlamda en çok kimler yönlendiriyor?
Öncelikle dinleyicilere iyi bir şeyler sunma isteğim yönlendiriyor beni. Özenerek yapılmamış bir işle anılmak istemem. Onun haricinde plak şirketimin ve menajerlik şirketimin, hatta beraber çalıştığım müzisyenlerin de fikirleri benim için çok önemli.

Müzik ve dans çocukluğunuzdan beri hayatınızdaydı. ABD ve birçok Avrupa ülkesinde yaşadınız. Bu çıkışı neden Türkiye'de gerçekleştirmek istediniz?
Hayallerimde öncelikle burada başarılı olmak vardı. Tüm dünyada başarılar kazanmak isterim ama bugün geldiğim yere bakarsak herhalde burada çıkış yapmak doğru bir başlangıç olmuş.

"En İyi Çıkış Yapan Kadın Sanatçı" ödülü aldınız, şimdi de Avrupa Müzik Ödülleri'ne aday oldunuz. Bu başarıyı bekliyor muydunuz, neler hissediyorsunuz?
Hayal ediyordum. Özenli bir iş yaptıktan sonra da hayal ettiklerinizin gerçekleşmemesi için bir sebep yok. Mutluyum bugün burada olduğum için, çok minnettarım. Üstelik daha fazlasını başarmak için de çok hevesliyim. Tembelleşmeye hiç niyetim yok.

"Atiye" aslında sizin ikinci albümünüz. Sizce bu çıkışı ikinci albümde yakalamış olmanızın nedeni neydi?
Bunu en iyi dinleyici bilir sanırım. Sırf "çıkış yapma" meselesini düşünürsek ilk albümde de bunu bana layık gördüler. Ancak bu albümde "Salla"nın bulunması, bir de herhalde zamanın doğru olması böyle büyük bir ilgiyi de beraberinde getirdi.

Albümün üçüncü video klibini hangi şarkınıza çekmeyi düşünüyorsunuz?
Teoman'la beraber söylediğimiz "Kal" şarkısına.

Teoman ile düet yapma fikri nasıl oluştu, nasıl bir araya geldiniz?
Albüm çalışmalarının sonuna doğruydu. "Kal"ı aslında yazmış ve kaydetmiştik ama bu fikir İskender Paydaş'tan çıktı. Benim müzik türümden farklı bir türde bir sanatçıyla düet yapmamı önerdi. Benim de çok hoşuma gitti. Teoman şarkıyı dinleyip sevince bir araya gelip kaydettik.

Albümünüzde İskender Paydaş, Murat Çekem, Nazan Öncel gibi Türk pop müziğinin önemli isimleriyle çalıştınız. Bu size nasıl bir deneyim kazandırdı?
İnsan herkesten bir şeyler öğrenir ama bu kadar saygıdeğer isimlerin yanında bulunmak çok başka. Hem bir şarkı yazarı olarak, hem de albümün altyapılarıyla ilgilenen bir müzisyen olarak çok şey öğrendim.

Müziğinizde oriental, R&B ve etnik altyapılar bulunuyor. Siz tanımlamak isterseniz, müziğinizi nasıl bir kategoriye koyarsınız?
Bu dediğiniz kategoriye sokardım herhalde. Daha kısa bir açıklama gelmiyor aklıma.

Müzik kariyeriniz için gelecekte gerçekleştirmek istediğiniz hedefleriniz nelerdir?
Genel olarak tüm dünyada isminden beğeniyle bahsedilen, Türkiye'yi de başarıyla temsil eden bir müzisyen olmak istiyorum.

"Salla" şarkınız ile dijital müzik platformlarının da öne çıkan isimlerinden oldunuz. Dijital müzik platformlarının sanatçılara ne gibi yararlar sağladığını düşünüyorsunuz?
Fiziksel CD satışı tüm dünyada azaldı ve azalmaya da devam ediyor. Bu hoş bir şey değil tabi ama müzik ürünleri her zaman değişti. Bundan sonra da değişecek. Artık satışlar internet üzerinden yapılıyor, bunun da sanatçıya faydası daha fazla dinleyiciye, daha kolay ve daha hızlı ulaşabilmek oluyor. Bu yeni mecrada da başarılı olduğum için kendi adıma çok memnunum.


www.aveamuzik.com
08.10.2009

Yalın - Ben Bugün

Adını ilk kez 2004 yılında "Zalim" şarkısı ile duyduğumuz Yalın, bu şarkının kısa sürede kulaktan kulağa yayılması sonucunda gelen büyük bir başarı ile müzik dünyasına merhaba dedi. İlk albümü "Ellerine Sağlık"ta yer alan "Sonsuz Ol", "Günaydın", "Meleklerin Sözü Var" gibi hit şarkılarla kısa sürede geniş kitlelerce tanındı. Bir sene sonra gelen ikinci albümü "Bir Bakmışsın", yılın en çok satan albümleri arasına girdi. Bu albüm yine "Küçücüğüm", "Bir Bakmışsın", "Ben Bilmem" ve "Keşke" gibi sevilen şarkılarla müzikseverlerin beğenisini kazandı. 2007 yılında çıkardığı üçüncü albümü "Herşey Sensin" ile müzik dünyasındaki yerini sağlamlaştıran Yalın, geçtiğimiz aylarda piyasaya sürdüğü dördüncü albümü "Ben Bugün"ü dinleyicilere sundu. Önceki albümlerinde olduğu gibi bu albümde de geleneğini bozmayarak, tüm şarkıların sözü ve müziğine kendi imzasını attı. Geçtiğimiz yaz boyunca Türkiye'nin birçok yerinde verdiği konserlerle sevenleriyle buluştu. Çıkış yaptığı 2004 senesinden beri bir çok ödül kazanan, şarkıları müzik listelerinde zirvelerde yer bulan ve Harbiye Açıkhava Sahnesi'nde konser vermiş en genç şarkıcı olan Yalın, müzikal çizgisini koruduğu son albümü "Ben Bugün"ü anlattı.

Dördüncü albümünüz "Ben Bugün" de müzikal ve görsel açıdan hangi isimlerin çalışmalarını görüyoruz?
İlk üç albümden farklı olarak bu sefer Alper Erinç var hayatımda. Albümün prodüktörlüğünü ve aranjmanları beraber onun stüdyosunda yaptık. Şarkılarıma enerji kattığını ve değişik şarkılar yazmama yardımcı olduğunu düşünüyorum. Fotoğraflar Mehmet Turgut tarafından çekildi. Hayatımda yaşadığım en eğlenceli ve rahat çekimdi diyebilirim, sonuç tam istediğim gibi oldu. "Ah Be Kardeşim"in videosunu Ömer Faruk Sorak yönetti. Uzun toplantılardan sonra müthiş bir fikir ve uygulamayla altı senedir çektiğim en iyi klip ortaya çıktı diyebilirim.

Albümde yer alan on iki şarkının da söz ve müziği size ait. Bu, bir müzisyen olarak sizin kişisel tercihiniz mi? Yoksa başkasına ait beğendiğiniz bir şarkıyı da bir gün albümünüzde yorumlayabilir misiniz?
Benim yazdığım şarkılar bizi tatmin ettiği sürece başka şarkılar pek aramıyoruz ama elbette bir gün içime çok sinen, başka birisinin şarkısını da söylemek isterim. Bu yorumcu tarafıma iyi gelecek bir durum olur.

Güçlü bir sound ile beraber, birçok şarkıda alaturka havası da alabiliyoruz. Şarkıların stüdyo aşamalarından biraz bahseder misiniz?
Alper Erinç yeni altyapıların içine bizden bir şeyler katma işini Türkiye'de en iyi becerebilenlerden biri. Üçüncü albüm biraz bundan uzak bir albüm olmuştu, dolayısıyla bu yeni albümde bizden melodilere ve soundlara da ağırlık verdik. Alper'le iki sene önce çalışmaya karar verdik ve bir sene boyunca da önce çalışmalarımız sürdü. Şarkıları nasıl yazacağımdan, kullanacağımız kayıt tekniklerine kadar istediğimiz soundu bulma adına araştırıp denemeler yaptık. Daha sonra bir seneye yakın da bir stüdyo aşaması var, her şarkı için uzun uzun düşünülen, uğraşılan ve birçok enstrümanın denendiği.

Albümün şarkı sözlerinde hayata ve aşka dair bir gözlem yapıldığı görülüyor. Bu albümde şarkı sözlerinize yön veren kendi iç dünyanız kadar, diğer insanların hayata bakışı oldu diyebilir miyiz?
Evet çok doğru. Bu albümde biraz daha içsel olmayan bir adam da var, dışa dönuk sözler de var. Bu albümü diğerlerinden farklı kılan en büyük özellik de bu aslında. Çevrenizde olan biteni gözlemlemek ve bundan yola çıkarak şarkı yazmak size tamamen farklı bir kapı açıyor.

"Zalim" ile büyük bir çıkış yakaladığınızdan beri her zaman müzikseverlerin sizden yüksek beklentileri oldu. "Ben Bugün"ün hazırlık aşamasında sizi bu beklentiler ne yönde etkiledi?
Bu zor bir durum ancak doğru algılayabilirseniz, iyi yönde bir motivasyon da getirir. İlk albümden sonraki tüm albümlerde bu stresi motivasyona çevirmeyi başarmaya çalıştım.

"Ah Be Kardeşim"den sonra hangi şarkıyı kiplendirmeyi düşünüyorsunuz?
Dinleyicilerden gelen tepkiler ve radyoların çaldığı şarkılar karar aşamasında bize yön veriyor. Şu an en öne çıkan şarkı hiç tartışmasız "Ki Sen".

Bu albüm ve çalıştığınız isimler ile beraber müziğinizde ne gibi gelişimler olduğunu söyleyebilirsiniz?
Daha renkli, daha enerjik daha mutlu bir sound yarattık diyebilirim.

"Ah Be Kardeşim" karamsarlık ve iyimserliği birarada içinde barındıran bir şarkı. Bu şarkıyı yazarken siz nasıl bir dönem içerisindeydiniz?
"Ah Be Kardeşim" isyan eden bir şarkı aslında. Arkadaşa tavsiye gibi duruyor ama o arkadaş da yazarın ta kendisi. "Ah Be Kardeşim" beni mutsuz eden herkese ve her şeye yazıldı.

"Duyulurum" evinizde tek başına gitarınızı çalıp söylediğiniz bir şarkı hissiyatı veriyor. Şarkıya bu sade hali ile albümde yer vermeyi, dinleyici ile daha samimi bir iletişim kurmak için mi tercih ettiniz?
"Duyulurum" içindeki mesajı ve söylemek istedikleri itibariyle dinleyiciye bu şekilde doğal ve doğrudan ulaşmalıydı, bu kararı bu amaçla aldık.

2004'ten bu yana müzikal duruşunuzu koruyorsunuz. Farklı müzik türlerine nasıl bakıyorsunuz?
Benim yaptığım ve yapmaktan keyif aldığım müzik türü bu. Kendi içinde değişkenlik gösterecektir zamanla, ancak yeni bir türe kaymam söz konusu değil. Her müzisyenin ve şarkıcının bir yolunun ve söylemek istediklerinin olduğunu düşünüyorum.

Yeni albüm konserlerinizi de merakla bekleyen dinleyicileriniz belirlenecek olan konser tarihlerinizi nasıl öğrenebilecekler?
Konserlerimin haberlerini şu an yeni yüzü ile yayında olan ve sürekli güncellenen resmi internet sitemden takip edebilirler.

Albüm satışlarınızla beraber dijital müzik sektörünü de hareketlendiren bir sanatçı olarak, yasal müzik platformları hakkında neler düşünüyorsunuz?
Dijital platformların zamanla daha da yaygın olacağını ve dolayısıyla adaletin yerini bulacağını düşünüyorum. Korsan şarkı indirmenin bir marketten birşey çalmaktan hiçbir farkı yok. Sektörün bu desteğe ve bu bilince çok ihtiyacı var. Güzel Türkçe müzik ve güzel videolar çok daha güzel. Konserler için de ayrıca bu destek şart.


22.10.2009 / www.aveamuzik.com