29 Nisan 2011 Cuma

The Vaccines ile tanıştınız mı?

Özellikle İngiltere'de son yılların en dikkat çeken rock gruplarından olan The Vaccines, ilk albümleri "What Did You Expect From The Vaccines?" ile müzikseverlerin karşısına çıktı. Gitarda Freddie Cowan, bas gitarda Árni Hjörvar, bateride Pete Robertson ve Justin Young'tan oluşan grup, MTV Ödülleri'nde de aday gösterildi.

Kısa sürede müzik otoritelerinin dikkatini çekerek BBC'nin "Sound Of 2011" listesine giren İngiltere çıkışlı grup, indie-rock tarzında müzikseverlerin beklentilerini oldukça karşılayacağa benziyor. İskoç alternative rock grubu "The Jesus&Mary Chain" ve 70'li yıllarda kurulan ünlü Amerikan rock grubu "The Ramones" gibi gruplarla karşılaştırılan The Vaccines, ilk albümlerini bir ay gibi kısa bir sürede kaydetti. Albümün prodüktörlüğünü ise Radiohead, Travis, Ke$ha gibi isimlerle de çalışmış olan Dan Grech üstlendi. Pozitif enerjisiyle dikkat çeken "What Did You Expect From The Vaccines?" albümünde 12 şarkı yer alıyor.


www.ttnetmuzik.com

RÖPORTAJ / Gülçin - Bravo!

Çocukluğundan beri müzikle iç içe yaşayan Gülçin, henüz sekiz yaşında piyano eğitimi alırken aynı zamanda da Devlet Opera ve Balesi'nin çocuk korosunda yer aldı. Henüz o yaşlarda müziği ve sahneyi tanıyan Gülçin ortaokul, lise ve üniversite eğitimini bale ve modern dans üzerine aldı. Profesyonel müzik kariyerine ise 2005 yılında bir grubun üyesi olarak başlayan ve 2010 yılında da kendi kanatlarıyla uçmak isteyen Gülçin, 2011 yılının ilk günlerinde hayranlarının da merakla beklediği maxi single çalışması "Bravo!" ile dinleyicilere bu defa tek başına merhaba dedi. Farklı tarzı, güçlü sesi, dansları, güzelliği ve pürüzsüz vokaliyle çok kısa sürede dikkatleri üzerine çeken Gülçin'le yaptığımız keyifli söyleşi bu hafta AveaMüzik sayfalarında sizlerle buluşuyor.

İlk solo çalışmanız "Bravo" yayınlandı. Peki solo bir çalışma yapmaya karar verdiğiniz dönemde ne gibi teklifler alıyordunuz?
Gruptan ayrıldıktan sonra solo albüm yapmak için birçok teklif geldi. Bir süre düşündüm. Doğru bir karar vermem gerekiyordu. Aylar sonra da şimdiki şirketimle anlaşma yaptım. Onun dışında zaten albümden önce birçok film ve dizi teklifleri de geldi ama benim için öncelikli olarak müzik olduğundan, benim için bu teklifler çok da önemli değildi.

"Bravo"nun öncesine gidelim biraz... Single çalışmanızdan önce, adımlarınızı artık tek başına atıyor olmanın herhangi bir endişesini yaşadınız mı?
Hiçbir zaman tek başıma karar almaktan ve adım atmaktan korkmadım. Çünkü ben yapamayacağım şeyleri hayal etmiyorum. Öyle bir endişem yoktu, o yüzden hiçbir zaman korkmadım.

Peki özgür olmak size neler kattı?
Özgür olmak güzel. Ayrı sorumlulukları var. Her yaptığınız hata ve başarı size ait. "Acaba ne istesem kendimden?" diye soruyorsunuz. Sizi çok fazla yönlendiren kişiler olmuyor. Tabii ki yardım aldığım, çok değer verdiğim müzisyenler ve prodüktörlerim var ama özgür olmanın da başka sorumlulukları var. Birçok şey üretiyorsunuz. Üretirken, bir yandan da kendimi ifade etmek benim için çok önemliydi, buna da çok dikkat ettik.

Ara verdiğiniz dönemde neler yaptınız?
İki sene ara verdiğim dönemde şarkı seçimleri oldu. Ben gruptan ayrıldıktan sonra bir süre ara vermiştim zaten, kendimi dinlemek istemiştim. Bu arada da birçok şarkı geldi. Ben de demolar yaptım. En sonunda kararlaştırdık. Mayıs ayında da Deniz Erten'le beraber "Ara Ara" şarkısını yaptık. Daha sonra alt yapıları yapmaya başladık. Aktif olarak albüm hazırlığına Mayıs ayından itibaren başladık diyebilirim. Ocak'ta da albüm çıkmış oldu.

2005 yılında müzik dünyasına adım atan Gülçin ile şimdi tek başına yol alan Gülçin'e baktığımızda nelerin değiştiğini görüyoruz?
Tabii ki altı yıl içerisinde yaşadıklarım doğrultusunda ben de olgunlaştığımı düşünüyorum. Bu paralelde şarkılarım da yaşadıklarımdan etkilenerek ortaya çıktı. Giyim tarzım da bu altı yılı yansıtıyor. Değişeyim, ya da şöyle bir imaj oturtayım kendime diye bir çabam hiç olmadı. Tamamen kendimi ifade ediyorum.

Single çalışmanıza gelirsek... İki şarkıda sizin imzanız varken, "Ara Ara"da da bir ortaklığınız mevcut. Ne zamandır kendi şarkılarınızı yazıyorsunuz?
Ortaokuldan beri yazıyorum aslında. Kendimi ifade ederken, konuşmaktan daha çok yazmayı tercih ediyorum ama şarkı haline getirme durumu 2009 sonu ve 2010 yılında başladı. O dönemde birçok demo yaptım. Kafamda duyduklarımı ilk başta demolarıma yansıtmam gerekiyor. Doğru bir şekilde yansıtınca tamamen değişik bir parça olabiliyor. Şarkılarda da yaşadıklarımdan yola çıkıyorum. Birçok işte ve genel olarak hayatta iyi ve kötü birçok şey var. Ben kötü olan şeyleri bile olgunlukla atlatabileceğimize değinmek istiyorum şarkılarda. İnsanlar günlerini benim şarkılarımı dinleyerek güzel geçirsinler istiyorum. Üç - dört dakika da olsa başka bir dünyaya gitsinler istiyorum. Bu benim için çok önemli. Herkesin sevebileceği ve aynı zamanda kendimi de doğru ifade edebildiğim şarkılar yapmaya çalıştım. Çok da güzel tepkiler aldık. Klip de çok ilgi çekti. Dinlenme sayıları da dijital platformlarda çok yüksek. Hepimizin tercihleri hayatımızı yönlendiriyor. Her yaptığımız şey de aslında bir tercih meselesi. Bu single'da ilk defa çok huzurluyum. Çünkü bütün tercihlerim yerli yerinde. İlk defa böyle bir şey yaşıyorum ve bu da beni çok mutlu ediyor.

Peki özellikle mi kendi şarkılarınızla çıkmak istediniz?
Tabii. Benim için önemli olan kendimi ifade etmekti. Aynı zamanda benim için şarkı bulmak da çok zordu. Çünkü ben söylemeyeceğim cümlelerden şarkılar söylemek istemiyorum. Mesela bana şöyle bir şarkı gelirse "Aşık oldum ama bitti, unuttum gitti" gibi şeyler söyleyen bir şarkıyı asla söylemem çünkü ben aşık olsam hiçbir şekilde böyle "unuttum gitti" gibi şeyler söylemem. Benim için her yaşadığım şey, cebime attığım bir derstir. Böyle şeylere çok dikkat ediyorum. O yüzden şarkı bulmak da benim için o anlamda zor oluyor. Bir de biraz farklı bir tarzda olduğu için de önce kendimi bu şekilde göstermem gerekiyordu. Nasıl bir tarz istediğinizi kelimelerle anlatmak çok zor. Müzik anlatılmıyor.

Türkçe R&B - soul - funk müzikte ciddi bir boşluk mevcut. Peki siz bu boşluğu doldurduğunuzu düşünüyor musunuz?
Aslında Türkiye'de tarz anlamında bir boşluk doldurduğumu kesinlikle düşünüyorum. Farklı bir köşede durduğumu düşünüyorum. Farklı bir şekilde değerlendirilmem gerektiğimi düşünüyorum. Tarz anlamında bazı kişiler hip-hop filan diyor. Yaptığım müzik pop aslında ama içinde öyle bir şey ki; "Bravo"da funk var, darbuka da var ama çok gizli. Aynı zamanda "Yastıklara Sarılıp Yatar Mıydın?" şarkısında biraz R&B slow senkopları var ama en sonunda saksafon solo girince jazzy bir hal alıyor. "Ara Ara" tamamen pop ama elektronik etkiler taşıyan bir şarkı. Dünya popu diyebiliriz çünkü Türk pop müziği çok daha farklı. Ben bu albümü pop albümü olarak değerlendiriyorum. Bir boşluk doldurduğumu ve Türkiye'de ilk defa yapılmış bir şeyi yaptığımı düşünüyorum.

Solo kariyerinize albüm öncesinde bir single ile başlamanızın sebebi neydi? Dinleyicilerin nabzını ölçmek mi istediniz?
Ben az ve öz olsun istedim. Bir de gerçekten üstünde önemle çalıştık, çok fazla insanları bekletmek istemedim. Ben sahneden uzak kalmayı da çok sevmiyorum. O yüzden hemen böyle bir ön çalışma olarak bu single'ı çıkardık.

Peki albüm planlarınızda neler var?
Albümle ilgili birkaç tane koyacağımı bildiğim şarkılar var. Onun dışında yeni şarkılar yapacağız bu süreçte. Başkalarından da şarkı alabiliriz, onlara da açığız.

"Bravo"da yer alan şarkılarınız ve yenilenen imajınızla hayran kitlenizin yaş aralığı yelpazesini genişletebildiğinize inanıyor musunuz?
Ben buna kesinlikle inanıyorum ve bunu da deneyimliyoruz aslında. Sözlerden yola çıkınca, sözlerde bir eğlencenin altında aslında çok ciddi şeylerden bahsediyor. "Bravo bin puan" diyoruz ama orada kullandığım metafor da oyun dünyasındaymış gibi fakat aslında ego ile ilgili şeyler anlatılıyor. Eğlencenin altında onu da bulmak gerekiyor. "Yastıklara Sarılıp Yatar Mıydın?"da aslında birçok kişinin hayatında olan trajikomik gerçekler var. Birçok kişiyi duygulandıran ve etkileyen bir şarkı oldu. Benim de ağlayarak yaptığım bir şarkıydı. Çiftler arasında parola şarkısı gibi bir şey olmuş zaten. "Ara Ara" da insanların meşgul olunca birbirine mesaj attığı bir şarkı oldu. İnsanlar arabalarında, evlerinde şarkıları dinlemekten keyif alıyorlar. Özellikle "Yastıklara Sarılıp Yatar Mıydın?" yaş sınırını genişleten bir şarkı oldu. Orta yaşın üzerindeki kişilerin en çok ilgisini çeken bir şarkı bu. Bu yüzden çok mutluyum. Bunu yapmak önemliydi. Hatta bana "Yastıklara Sarılıp Yatar Mıydın?" şarkısını dinleyen başka tanıdığım bir müzisyen arkadaşım, bu sözlerde öyle bir şey var ki yaşından daha büyük şeyler söylüyorsun aslında demişti ve bunun kendisini biraz korkuttuğunu söylemişti. Ama bunlar benim yaşadığım şeylerdi. Yaşımla beraber yaşadığım şeyleri yazdığım için onlar gerçeklerdi. O yüzden bunu da yaş sınırı tanımaksızın herkes algıladı diye düşünüyorum. Umarım zamanla da daha fazla yayılacaktır.

Gelen tepkiler yönünde ikinci video klip için aklınızda şekillenen bir şarkı var mı?
Şu anda "Yastıklara Sarılıp Yatar Mıydın?" şarkısına klip çek diye bir talep var. Talepleri görmezden gelemiyorum. İmza günü talebi de çok geliyor. Demek ki görmezden gelmememiz gereken bir şeyler var. Seyirci ne isterse onu yapmak zorundayız, bu bizim görevimiz.

Güçlü bir sesiniz ve dans eğitiminiz var. Eurovision gibi uluslar arası bir platformda ülkemizi temsil etmeye sıcak bakıyor musunuz?
Tabii ki sıcak bakarım, bu çok önemli bir görev bence. Elimden gelenin en iyisini yaparım ülkem için. Böyle bir şey söz konusu olursa cevabım evet olur.

Peki yarışma için nasıl bir şov hazırlarsınız?
Bu sadece benim isteklerim doğrultusunda olmuyor sanırım ama benim gönlümden geçen İngilizce ve Türkçe karışık, hareketli ve ülkemizi de yansıtan bir müzik olması. Asıl eğitimim dans üzerine olduğu için tabii ki dans ederim, ben dans etmezsem yanlış olur.

Önümüzdeki günlerde sahne alacağınız konserler de olacak. Konserlerinizde nasıl bir sahne şovu düşünüyorsunuz?
Bu aralar onları konuşuyoruz ve planlıyoruz. Daha çok canlı performans ağırlıklı olacak. Kendi şarkılarım dışında Türkçe ve İngilizce cover şarkılar da söyleyeceğim. Dansçılarım tabii ki olacak. Onlar her zaman olacaklar zaten. Dansçılarım yurtdışından geliyorlar, şu an onun organizasyonunu yapıyoruz.

Repertuvarınızda yer vereceğiniz cover şarkılardan belli olanlar varsa bizimle paylaşır mısınız?
Mesela repertuvara koyacaklarımız arasında şimdilik Bon Jovi'nin "It's My Life" şarkısı, P!nk'in "Funhouse" şarkısı var.

www.aveamuzik.com
29.04.2011

RÖPORTAJ / Ahmet Selçuk İlkan - Seni O Kadar Çok Sevdim Ki

Şiir denince akla gelen ilk isimlerden Ahmet Selçuk İlkan, yedi yıl kadar uzun bir aradan sonra yeni albümü "Seni O Kadar Çok Sevdim ki"yi yayınlayarak, dinleyicilerin beğenisine sundu. Şiir kitapları onlarca baskı yapan, 1975 yılından bu yana sayısız ödül sahibi olan sanatçı, yıllardır yüreğinden kalemine dökülen şiirleriyle beraber, müzik dünyasının pek çok ünlü ismini de bir araya getirerek yayınladığı albümü "Seni O Kadar Çok Sevdim ki"yi anlattı.

1975 yılında katıldığınız bir şiir yarışmasında kazandığınız birinciliğin ardından kariyerinize bambaşka bir yön vererek şarkı yazarlığına başlamışsınız. Bir bakıma bu yarışma sizi cesaretlendirdi mi?

Yarışmada alınan ödüller yarınlara gidilen yolun başarıyla örülmüş en sağlam köprüleridir. İçinizi ve umutlarınızı sımsıkı tutar ve sizi sürekli kamçılar. Bu da vazgeçmemenizi ve vazgeçilmezliğinizi sağlar. Öyle bir asil cesaret aşılar size.


Peki şair olma düşüncesi o zamanlarda da aklınızda var mıydı? Yarışmayı kazanamamış olsaydınız yine bu alanda ilerlemeyi düşünüyor muydunuz?

Şair olma tutkusu ve yeteneği salt yarışmalara ve ödüllere odaklanmaz. O bir kara sevdadır. O, dağların ardında bir sevgilidir. Ona kavuşmadan ölmezsiniz, ölemezsiniz.


Son albümünüzün ardından uzun bir süre sonra "Seni O Kadar Çok Sevdim ki" ile tekrar dinleyicilerin karşısındasınız. Bu süreçte neler yaptınız?

İçimde biriktirdiğim sözleri ve şiirleri hep yeni bir proje ile sunmak ateşi vardı yüreğimde. Geride kalan yedi yıl içinde sürekli şarkılar yazdım ve şiir kitaplarımı sundum okurlarıma. Yani hiç susmadım. Çünkü yazmadığım zamanlar kendimi nefes almamış sanıyorum.


"Seni O Kadar Çok Sevdim Ki" albümündeki şiirleriniz yine çok güçlü sevdaları anlatıyor. Duygusallığın artık geri planda olduğu günümüz dünyasında hala bu denli güçlü aşk şiirleri yazabilmenizin sırrı nedir?

Aşkın gücüne, büyüsüne ve vazgeçilmezliğine inanmış bir yazarım. Son yüzyılda teknoloji her şeyi değiştirdi. Yeni icatlar, yeni keşifler bütün eskileri devirdi ama aşkı asla. Bakın aşk hala zirvede. Sadece aşıklarda sorun var. Güvenmiyorlar, inanmıyorlar. İşte bu denli aşk şiirleri yazmamın temel nedeni bu. Oysa aşıkların da sığınacağı bir liman olmalı. Bu da şarkılar ve şiirlerdir. Onun için hep yazdım ve yazacağım.


Selami Şahin, Meyra, Ferhat Göçer, İntizar, Coşkun Sabah vs. gibi müzik dünyasının önemli isimleriyle bir araya geldiniz. Bu proje nasıl ortaya çıktı?

Onlar benim yüz yıllık arkadaşlarım kadar yakınlar bana. Birlikte unutulmayacak sanat aktivitelerimiz oldu. Birçoğu ile son otuz yılın aşk haritasını birlikte çizdik. Sevenlerin yüreği, dili olduk. Daha önce yaptığım şiir albümlerinden bir farkı olmalıydı bu yapıtımın. Bütün seçkin romantikleri bu projeme davet ettim. Sağ olsunlar, hiçbiri de beni kırmadı. Şimdi bu proje ile inanılmaz bir telaşa koşuyoruz. Her kesimden övgüler almak beni son derece mutlu ediyor.


Çıkış şarkınız "Ona Yanarım"da Selami Şahin ve Ferhat Göçer ile trio gerçekleştiriyorsunuz. Trio fikri nasıl oluştu? Hazırlıklarınızdan biraz bahsedebilir misiniz?

2000 yılında ilk düeti "Ayrılıkların Şairi" albümümde İntizar ile gerçekleştirmiştik. Birlikte şiir okumuştuk. "Gözlerin Kal Diyor" çok beğenilmişti. Ardından müzik dünyasında düet şölenleri çoğaldı. Bu kez bir başkalık olsun istedim. Bunun için de üç erkek yorumcu bir arada yılın triosunu gerçekleştirdi. Sizin de gözlemlediğiniz gibi, çok ilginç geldi müzikseverlere, çok beğenildi. Devamını da düşünüyoruz.


Albümün sloganı "Hayatımın Özeti". Bu albümü "hayatınızın özeti" yapan etkenler nelerdi?

Bugüne dek anılarımızda, hayatımızda iz bırakmış şarkıların bir demeti bu. Bir Ahmet Selçuk İlkan antolojisi. Yazdığım şiirler ve şarkılarla örülü bir albümü sundum sevenlerime. Yani otuzbeş yıllık sanat yolculuğumun her devresinden bir yansıma, bir iz var. Hayatımı gözetleyen ve özetleyen bir sesli resim gibi dinleyebilirsiniz bu albümü.


"Ayrılıkların şairi ve yalnızlıkların ozanı" olarak nitelendirilmenizin sebebi nedir? Mutluluk duygusuyla da şiir yazılabilir mi?

Söz gümüşse, şiir altındır. Şiiri hiç kimse geri plana atamaz. Şiir, her sevenin gönül yastığıdır. Hayatın sonsuzluğa açılan kapısıdır. En az iki şiiri ezbere bilmeyen kalbe acıyorum. Şiiri tanımayan her sevgiliye de. Bence aşkın gücünü, değerini ölçen bir tartı yapılsaydı bu mutlaka "ayrılık" olurdu. İnsan araya gün, mesafe ve hasret koymadan aşkın gerçek değerini anlayamıyor. Ayrıca, aşkı ve sevdayı tanımayan kalabalıkların sığınacak limanlara asla ihtiyacı yok. Onlar bir boş vermişlik ve vurdumduymazlık içinde birbirlerine yetiyorlar. Oysa ayrılanların, yalnızların, terk edilenlerin, kaybedenlerin de bir çalacak kapısı, sığınacak şarkıları olması gerekiyor. Zaten dünyada tüm sanatçılar özellikle de şairler, daima acı çekenlerin, unutulmuşların ve kavgası olanların yanındadır. İşte ben onun için, içi boş kahkahaların, geçici mutlulukların sözcüsü olmaktansa ayrılıkların, yalnızların şairi olmayı yeğlerim. Onun için diyorum ki;


Ezbere bilirim yalnızlıkları,

Ezbere bilirim ayrılıkları,

Söyletmeyin bana o şarkıları,

Canımla yazmışım ezberlemişim,

Kanımla yazmışım ezberlemişim.


Türkiye'de ve dünyada şiirlerini severek okuduğunuz şairler kimlerdir?

Her şairin her şiirini büyük bir titizlikle okurum. Hepsinde bir başka haz, bir başka renk, bir başka ahenk var. Anılar gibi onlardan bal toplarım ve her kalbe onlardan bir tadımlık da olsa serpmeye çalışırım.


Şiirlerinizle bugüne dek yüzlerce şarkıya hayat verdiniz. Önümüzdeki günlerde yine şiirlerinizle yeni şarkılarını dinleyeceğimiz sanatçılar var mı?

Elbette, yepyeni sürprizlerim var. Bu yıl da yılın şarkılarını benden bekleyebilirsiniz.


Şiir, müzikle kıyaslandığında daha geri planda kalıyor ve kimi zaman unutuluyor. Sizce şiire hak ettiği değer nasıl kazandırılmalıdır?

Bence şiir son yıllarda daha da sevilmeye ve okunmaya başlandı. Okurlarla duvarları yıkan her şairin kitabı onlarca baskı yapıyor. Bundan şikâyeti olanlar sadece kör entelektüellerdir. Şimdi eskiye inat, şiir sahnelerde, radyolarda, televizyonlarda daha çok yer buluyor. Hatta insanlar tarafından alternatif dinleti şov olarak algılanıyor ve alkışlanıyor.


Önümüzdeki dönemde kitap, TV programı gibi projeleriniz var mı?

Şu sıralar yeni şiir kitabımın hazırlıkları içindeyim. Temmuz ayında çıkarmayı planlıyorum. Sahne şovum "Şehir Şehir Anadolu, Şiir Şiir Anadolu" sürmekte. En büyük mutluluğum üniversite şenliklerinde büyük kalabalıklarla şiirleri paylaşmak.

20 Nisan 2011 Çarşamba

RÖPORTAJ / Fredrika Stahl - Sweep Me Away

Henüz 26 yaşında olmasına rağmen, müzik kariyerine iki albüm ve sayısız konser sığdıran İsveçli caz vokalisti Fredrika Stahl, üçüncü albümü "Sweep Me Away"in tanıtımı kapsamında 27 ve 28 Nisan tarihlerinde, çok özel iki konser için İstanbul'a geliyor. 2006 yılında yayınladığı "A Fraction Of You" albümüyle başarılı bir çıkış yapan Fredrika Stahl, ikinci albümü "Tributaires" ile en saygın caz dergilerinden Swing Journal tarafından en iyi albüm ödülünü aldı. Caz ve pop müziği ustalıkla harmanlayarak, müzik dünyasındaki duruşunu belirleyen genç sanatçı; kendine özgü, naif vokaliyle ve akustik performansıyla İstanbullu dinleyicilerini büyüleyecek. Şimdilerde üçüncü albümü "Sweep Me Away" ve albümün klip şarkısı "Rocket Trip To Mars" ile gündemde olan Fredrika Stahl ile beklenen İstanbul konseri öncesinde müziğini ve konser sürprizlerini konuştuk.

"Sweep Me Away" albümü de önceki albümleriniz gibi hayranlarınız tarafından büyük beğeniyle karşılandı. İlk albümden bu yana "Sweep Me Away"de nelerin değiştiğini görüyoruz?
İlk albümüm "A Fraction Of You"daki şarkıları yalnızca bir gitar ve bir pianoyla bestelemiştim. Her zaman şarkılara ilk olarak sözleriyle başlıyorum. Bu benim için her zaman işin en zor kısmı olmuştur. Şarkıları müzisyen arkadaşlarıma çalmıştım ve birlikte düzenlemeler üzerine çalışmıştık. Sonuç olarak, pop melodileriyle biraz caz altyapıları içeren bir albüm oldu. Son albümümde ise prodüktörümüz değişmişti. Bir önceki albümden daha izole bir şekilde çalışmaya karar vermiştim. Düzenlemelerle ilgili kimseden fikir almadım. Şarkıları yazarken, düzenlemesiyle beraber yaptım ve bunu yaparken de farkında varmadan şarkılarımda pop kökenlerini kullandığımı fark ettim, tamamen kendiliğinden ortaya çıktı. Kafamda çalışırken başka hiçbir şey yoktu, her şey doğal seyrinde gelişti. Her ne kadar bundan önceki iki çalışmamda olduğundan daha az olsa bile, hala müziğimde caz ve soul müziğin etkilerini taşıyorum.

Fransa ve İsveç kültürlerine hakim bir sanatçısınız. Değişik ülkelerde yaşamanın getirdiği farklı kültürlerin zenginliğini müziğinize nasıl yansıtıyorsunuz?
Tabii ki, özellikle de vokalimde ve melodilerimde İsveç'in temellerine sahibim fakat müzik tarzlarını bir potada eritiyor olmam da Paris'ten geliyor.

İkinci albümünüz "Tributaries"in kayıtlarını İtalyan bir davulcu, Japon bir piyanist, Norveç'li bir gitarist ve Brezilya'lı bir bass gitarist ile birlikte gerçekleştirdiniz. Bu çeşitlilik size neler katıyor?
Bu harikaydı! Paris, dünyanın dört bir yanındaki caz müzisyenleri için bir buluşma noktasıdır ve benim grubum da bunun yaşayan bir kanıtı oldu. Her birimiz değişik müzik kültürlerinden geldik ve bundan dolayı da birbirimizden çok şey öğrendik.

Dört yaşından beri müzikle iç içesiniz ve henüz 22 yaşında ilk albümünüzü yayınladınız. Sizi müzik kariyerinizde atacağınız adımlar konusunda en çok kimler yönlendirdi?
İlk prodüktörüm Geef'e çok şey borçluyum. Onunla tanıştığımda henüz 17 yaşındaydım ve Paris'e müzik yapmak için geri dönmüştüm. Geef beni bazen çok zorladı ama beni her zaman daha fazlasını yapmaya itti. Bana çok inandı ve ilk iki çalışmanın prodüktörlüğünü yaptı. Ayrıca bu son albümümün de ortak yapımcılığını üstlendi. Birlikte çalışmak için güven duyacağınız insanı bulmak çok zor ve çok önemli. Ben bu anlamda çok şanslıydım.

Herbie Hancock, Lionel Richie, Richard Bone, Ron Carter, JJ Milteau,Diane Reeves, Maceo Parker ve The Brand New Heavies gibi isimlerle önemli jazz festivallerinde aynı sahnede yer aldınız. Bu size nasıl bir deneyim kazandırdı?
Onur duydum. Fakat keşke, ana sanatçılarla alt sanatçı ve gruplar arasında biraz daha fazla iletişim olanağı olabilseydi. Ne yazık ki bazen onlarla konuşma fırsatı bile bulamıyorsunuz.

Müziğinizde pop ve jazz öğeleri bir arada. "Sweep Me Away" albümünü dinleyicilerin nasıl bir kategoride değerlendirmesini tercih edersiniz?
Müziğe etiketler konmasından nefret ediyorum. Fakat eğer bunu yapmam gerekiyorsa, "Sweep Me Away"i biraz popla bozulmuş caz-soul olarak adlandırabilirim ama neticede, daha çok pop.

Siz son zamanlarda kimleri dinliyorsunuz? Müziğini örnek aldığınız isimler var mı?
Bugün müzik çalarımda olan isimleri size şöyle sayabilirim: Stevie Wonder, Nikka Costa, Emiliana Torrini, Andreay Triana, Fionna Apple, John Mayer, Lhasa, Erykah Badu, Bilie Holliday, Ella Fitzgerald, Etta James... Çocukken; James Taylor, The Beatles, Simon and Garfunkel ve Joni Mitchell gibi daha çok 60'lı-70'li yılların pop-folk müziği dinliyordum.

İlk albümünüzde yer alan "Game Over" şarkınıza İstanbul'da bir klip çektiniz. İstanbul'u tercih etme sebebiniz neydi?
Müziğimle vermeye çalıştığım mesajdaki gibi, İstanbul'un, tüm zıtlıkların ahenk içerisinde nasıl bir arada olduğunu örnekleyebilmek için mükemmel bir yer olduğunu düşünmüştük.

Buradaki ikinci konserinizi vereceksiniz. Dinleyicilerinize konserle ilgili ne söylemek istersiniz?
Aslında bu benim üçüncü gelişim. İlk albüm kayıtlarım sürerken klibimizi çekmek için bir kere gelmiştim, bundan iki yıl önce de konser için tekrar gelmiştim. Kesinlikle çok sevdim! Fakat bir önceki gelişime göre tamamen yepyeni bir şov olacak. Yeni albümden şarkılar çalacağız, belki çok daha yeni bir şarkıyı da çalarız! Genellikle sürpriz bir cover da yapıyoruz. Gerçekten konseri dört gözle bekliyoruz!

İstanbul'la ilgili aklınızda kalan ve gelince özellikle yapmayı planladığınız şeyler var mı?
27 ve 28 Nisan tarihlerinde Babylon'da çalmak için geliyoruz. Buraya en son İstanbul'a gelişimde gitmiştim, harika bir yere benziyor. İstanbul'da yaşayan bir arkadaşla şehri gezebilecek zamanımız olursa, yemeklerinizden yemek, hamama gitmek ve davulcumuz için bir sürü zil almak istiyoruz, İstanbul'un bunun için en iyi yer olduğunu duyduk! :)

15 Nisan 2011 Cuma

Apparat tek konser için İstanbul'da!

Elektronik müzikseverlerin çok yakından tanıdığı bir isim olan Apparat, tek bir konser için yarın İstanbullu seyircilerini coşturmaya hazırlanıyor. Sascha Ring veya müzik dünyasının bildiği ismiyle Apparat, ambient müzik ve teknoyu birleştirdiği sıradışı tarzıyla unutulmayacak bir konsere imza atacak.

Berlin doğumlu dj ve prodüktör Apparat, DJ setleri ve canlı performanslarıyla elektronik ve dans müziği severlerin yakından takip ettiği bir isim oldu. 2004 yılında John Peel Session'a çıkarak ismini duyuran Sascha Ring, EP çalışmaları ve farklı projeleriyle bir çok klüp ve festivalde performans gösterdi. 2009 yılında Qwartz Dancefloor ödülünü kazanarak başarısını tescilleyen Apparat, en son "DJ Kicks" albümünü dinleyicilerin beğenisine sundu. Apparat, bu albümün Avrupa turnesi kapsamında 16 Nisan Cumartesi gecesi Babylon'da sahne alacak olan Apparat'a Almanya'nın tekno ve dans müziğinin en orijinal oluşumlarından, Apparat'ın plak şirketi Shitkatapult'tan çıkmış olan Phon.o eşlik edecek.


www.ttnetmuzik.com

Amy Winehouse Türkiye'de!

Dünya çapında soul ve caz müziğin en başarılı seslerinden biri olarak kabul edilen Amy Winehouse, bu yaz tek bir konser için Türkiye'ye gelerek, hayranlarının karşısına çıkacak.

2003 yılında yayınladığı ilk albümü "Frank"in ardından, 2006 yılında yayınladığı ikinci albümü "Back To Black" ile müzik dünyasına bomba gibi düşen Amy Winehouse, bu yazın en çok ses getirecek konserlerinden birine imzasını atmaya hazırlanıyor. 20 Haziran Pazartesi akşamı, Maçka Küçükçiftlik Park'ta her biri hit olmuş şarkılarını seslendirecek olan sanatçı, yeteneği ve müzisyenliğiyle dinleyicilerini yine kendisine hayran bırakacak. Henüz 27 yaşında, beş Grammy ödülüne sahip olan, bir yandan da yeni albüm çalışmalarına devam eden Amy Winehouse'ın konserinin biletleri yarın (12 Nisan Salı) satışa sunulacak.


www.ttnetmuzik.com

Maroon 5'a geri sayım başladı!

Amerika'nın en sevilen alternatif rock gruplarından Maroon 5'ın heyecanla beklenen konserine saatler kaldı. Grammy ödüllü grup, 15 Nisan Cuma akşamı Türk hayranlarıyla buluşacak.

Adam Levine, James Valentine, Jesse Carmichael, Mickey Madden ve Matt Flynn'dan oluşan Maroon 5, 2002 yılında ilk albümleri "Songs About Jane" ile tanındı. Beş yıllık bir aradan sonra "It Won't Be Soon Before Long" adındaki ikinci stüdyo albümünü yayımlayan grup, albüm piyasaya çıktığı ilk hafta yarım milyona yakın kopya satarak Billboard 200 listesine zirveden giriş yaptı. Adından her zaman söz ettirmeyi başarmış olan Maroon 5'ın, geçtiğimiz yıl yayınlanan "Hands All Over" adlı üçüncü albümleri kapsamında Kuruçeşme Arena'da gerçekleşecek olan konseri, şimdiden 2011 yılının en iddialı konserlerinden biri olarak gösteriliyor. Konser alanına Kadıköy, Üsküdar, Kabataş ve Beşiktaş'tan deniz yoluyla ulaşım yapılabilecek.


www.ttnetmuzik.com

Murat Boz üçüncü albümünü tamamladı!

Türk pop müziğinin başarılı seslerinden Murat Boz, üçüncü solo albümünün çalışmalarını geçtiğimiz günlerde tamamladı. Mayıs ayının ilk haftası müzik marketlerde yerini alacak olan albümün çıkış şarkısı, ilk olarak dijital müzik platformlarında müzikseverlerin beğenisine sunuldu.

2006 yılında yayınladığı ilk single çalışması "Aşkı Bulamam Ben"den bu yana, pop müzikte başarılı bir grafik çizen ve hayran kitlesini gün geçtikçe arttıran başarılı şarkıcı, üçüncü albümünde Eliz Sakuçoğlu tarafından yapılan yeni imajı ve görüntüsüyle yaza merhaba diyor. Albümün çıkış şarkısı "Aşklarım Büyük Benden"in sözleri Cansu Kurtçu'ya, müziği ise Fettah Can imzası taşıyor. Son dönemin dikkat çeken yönetmenlerinden Burak Ertaş'ın yönetmenliğinde kliplendirilen çalışmada klipte Murat Boz'a Güney Afrikalı top model Sonja Wronskı eşlik etti. Klip ilk defa Murat Boz'un resmi Facebook sayfasında yayınlanacak.


www.ttnetmuzik.com

8 Nisan 2011 Cuma

Ofisinizin havasını değiştirin!

İş stresi, yoğunluk, gürültü ve yorgunluktan bir süreliğine uzaklaştırıp müzikle yenileneceğiniz bir albüm geçtiğimiz günlerde müzikseverlerle buluştu. Ofisinizin havasını değiştirecek, Özenle seçilmiş 18 şarkının yer aldığı "Office Calm Down & Relax" müzik marketlerdeki yerini aldı.

Bir Leonard Cohen şarkısı olan ve Jeff Buckley'nin yorumladığı "Hallelujah" ile açılan "Office Calm Down & Relax" albümünün devamında, Beatles'ın sevilen şarkılarından "Across The Universe" Fiona Apple'ın sesiyle hayat bulurken, John Mayer huzur veren şarkısı "Stop This Train" ile albümdeki yerini alıyor. Annie Lennox, Johnny Mathis, Terence Trent D'arby, Joe Dassin, Johnny Nash gibi efsane olmuş isimlerin özel olarak seçilmiş şarkıları ile geçmişe giderken; MGMT, Landon Pigg, Lyambiko, Triosence ve yakın zaman içinde ülkemize konsere gelecek olan Fredrika Stahl gibi isimlerle de günümüze dönüyoruz. Garou ise bir Madonna şarkısı cover'ı "Sorry" ile karşımıza çıkıyor.


www.ttnetmuzik.com

Tan'ın üçüncü klibi ekranlarda!

Türk pop müziğinin başarılı erkek vokallerinden Tan, geçtiğimiz Haziran ayında yayınladığı ve hayranlarından tam not alan albümü "Taş Yürek"te yer alan şarkıları kliplendirmeye devam ediyor.

Sırasıyla "Taş Yürek" ve "Barbie Bebek" şarkılarını kliplendiren Tan, bu defa duygusal bir çalışma ile ekranlarda olacak. Tan, albümün üçüncü video klibi için son albümünde yorumladığı ve Türk Sanat Müziği klasikleri arasında yer alan "Ah Bu Şarkıların Gözü Kör Olsun" şarkısını seçti. Güftesi Şahin Çandır, bestesi Avni Anıl'a ait olan şarkının klibi, son karelerinde kamera karşısına da geçen başarılı yönetmen Kemal Başbuğ tarafından çekildi.


www.ttnetmuzik.com

RÖPORTAJ / Petek Dinçöz - Yalanı Boşver

Müzik kariyerinin onuncu yılını geride bırakan Petek Dinçöz, son albümü "Yalanı Boşver" ile başarı grafiğini yukarıya çekmeye devam ediyor. Ferhat Göçer ile birlikte seslendirdikleri "Seni Sensiz Seveceğim" şarkısıyla hızlı bir çıkış yapan Dinçöz, albüme adını veren şarkısı "Yalanı Boşver"i kliplendirmesinin hemen ardından albümün üçüncü video klibi "Sihirbaz" ile gündemdeki yerini alıyor. Mustafa Ceceli, Sinan Akçıl, Can Tanrıyar, Burak Yeter gibi müzik dünyasının yakından tanıdığı isimlerle çalıştığı son albümünü anlatan Petek Dinçöz, bundan tam on yıl önce adım attığı müzik dünyasındaki iddiasını devam ettiriyor.

Yeni yılı yepyeni bir albümle karşıladınız. Albümü müzikseverlerle buluşturmak için bu zamanı seçmenizin bir sebebi var mıydı?
Bu, sevgili Samsun Demir'in kararıdır ama zaten albüm ancak o zamana yetişti. Stüdyo aşamasında bazı aksilikler çıktı ve albümü yeni yılda çıkarabildik.

Bir süredir single ve maxi single gibi çalışmalarla dinleyicilerle buluştunuz. Bu defa albüm yapmaya sizi iten neydi?
"Dört tane şarkı yapacağım, maxi single yapacağım" gibi bir fikrim yoktu. Albüm yapmak istiyordum. İçimden geçen de oydu zaten.

Peki bugüne dek albümle ilgili aldığınız tepkilerden sizi en çok etkileyen ne oldu?
Can Tanrıyar'a ait olan ve sevgili Ferhat Göçer'le okuduğum şarkı için çok güzel tepkiler aldım. Beğendikleri için herkese çok teşekkür ediyorum. Benimle bu sevinci paylaştıkları için çok şaşırdığım dönemler oldu. Biz, "Seni sensiz seveceğim, kalsam kara toprak altında" diyoruz ama ben bunu birebir gördüm. Bir gün evde oturuyorum, daha albümü piyasaya çıkarmamıştık. "Seni Sensiz Seveceğim" şarkısını ilk olarak dinleyicilerimize vermiştik. Herkes şarkıya klip yapmış. Kaybettiği eşine, sevgilisine, nişanlısına... Altta da şu mesajlar vardı, "Petek Dinçöz biz bunu gerçekten yaşadık, duygularımıza tercüman olduğun için çok teşekkür ediyoruz" diye. İçim ürperdi. Bunu yaşayanlar maalesef ki çok var. Şehitlerimiz mesela... Onların sözlüleri, sevgilileri, eşleri var. Allah kimseyi sevdiğinden ayırmasın.

Çıkış şarkınız "Seni Sensiz Seveceğim" kısa sürede çok sevildi. Ferhat Göçer ile bir araya gelişinizden ve şarkının öyküsünden biraz bahsedebilir misiniz?
Sevgili Ferhat'la zaten çok eskiden tanışıyoruz. Şarkıyı dinledi ve çok beğendi. Benim okuduğumu da biliyordu. "Hadi beraber düet yapalım" dedi çünkü bu düet yapılması gereken bir şarkıydı ve yaptık. Bundan önce Kutsi'yle böyle bir düet çalışmamız oldu. O şarkıyla da tüm ödülleri toplamıştık. Bu şarkıyla da internet ortamında tıklanma rekorları kırdık, maşallah diyorum.

Albümde yer alan şarkıları seçerken içinde bulunduğunuz dönemin bir etkisi oldu mu? Şarkılara nasıl karar verdiniz?
Şarkılar şans eseri, arka arkaya geldiler. Önce Burak Uluç'tan "Sihirbaz" geldi. "Aşkları, acıları, dertleri, tasaları boşverdim önüme bakıyorum, çıkarıp üzerimdeki sıkıntıları, bir bir kirliye atıyorum" sözlerini çok sevdim. Daha sonra "Off Modu" geldi. O da çok güzel bir şarkı. Bir tek Günay Çoban'ın şarkısı olan "Yasak Bahçe"yi bir buçuk yıl önce almıştım. Kısmet bu albümeymiş, çok güçlü bir slow. "Bencil" diye bir şarkı var yine Can Tanrıyar'a ait. O şarkıyı seslendirirken de heyecandan öldüm. Sevgili Sezen Aksu'nun taklidini yapmaya çalıştım şarkının içinde. Onun konuşma tarzını yapmaya çalıştım. Eğer kızdıysa bana, buradan çok özür diliyorum. Onu çok seviyorum, onun yeri bende çok ayrı. Burak Yeter zaten bütün gece klüplerinde severek dinleniyor. Remixler için böyle usta bir isimle de çalışmak çok güzeldi.

Uzun bir aradan sonra tekrar albümünüzde Can Tanrıyar imzalı iki şarkı görüyoruz. Kendisinden şarkı almaya tekrar nasıl karar verdiniz?
Ben açıkçası bu kadar güzel bir şarkı yapacağını düşünmedim. Ben de çok şaşırdım. Hatırlarsan, yok "Allahın Belası", yok "Elimi tut, gözüme bak, okşa okşa" gibi şarkılar yapıyordu. Onlar da kötü şarkılar değildi ama bu kadar da anlamı büyük şarkılar yapacağını düşünmüyordum. Bülent Ersoy'a yaptığı bir şarkı var "Alışmak İstemiyorum" diye. Henüz albüm çıkmadı ama belki dinlemiş olabilirsiniz. Bülent Hanım da "Alışmak İstemiyorum"u çok beğendi. İki büyük şarkı bende şok etkisi yaptı. Gerçekten bu şarkı albümde olsun istedim. Şimdi bakıyorum şarkı var mı, ne yapıyor diye. Bir sürü şarkısı var. Benim tarzıma gidecek olanları ayırıyorum. Tekerleme gibi olan şarkıları sevmiyorum, anlamı büyük şarkıları seviyorum. Bana uyanlar bunlardı. "Ne Yapayım Şimdi Ben?" mesela hepimizin söylediği bir laftır. Hayatta olan şeyleri yansıtan şarkıları seviyorum.

Sezen Aksu ile birlikte çalıştığınız dönem pek çok kez müzik ve hayat üzerine ondan çok şey öğrendiğinizi ifade ettiniz. Bu albümde kendisini neden göremiyoruz?
Hiçbir özel sebebi yok. Sadece Sezen Hanım'ın rahatsızlık durumları vardı ve ben de kendisini rahatsız etmek istemedim. Allah başımızdan eksik etmesin, ben 7/24 onunla olmak ve onunla çalışmak isteyen bir insanım. Biliyorum ki benim yerim onda çok ayrı. Bundan önceki albümde zaten birlikte çalıştık ve kendisi bana çok destek oldu. "Ne Yapayım Şimdi Ben?" albümünün tüm okumalarında yanımda oldu. Gelişigüzel, kendiliğinden gelişti her şey. Sonra Sinan Akçıl'la karşılaştık ve başladık. Ondan önce Aşkın Tuna'ya ait bir şarkı olan "Morarırsın"ı yapmıştık ama o Can Tanrıyar'a mesaj veren bir şarkıydı. İnşallah önümüzdeki albümlerde sevgili Sezen Aksu'yla çalışmak tekrar nasip olur.

Sinan Akçıl ile ilk kez çalışıyorsunuz. Çalışmalarınızla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Evet, ilk defa çalışıyoruz. Sinan genç bir müzisyen. Benim ne tarz müzikten hoşlandığımı hemen anladı ve bana göre bir şarkı olan "Yalanı Boşver"i yaptı. Çok keyifli ve hareketli gidiyor her şey.

Yeniden yorumladığınız ve bir cover çalışması olan "Sevda"yı albüme nasıl dahil ettiniz?
Sevgili Aysel Gürel'i rahmetle anıyorum. Eski şarkılara karşı büyük bir sempatim var. Birçok dostuma da soruyordum, hangi şarkı olsun, albüme koysam, cover yapsam diye. "Sevda" fikri hep vardı. Okumak istediğim bir şarkıydı. Bir gün programıma konuk olan Müşerref Akay okumuştu. Dedim ki ben de okuyacağım. Sevgili dostlarımızdan da fikir aldım. "Sevda" böyle ortaya çıktı. Çocukluğumda da çok sevdiğim bir şarkıydı. Dinlediğim zaman içimin burkulduğu, bir tarafımın da hoplayıp zıpladığı bir şarkıdır.

Önümüzdeki günlerde kliplendirmeyi düşündüğünüz şarkılarla ilgili bir kararınız var mı?
Her gün televizyon programımda şarkılarımı söylüyorum. Dördüncü klip için neye çekeceğimi düşünüyorum hala. "Yasak Bahçe" mi olsun yoksa "Off Modu" mu olsun şu an bir araştırma içindeyim. Karar veremiyoruz ama vakit de kaybetmek istemiyorum. Fikir ala ala ilerleyeceğiz.

Müzik dünyasındaki onuncu yılınızı kutluyorsunuz. Yıllar öncesine dönüp baktığınızda, "keşke" dediğiniz neler var?
18-19 yaşındayken "Aman canım, ne olacak ki, Türkiye'nin en genç assolisti benim" diyordum. Şimdi zaman geçti. Tek büyük pişmanlığım vardır müzik sektöründe. "Foolish Casanova" klibi çıktıktan sonra dünyaca ünlü bir televizyondan bana teklif gelmişti. Şartları şuydu; oraya gideceğim, eğitim alacağım, dil eğitimiyle beraber komple bir eğitime girecektim ve orada bir televizyon şov programı yaptıracaklardı. Ben kabul etmedim. Gitmedim. Şimdiki aklım olsaydı zamanı geri çevirseydik oraya gider eğitim görürdüm.

Niçin kabul etmediniz?
O zaman sevgili Can Tanrıyar'a dedim ki "Sen de gelir misin?" Böyle bir teklif var ve çok önemli bir teklif. "Benim bu kadar işim var, bırakıp da nasıl gideyim? Adım atamıyorum yoğunluktan" dedi. "Aman tamam, ben de gitmiyorum o zaman" dedim, oturdum ama şimdiki aklım olsa tabi ki giderdim. Sürükleye sürükleye onu da götürürdüm. İster gelirdi, ister gelmezdi o da ayrı konu tabii. Bu fırsatlar insana bir kere geliyor, her şeyin hayırlısı. Şu anda da televizyon ekranlarında bir programım var. Her şey çok güzel gidiyor. Albüm, televizyon, aşk hayatım... Allah bozmasın, sağlığım da iyi. Tiroid hastasıyım ama şu anda iyi durumdayım. Tiroid hastası olanlar bilir ne demek istediğimi. Neyse ki çok iyi olduğum bir dönemdeyim şu an.

www.aveamuzik.com
05.04.2011

5 Nisan 2011 Salı

Bobby Farrel anısına yeniden Boney M.!

Unutulmaz şarkılarıyla 70 ve 80'li yıllara damBogasını vuran pop-disko grubu Boney M., son günlerde tekrar popüler olan şarkıları "Barbra Streisand" ile gündeme geldi. Grup, "Barbra Streisand: Boney M. Goes Club" isimli yeni bir albüm yayınlayarak, bu albümü 30 Aralık 2010'da hayatını kaybeden grup üyesi Bobby Farrel'a ithaf etti.

Bobby Farrell, Liz Mitchell, Marcia Barrett ve Claudia Barry'dan oluşan Boney M., 1975'te ünlü prodüktör Frank Farian'ın "Baby Do You Wanna Bump?" şarkısıyla tanındı. Avrupa'da fenomen haline gelen grup, yeni albümleri "Barbra Streisand: Boney M. Goes Club"da klasikleşen parçalarının mix'lerine yer verirken, yeni bir kayıt olan "Who The F*** Is Wikileaks" şarkısıyla da gündemi yakalıyor. "Daddy Cool, Rivers Of Babylon, Ma Baker, Rasputin, Sunny" gibi en popüler Boney M. şarkılarının yer aldığı albümde bonus olarak "Barbra Streisand (The Most Wanted Woman)" şarkısının video klibi de bulunuyor. Albümde yer alan Bobby Farrel posteride Boney M.hayranlarını sevindirecek.

www.ttnetmuzik.com

Berk Gürman'ın ilk albümü müzik marketlerde!

Bir Kerkük türküsü olan "Evlerinin Önü Boyalı Direk"in flamenko yorumu ile önce internette sonra da müzik dünyasında hızlı bir üne kavuşan Öykü ve Berk kardeşler, birlikte yayınladıkları iki albümden sonra ayrılarak, müzik kariyerlerine solo olarak devam etme kararı almışlardı. Berk Gürman, geçtiğimiz günlerde ilk solo albümü "Yesari"yi dinleyicilerin beğenisine sundu.

"Sola yakın, solak" anlamına gelen "Yesari" albümünde, 8'i Berk Gürman'a ait olmak üzere 10 eser bulunuyor. İspanyol flamenko sanatçısı Nina Pastori'nin seslendirdiği "Valgame Dios" adlı eserin Türkçe uyarlaması "Usul Usulca" ile, bir zamanlar Müslüm Gürses'in de seslendirdiği sözleri Ali Tekintüre, müziği Yavuz Taner Durmuş'a ait olan "Topraktan Bedene" adlı şarkının flamenko uyarlaması da albümde yer alıyor. Albümdeki eserlerin tamamının düzenlemeleri Berk Gürman ile Selim Çaldıran imzası taşıyor. Berk Gürman'ın yorumcu kimliğinin öne çıktığı albümün çıkış şarkısı "Hani Hani" tüm ulusal ve yerel müzik kanallarında gösterime girdi.

www.ttnetmuzik.com

4 Nisan 2011 Pazartesi

Dünyaca ünlü yıldızlar bu albümde!

Geçtiğimiz Şubat ayında Los Angeles, Staples Center'da gerçekleşen Grammy ödül töreninde aday olan dünyaca ünlü yıldızların en sevilen şarkıları tek bir albümde toplandı.

Bu yıl Grammy'de ödül alan sanatçılardan Beyoncé, Katty Perry, Snoop Dog, Lady Gaga, Eminem, Rihanna, Arcade Fire, John Mayer, Sade, Maroon 5, Michael Jackson gibi isimlerin yer aldığı "2011 GRAMMY Nominees Album"de 19 şarkı bulunuyor. Arşivlik bir derleme olan albümün geliri; genç isimlere müzik endüstrisinde iş ve olanak sağlayarak, müzik kültürü ve algısını geliştirmeyi amaçlayan, Grammy'nin müzik, sağlık ve ek kaynak alanlarında çalışmalar yapan iki yardım kuruluşu olan MusiCares Foundation ve Grammy Foundation'a aktarılacak. Albüm, müzik marketlerdeki yerini aldı.


www.ttnetmuzik.com

Hüseyin Karadayı şehrinize geliyor!

Dans müziğinin Türkiye'deki en başarılı temsilcilerinden olan Dj ve prodüktör Hüseyin Karadayı, geçtiğimiz haftalarda piyasaya sürülen yeni albümünün Türkiye turnesine başladı.

Ajda Pekkan, Sezen Aksu, Tarkan, Ferhat Göçer, Işın Karaca, Mustafa Sandal ve Özcan Deniz gibi yıldızların şarkılarına yaptığı düzenlemelerle tanınan Hüseyin Karadayı, şimdiye kadar çıkardığı altı albümündeki toplam 83 şarkıdan oluşan yeni albümü "Hüseyin Karadayı Collection"ın turnesine İstanbul'dan başladı. Projesini her şehirde tanıtarak, insanları eğlendirmek isteyen ve gittiği şehirlerde imza günlerine de katılacak olan Karadayı, 8 Nisan'da İstanbul Sheva Club, 22 Nisan'da Trabzon 7.8 Club, 23 Nisan'da Alanya Bistro Bellman, 29 Nisan'da İstanbul Olimpia, 7 Mayıs'ta Samsun Collo Club, 19 Mayıs'ta Alanya Summer Garden'da, 17 Haziran'da Zonguldak'da ve 29 Haziran'da Ankara Dablyu'da sahne alacak.


www.ttnetmuzik.com