16 Aralık 2010 Perşembe

RÖPORTAJ / Tan - Taş Yürek

Geçtiğimiz yaz yayınladığı son albümü "Taş Yürek" ile çok bekletmeden yepyeni şarkılarını müzikseverlerle buluşturan Tan, albümünün ikinci video klibi "Barbie Bebek" ile gündemde. Geçtiğimiz günlerde dijital ortamda yayınladığı "Barbie Bebek", "Taş Yürek", "Taksi" ve "Elektrik" şarkılarının club mix versiyonlarını da dinleyicilerin beğenisine sunan genç sanatçı, hakkında merak ettiklerimizi tüm samimiyetiyle yanıtladı.

İçinde bulunduğumuz dönemde single modası varken, siz "İşaret" albümünüzün üzerinden bir sene kadar kısa bir süre geçtikten sonra yine bir albümle karşımızdasınız. "Taş Yürek" için yola nasıl çıktınız?
"Single yapacağım" diyerek, yola çıkmadım. Yine bir albüm diye yola çıkmıştım ama "İşaret" albümünden sonra çok değiştim. Hayata dair fikirlerim değişti. Çok fazla dışarıya yansıtmasam da, o albümle beraber yaşadığım kazadan sonra çok farklı bir hayat görüşüne sahip oldum. İliklerime kadar aldığım her nefesi ve yediğim her lokmayı hissetmek istedim. Nedense bir anda yepyeni bir albüme girmek istedim. Bu "İşaret"in başarısıyla alakalı değildi, "İşaret" de çok başarılı bir albümdü ama devamını getirmek istemedim. İkinci klibi de o yüzden çekmedim. Kendi içimde bir savaşa girdim. Sırtıma çantamı taktım, Ankara'ya gittim. Çocukluğumun geçtiği yerleri gördüm. Orada kendime köhne bir stüdyo buldum. Aylarca koltukta uyudum, saçım sakalım birbirine karıştı. Albümün tüm şarkılarını da orada çıkarıp kaydettim. Çocukluk arkadaşlarıma dinlettim. Onları İstanbul'a getirdim. "Taş Yürek" çok değişik bir ruh hali ile hazırlandı.

O zaman bu albüm sizin için diğerlerinden çok daha özel bir yerdedir...
Albümlerimin hepsi çok özel ama bu da böyle bir döneme denk geldi. Şimdi ne yaparım, acaba Hindistan'a mı giderim bilmiyorum ama bu albümü böyle değişik bir ruh haliyle hazırlamak geldi içimden.

Değişiklik görüntünüze de yansıyor. Müzik kariyeriniz süresince imajınızı da ilk kez bu kadar değiştirdiğinizi görüyoruz...
Evet, çok retro bir çalışma yaptık. Albümün fotoğraflarını Mehmet Turgut'la çektik. Modern düşündüğümüz zaman çok başarılı bir iş çıkardık ortaya. Ben de onu profesyonel ellere bırakmayı tercih ettim. Sonuçtan ve bu imajdan kesinlikle çok memnunum. Ben aslında görüntümle oynamayı çok severim. Günde iki kere üstümü değiştiririm, saçlarımla oynarım. Çocukluğumdan beri bu böyledir. Bundan sonra da her albümde hatta her yeni klipte de yepyeni bir imajla dinleyici karşısına çıkmayı düşünüyorum.

Çıkış şarkınıza gelirsek, "Taş Yürek"li misiniz gerçekten?
"Herkes beni taş yürekli sanıyor" sözü, şarkıda işin esprisi olarak geçiyor ama düşündüğünüzde bazen yaptığınız işler bu şekilde de değerlendirilebiliyor. Aslında o cümlenin içinde başka bir şey var, şarkıda da onu anlatmak istedim. Bu yüzden böyle bir ifade kullandım desem daha doğru olur.

Bu sene her yerde bolca dinlediğimiz "Çanta" şarkısı ile başlayan ve "Taksi" ile devam eden Demet Akalın ? Tan işbirliği nasıl başladı?
Biz zaten Demet'le bu işbirliğinden önce de arkadaştık. Demet'le görüştüğümüz her dönem, benden albüm için şarkı istiyordu. Ben de "Senin en güzel şarkını ben yapacağım" diyordum. Nihayetinde "Çanta"yı yaptım. Sonra şarkı başarılı olunca benim albümümde de "Taksi"ye bir düet yaptık. Demet ya da bir başkası, böyle projelere ben her zaman açığım. Başka güzel isimlerle de düet, albüm, proje gibi yeni sürprizlerim olacak.

Bugüne dek sizi hiç başkalarının yeni şarkılarını seslendirirken dinlemedik. Bunun gibi bir sürprizle de karşılaşabilir miyiz?
Evet, doğru söylüyorsun. En çok bir veya iki bestecinin şarkısı vardır. Aslında başka bestecilerden şarkı almaya çok açığım ama gerçekten insanlara şarkılarımı dinlettiğim zaman ya da teraziye koyduğum zaman, insanların benim şarkılarımı benden dinlemek istediklerini çok iyi biliyorum. Çevreme dinlettiğim şarkılar da "Bu albüme girsin" dedikleri için, çok fazla dışarıdan şarkı almaya ihtiyacım olmuyor. Herhangi bir arayışa da girmiyorum. Doğal olarak da albüm benim şarkılarımdan veya cover çalışmalardan oluşuyor.

"Taş Yürek"te de bir cover gözümüze çarpıyor. Albüme, "Ah Bu Şarkıların Gözü Kör Olsun" eserini nasıl dahil ettiniz?
Ben Türk sanat müziğini çok seviyorum. Her müziği çok seviyorum ama sanat müziğini ayrı seviyorum. Benim düşünceme göre; yeni bir nesil arkamızdan geliyorsa, biz ne söylüyorsak ve onu dinliyorlarsa bence bir vazifemiz var. Birincisi, eski sanatçıları yaşatmak. Onlar yokmuşçasına davranamayız. Bunun en iyi örneğini de iki albümdür Ferdi Tayfur şarkılarını seslendirerek yaşattım. İkincisi, kültürümüz olan sanat müziği ve halk müziğine sahip çıkmak. Bunlar bence birer misyon ve ufak ufak buna benzer şeyler yapmak zorundayım. Bu konuda egoist de davranmamalıyım. Şahsi olmamalıyım. "Ben çok başarılıyım, bunu da söylerim" gibi düşünmemeliyim. Ben bunları yaptıkça mutlu oluyorum. Olur da şarkı çok ses getirirse, bir sanat müziği albümü yapmayı da çok isterim.

Albümde de sadece bu şarkıda bir vokal koçu ile çalışmışsınız. Bunun özel bir nedeni var mı?
Evet, çocukluk arkadaşlarımdan Koray çalıştırdı beni. Çok iyi bir öğrenciydi kendisi. Konya Selçuk Üniversitesi'nde okudu. Ayrıca Türk sanat müziği bilgisi de çok iyidir. Benim kibirlerim yoktur. "Bunu bana sen okutur musun? Sen biliyorsun" dedim ve iyi ki de öyle demişim. Yorumuma çok güzel ince dokunuşlar kattı. Yine böyle davranarak kazandığıma inanıyorum. Hiçbir zaman bu yolda yalnız değiliz. Senin bana vereceğin bir fikir bile benim için çok önemli. Etraftan çevrenden beslenip, hep beraber yürümek zorundasın. O da benim kardeşim. İyi ki de o okuttu. İhtiyacım var mıydı belki tartışılır ama Koray oldu, çok iyi oldu.

"İşaret" albümü sonrasında sizinle röportaj yaptığımızda, arabesk cover'larına devam edeceğinizi söylemiştiniz. Sizi vazgeçiren ne oldu?
Hiçbir zaman kendimi tekrar etmek istemiyorum. İlk günden bugüne kadar hep yeni bir şeyler yapıp, yelpazeyi biraz genişletmek istiyorum. Ferdi Tayfur meselesi açıldı, çok güzel başladı, başarı geldi ve kapandı. Çünkü ben onun varisi ya da bayrağının taşıyıcısı değilim. Çok seviyorum, o ayrı bir mesele ama hep yeni bir şeyler yapmam gerekiyor. Artık "Taş Yürek" var mesela. Yeni albümler, yeni projeler var önümüzde, ki bence bu başarı demek. Eskiden insanlar göç ederlerken su kenarında biraz yeşillik ve gölgelik bir yer bulduklarında oraya çadır kurarlar ve orada yaşamaya başlarlarmış. Başka bir yere gidemezlermiş. Aynı bunun gibi, ben bir tane çadır buldum ama benim gözüm hep başka su kenarlarında. Hep de öyle devam edecek.

Müziğinizle ilgili en çok kimlerin fikrini önemsiyorsunuz?
Herkesin! Kafamda sınıflandırmalar yapmıyorum. Bu gerçekten sanatçı olmakla ilgili bir şey olsa gerek. Kafanda kademeler, rütbeler gibi şeyleri kaldırıyorsun ister istemez. Müziğimi kime soracağım hiç belli olmaz. Sokaktaki taksiciye de sorabilirim. Herkese sorabileceğim bir şey bu. "Bunu Sezen Aksu'ya sordum, o söylerse yaparım" diye bir şey yok. O da sonuçta sokaktaki taksiciden besleniyor. Ben etrafımdaki herkese sorma taraftarıyım.

Son iki albümdür, çıkışınızı hareketli şarkılarla gerçekleştiriyor ve onları kliplendiriyorsunuz. Albümde yer alan duygusal çalışmalarınızı neden ön plana çıkarmıyorsunuz?
Nedense bunu doğaya bıraktım. O böyle bir süredir beni bu şarkılarla çıkarttırıyor, bir hayır vardır herhalde bunda diye düşünüyorum. Bunu yakın zamanda bana yine söylediler. Yay gerilir, gerilir ve bir gün sadece slow çalışmalardan oluşan bir projeyle de çıkabilirim mesela. Ben bunun doğayla ve içinden gelenle alakalı olduğunu düşünüyorum.

Sizce artık fiziksel albüm satış dönemi bitiyor mu?
Ne yazık ki... Ben ufakken aldığım albümlerde o tattığım hazzın aynısını tattırmak isterdim beni dinleyen insanlara. Ama artık o kalmadı. Bizler kartonetle uyurduk. Açardık, kim ne yazmış, noktasına virgülüne kadar ezberlerdik. Acayip güzeldi ona dokunmak. Eline almalısın, koklamalısın, o paket senin için ilk defa açılmış olmalı. Ama dünya böyle ne yazık ki. Yavaş yavaş insani duygularımızdan uzaklaştığımıza inanıyorum ben. Zaten teknoloji medeniyetin, başta sanatın düşmanıdır. Tarihten bu yana hep böyle olmuştur. Ünlü müzisyenler de bundan şikayetçi olmuştur. Mozart bir senfoni yazarken, 12 yaşındayken bile, hiç silgi kullanmazmış. Sadece kurşun kalemle yazarmış. Bu adamın teknolojiye ihtiyacı yok, silgiye bile ihtiyacı yok. Ama o yetenekteki insanlar bu dönemde artık ortaya çıkamıyor. Silgiye gerek yok, zaten klavyeye yazıyoruz. Dolayısıyla teknoloji, sanatı ve sanatçıyı yavaş yavaş silecek.

Peki yasal dijital platformlar bahsettiğiniz bu noktada nerede duruyor?
Dijital platformların maddi anlamda getirisi olması, albümlerin dijital ortamda satılması çok güzel bir şey. Yoksa hiç para kazanamayacağız. O başka bir tarafı tabi ki. Ben daha spiritüel tarafından baktım. Tabii ki bunun da olması lazım. Biz de bu şekilde işimizi yürütmek zorundayız. Yoksa sokaklarda görebilirsiniz tüm şarkıcıları. Dijital platformlar dinleyici ile aramızda çok büyük bir araç. Albümler maalesef satılmıyor, keşke fiziksel olarak da albüm satışı devam etse. Ama biz sanatçılar, şarkılarımızı dinleyiciye en kolay yoldan ulaştıran dijital platformlar sayesinde daha iyi müzik yapıyoruz. Dolayısıyla da daha iyi yaşıyoruz.

www.aveamuzik.com
16.12.2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder