Rock müzikseverlerin ilgiyle takip ettikleri Seksendört grubu, 2005 yılında çıktıkları müzik yolculuklarında üçüncü albümleri "Akıyor Zaman"la dinleyicilerinin karşısına çıktılar. Çıkış şarkıları "Hayır Olamaz" ile kısa sürede müzik listelerinde üst sıralara yerleşen ve uzun bir süre yerini koruyan Seksendört grubu, yoğun bir şekilde yeni albüm konserlerine devam ederken, sorularımızı yanıtladı. Müzik dünyasının ünlü isimlerini bir araya getirdikleri ve özellikle de enstrüman zenginliğiyle fark yaratan "Akıyor Zaman" albümünü Seksendört grubunun üyeleriyle masaya yatırdık.
Üç yıllık bir aradan sonra "Akıyor Zaman" albümü ile geri dönüş yaptınız, yeni şarkılarınızı oluşturan bu süreçte neler yaşadınız?
Erdem: Neler yaşandığını anlatmaya kalksak, sizler de takdir edersiniz ki sayfalar yetmeyecektir ama görünen o ki, en belirgin değişiklik her zaman insanda oluyor.
Tuna: Zaman elbette birçok şeyi değiştirdi ama en çok da bizi... Fevri hareketlerimiz kalmadı. Her geçen gün kendimizi, müziğimizi, sevenlerimizi tanımak adına bir adım daha attık ileriye yönelik ve bir adım daha yaklaştık biz olmaya... Tabi ki sektör tüm dinamikleri ve acımasızlığıyla bize de yön verdi ama her zaman inandığı şeylerin peşinden koşan, sağa sola çok kulak asmayan bir grup olarak; ama iyi ama kötü, rakiplerimiz arasından sıyrılmayı bildik.
Serter: - "K.G.B" albümünden sonra geçirdiğimiz 3 yılın, Türkiye şartlarında fazla uzun olduğunun bilincindeydik. Bu yüzden zamanı en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyorduk. "Akıyor Zaman" albümü için yaklaşık 40 şarkı hazırladık. Şarkıları doğru bir şekilde şekillendirebilmek, sevenlerimize en doğru hissiyatla ulaştırabilmek için; ünlü prodüktör Haluk Kurosman'la çalışmalara başladık. Zamanla konuları ve melodik yapılarını da göz önünde bulundurarak "Akıyor Zaman" albümü için en doğru 10 eseri seçtik. Şarkılar konularını genel olarak hayattan ve etrafımızda olanlardan aldı. Birçok hikayeden ve insandan etkilendik bu zaman diliminde.
Albümde yer alan 10 şarkının sözlerinde her zaman olduğu gibi sizin imzanız bulunuyor. Genel olarak ayrılık, geçmişe ve gençliğe özlem temalarının olduğu bu şarkılar nasıl bir dönemde oluştu?
Okan: "K.G.B" den sonraki üç yılı konserlerle, turnelerle ve imza günleriyle dolu dolu geçirdik. Bu esnada otellerde, uçakta, yollarda çok fazla düşünecek ve çalışacak zaman oluyor. Zaten eski albümlerimizden kalan, kullanmadığımız ona yakın eser vardı; öncelikle onları gözden geçirdik. Daha sonra albüme ismini veren ve genel temamızı oluşturan "Akıyor Zaman" şarkımızı oluşturduk. Şarkının konusuna sufizm ve günü yaşama teması hakim olduğundan, artık yönümüz tamamıyla belirlenmişti.
Bu albümü diğer iki albümden ayıran farklar için neler söyleyebilirsiniz? Seksendört dinleyicilerini bu albümde ne gibi değişiklikler ve sürprizler bekliyor?
Okan: Şüphesiz ki birçok değişiklik var. En belirginlerinden bahsetmek gerekirse, iki albümünü kendi başına yapmış bir grup olarak ilk defa bir prodüktörle çalışmış olmamız göze ve kulağa çarpan en büyük değişiklik.
Erdem: Bir de daha zengin bir müziğimiz var artık. Belirli kalıplara sıkışıp kalmadık. Eser neyi gerektiriyorsa ve hissi karşı tarafa nasıl daha iyi aktarılabilecekse bunların üzerine gittik. Birçok ekstra enstrüman kullandık. Vurmalılar, yaylılar, piyano ve hatta klarnet.
Okan: Bu konuda da çok titiz davrandık. Türkiye'nin en önemli müzisyenleriyle çalıştık. Bizi kırmadılar ve hiç bir karşılık beklemeden destek oldular. Buradan hepsine saygı ve sevgilerimizi sunuyoruz tekrardan. Yavuz Bingöl, Hüsnü Şenlendirici, Aytaç Doğan ve Selim Bölükbaşı.
Evet, "Kara Duvak" şarkısında Yavuz Bingöl ile bir düetiniz var. Peki bu çalışma nasıl gerçekleşti, nasıl bir araya geldiniz?
Erdem: Yavuz Bingöl ile 2006 senesinde bir festivalde beraber sahne almıştık. İlk tanışmamız kuliste Yavuz Bingöl'ün girişimiyle oldu diyebiliriz. "Ölürüm Hasretinle" şarkımızı çok beğendiğini ve şahsi duruşumuzu takdir ettiğini dile getirdi. O günden sonra Yavuz Bingöl ve menajeri Erden Demir ile şahsi ilişkilerimiz daha da samimi bir hal aldı. Yıllar içerisinde gelişen dostluk ve verdikleri destek giderek büyüdü. Beraber bir şeyler yapmayı her zaman istedik; ama doğru şarkıyı ve zamanı bekledik.
Biraz önce de bahsettiğiniz gibi, "Akıyor Zaman"ın prodüktör koltuğunda özellikle rock müzikseverlerin yakından tanıdığı bir isim olan Haluk Kurosman oturuyor. Kendisiyle çalışmanın, sizde ve müziğinizde ne gibi etkileri oldu?
Tuna: Şartlar dolayısıyla iki albüm ve bir single çalışmasını kendisi yapmış bir grubun başına gelebilecek en iyi şey belki de bir prodüktörle çalışmak. Haluk, hayata karşı olan saf ve naif duruşunu eserlerine de çok iyi yansıtabilen bir sanatçı. Bu süreçte bizi en iyi anlayan kişi olması belki de bu yüzdendir. Yıllardır o bizimle, biz de onunla çalışmak istiyorduk aslında. Bu birikmişlik oluşturduğumuz esere de yansıdı tabi ki. Haluk; aranjör, müzisyen ve besteci kimliğinin dışında; bir dost, sırdaş ve yol gösterici olarak albüme daha büyük katkıda bulundu diyebiliriz. Sevenlerimize, dostlarımıza anlatmak istediklerimize tercüman oldu. Şarkıların aslında ne anlatmak istediği, bunu anlatırken nasıl duyulması gerektiğiyle ilgili kritik kararlarda büyük rol oynadı. En önemlisi, olgunlaşan ve yenilenen Seksendört müziğine öncülük etti diyebiliriz.
Albüme adını veren "Akıyor Zaman" şarkısının sizin için özel bir anlamı var mı?
Serter: "Akıyor Zaman" albümü için tamamlanmış 30 beste yaptık, bu rakam yarım ve eksik olanlarla beraber 40- 45'e kadar dayanıyordu. Sizlerin de takdir edeceği üzere, bu kadar şarkı arasında bir uyum yakalamak ve 10 parçalık bir albüm çıkarmak oldukça zor. Bunun için öncelikle kendimize bir kılavuz şarkı seçtik. Albüme gireceği kesin olan ve gidişatımızı etkileyecek, duyumuyla ve konusuyla güçlü bir eser olmalıydı. Erdem "Akıyor Zaman" melodisini ikinci albüm konserleri esnasında oluşturmuştu. Melodisi o kadar etkilemişti ki bizi hep mistik bir tarafı olduğuna inandık.
Okan: Bunu desteklemek için yine bizi bir arada tutacak bir konu gerekliydi. "Akıyor Zaman"ın konusunu Tuna ve Erdem'in sufizm ile ilgili sohbetleri şekillendirdi diyebiliriz. Sufizmin temelinde olan, ölümle beraber gerçek hayatın başlangıcı, dinin batıni yanları ve Şeb-i aruz gibi bir çok kavram konuya yön verdi. Şarkıda, geçmişle olan kavganın gereksizliği, yaşanan günün ve anın önemi, doğum, yaşam ve ölüm arasındaki yakın ilişkiyi anlatmaya çalıştık. Bu kavramların hepsi zaman merkezliydi ve zamanda su gibi akıp geçiyordu.
İkinci video klibinizi hangi şarkınıza çekmeyi düşünüyorsunuz? Bu yönde gelen dinleyici talepleri hangi şarkılarda yoğunlaşıyor?
Erdem: İnanın biz de bilmiyoruz. Albüme o kadar yoğun bir ilgi var ki, bu durum bizim manevra yapmamızı güçleştiriyor. Önceleri yeni video için "Kara Duvak" şarkısını düşünmüştük açıkçası ama videoya karar verirken bir çok ayrıntıyı göz önünde bulundurmanız gerekiyor.
Serter: Mevsim şartları, sosyal medya, şirket öngörüleri ve sevenlerimiz gibi?
Erdem: Bu yüzden daha çok sevenlerimizin isteklerine önem vereceğiz gibi gözükmekte. Şu an için ilginin ziyadesiyle yoğunlaştığı 5 eser var. Bu yüzden bizim de kafamız karışık.
Üçüncü albümde de rock altyapıların hakim olduğu ama geleneksel yönünüzden de kopmadığınız görülüyor. Sizin için rock müziği ve geleneksel ezgileri kendi yorumunuzla birleştirip hayata geçirdiğinizi söyleyebilir miyiz?
Erdem: Tabiki söyleyebiliriz, bu böylede olmalı bizce.
Serter: Biz başlattığımız akımla tüm şimşekleri üzerimize çekmiştik, daha da çekeceğimize emin olabilirsiniz. Bir kişinin bizi dinlemesidir önemli olan, neden dinlediği değil bizce.
Tuna: Biz, David Bowie'lerle, Bob Dylan'larla ya da Tom Waits'lerle büyümedik. Bizim Pir'imiz, Aşık Veysel'dir, Aşık Mahsuni'dir, Edip Harabi'dir, Neşet Ertaş'dır. Nerede yaşadığını unutmamalı insan ve unutmamalı ki bu gün özendikleri ve savundukları; dün bu topraklarda yaşamak için savaş verenlerdir. Bizim ülkemiz kültürler okyanusudur ve bizler bu okyanusta ancak birer su damlasıyız. Bu yüzden daha da Türk'leşeceğiz ve kültürümüze sahip çıkacağız.
Uzun yıllar boyunca bir arada olan bir grupsunuz. Sizi bu kadar sağlam bir şekilde bir arada tutan faktörler nelerdir?
Okan: Aşktır herhalde.
Erdem: O ne demek?
Okan: Evli gibi değilmiyiz 12 yıldır?
Serter: (Gülüşmeler) Bu mu yani?
Albüm kapağında "K.G.B" albümünüzde olduğu gibi grup fotoğrafı yerine, bir saat görseli bulunuyor. Bu görsel çalışması, şarkıları daha ön planda tutmak adına yaptığınız bir tercih miydi?
Tuna: Kesinlikle doğru, süper tespit!
Serter: Albümümüzün görsel yönetmenliğini, çocukluktan beri tanıdığımız ve şu an da başarılı bir reklamcı olan Enes Erkan üstlendi. "Akıyor Zaman" temasını, fotoğraf çekimlerinden sahneye kadar her ayrıntısıyla düşündü ve çizdi. Albüm içi ve poster fotoğraflarımızı ünlü fotoğrafçı Murat Süyür çekti. Daha sonrasında elimizdeki tüm materyalleri, Türkiye şartlarında uygulanabilir bir formata getirip sevenlerimizle paylaştık. Zaman temasını vurgulamak amacıyla 70'ler, 80'ler, 90'lar ve 2000'ler olmak üzere dört dönem seçtik kendimize. Her biri için ayrı dekor ve ayrı kostüm çalışması yapıldı. Büyük ve tecrübeli bir ekiple çalıştık. Sonucun tatmin edici olduğu da, sevenlerimizden gelen olumlu yorumlarla tasdiklenmiş oldu.
Dijital dünya ile aranız nasıl? Hayranlarınızın size doğrudan ulaşabileceği mecralar var mı?
Okan: İnternet hayatımızda bu kadar önemli bir yere sahipken, bizim grupça çok kötü internet kullanıcıları olmamız da başlı başına bir konu. Açıkçası sürekli müzik yapmaktan ve müzik düşünmekten dış dünyanın hızına pek ayak uydurabildiğimiz söylenemez.
Serter: Tabi ki hayranlarımızın bize ulaştığı mecralar var. Resmi internet sitemiz dışında sosyal medyadaki resmi hesaplarımızdan da bizlere ulaşabilir ve grupla ilgili haberleri alabilirler.
www.aveamuzik.com
30.05.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder