7 Haziran 2011 Salı

RÖPORTAJ / Hadise - Aşk Kaç Beden Giyer?

Hadise, 2005 yılında Avrupa'da yayımladığı ilk albümü "Sweat" ile yurtdışında yavaş yavaş dikkatleri üzerine çekmeye başlamışken, asıl büyük çıkışını bu albümde yer alan "Stir Me Up" şarkısıyla gerçekleştirdi ve Türkiye'deki müzik otoritelerinin bir anda tüm ilgisini kendisine çekti. Güçlü sesi, güzelliği, sahne şovları ve dünya pop müziği trendlerine olan yakın duruşuyla müzik dünyasında çok kısa bir sürede kabul gören ve büyük bir hayran kitlesine ulaşan Hadise, 2009 yılında Moskova'da Eurovision Şarkı Yarışması'nda Türkiye'yi temsil ederek "Düm Tek Tek" şarkısıyla dördüncü oldu. Başarılarının bir tesadüf olmadığını gösteren Hadise, genç yaşına rağmen müzik kariyerine pek çok ödül, dört stüdyo albümü ve binlerce konser sığdırdı. Geçtiğimiz Nisan ayında yayımladığı beşinci ve son albümü "Aşk Kaç Beden Giyer?" ile müzik listelerinde zirveye demir atan ve uzun süre daha orada kalacağının sinyallerini veren genç sanatçı; bir süre kendisini dinleyerek müziğe olan bakışını tazeledi, kendi müzikal kimliğini yakaladı, yaşadığı her şey için minnettarlık duydu ve büyük bir heyecanla yepyeni albümünü anlattı.


Albümü hazırlarken müziğinizi ve müziğe olan bakış açınızı etkileyen bazı değişiklikler yaşadığınızı belirttiniz. Müzikal açıdan konuşursak, ne gibi değişiklikler var artık sizde?
Bu albümü yaparken, ne istediğimi ve nereye gittiğimi çok iyi bildim. Vizyonum tertemizdi, bembeyazdı. Bir kere; "Hadise ne yapacak? Nasıl bir şarkıyla çıkacak?" beklentisi çok yüksekti. Bu dönemi yaşamak gerçekten çok zor. Stüdyoda o şarkıları okurken, dinlerken, beni anlayan bestecilerle çalıştığımı çok iyi hissettim. Erdem Kınay beni çok iyi anladı. Aslında Erdem herkese şarkı veremez. Onun bambaşka bir vizyonu var. Dünya müziğini takip ediyor ve hiçbir şekilde kopyalamıyor. Sen de dünya müziğini takip edebilirsin. Bu yaz çıkan hit şarkılardan bir şeyler alıp, yepyeni bir şey yapabilirsin ama Erdem bunu asla yapmıyor. Ozan Çolakoğlu "Superman"i uçurdu. Beş prodüktör, besteci ve aranjörden oluşan bir ekip olan Street Fabulous'un da çok önemli, çok büyük emekleri var. Tüm mix ve mastering'ler onlara ait. Kendileri Fransa, Almanya ve Amerika'da çok başarılı isimler. Çalıştıkları sanatçıların albümleri çok satıyor. Şu an grubun bir kısmı Amerika'da. Mesela "Aşk Kaç Beden Giyer" ve "Melek"in müzikleri onlara ait.

Erdem Kınay'dan bahsetmişken, onun müziğinize ne derece etkisi olduğunu düşünüyorsunuz?
Çok şey kattı. Bir kere bizim çalışmamız çok rahat geçti. Birbirimizi çok iyi anlıyoruz.
"Yetenek" onun, "Mesajımı Almıştır O" onun, "Kalbine Yalan Bulma" onun, "Burjuva" onun ve hepsi birbirinden farklı. Hiçbiri birbirine benzemiyor ve aslında hepsi tek bir adamdan çıktı. Erdem de benim gibi her şey dört dörtlük olsun istiyor. Bu yüzden bazen çarpıştığımız anlar da oldu. Benim gibi düşünen ve benim gibi dört dörtlüğü isteyen insanlarla bunu hep yaşıyorum. İyi ki de yaşıyorum çünkü çok güzel bir iş çıkıyor ortaya. Albüm kayıtlarımız da çok eğlenceli geçiyor. Geçenlerde bir programda Erdem benimle ilgili çok güzel konuşmuş. Albüm kayıtlarımız 45 dakika sürüyor demiş, doğru da söylemiş. Biz şarkıları çok çabuk okuyoruz ama "Aman bitirelim" diye değil, üzerine düşerek, çok emek harcayarak. Yine de her şey çabucak çıkıyor, uyum var çünkü? Benim ne istediğimi, bana ne yakışacağını çok iyi anlıyor, Avrupa'yı biliyor, Türkiye'nin de sevdiği müziği unutmadan tabi ki? Onun kombinasyonunu yaratabilmek çok zor. Her aranjör bunu yapamaz. Bu yüzden de ben herkesle çalışamam. Benim bir çizgim var ve o çizgiyi anlayabilen besteci ve aranjörlerle çalışmak zorundayım. Her aranjörün bir kimliği vardır. Arabesk şarkın varsa birkaç aranjör o alanda çok başarılıdır ve şarkılarını onlara götürürsün. Benim çizgimde de işte birkaç aranjör var, onlarla da sürekli sürprizler yaratmaya devam ederiz inşallah.

Albümde dokuz şarkı yer alıyor ama gelen tepkilere bakılırsa dokuz şarkı dinleyicilerinize yetmemiş?
Ben albümü hazırlarken, aslında insanlara yetmesin diye hazırladım. Otuz şarkı dinleyip arasından dokuz şarkı seçmedim. Bu repertuvar bir sene içinde oluştu. Son dönemde görüyoruz, özellikle de dünyaca ünlü isimler bunu yapıyorlar; iki tane single yer alıyor albümde, diğer şarkılar sadece "şarkılar" olarak kalıyorlar, isimlerini bile bilmiyoruz. Ön plana çıkarılmıyorlar. Ben bu albüme bilerek albüm şarkısı koymak istemedim. Her şarkıda şunu düşündüm. "Bu şarkı hit olabilir mi?", "Buna klip çekebilir miyim?". Bu iki soruya da "Evet" deyince, şarkıları böyle seçtim. İki tane yaz şarkısı olsun, ondan sonra da single yaparız, doldururuz ajandamızı diyen bir sanatçı değilim. Mesela en son "Kahraman" albümü 2009'da çıktı. İki sene sonra da bu albüm çıktı. Ben sanatçı olarak bir şeyler anlatabilmek için bir şeyler yaşamak zorundayım. Yoksa o albüm bana başarılı gelmiyor. Yapamıyorum yani, muhakkak bir şeyler yaşamam lazım. Yaşadıklarımın katkısı da başarı olarak yansıyor. İyi ki de ne yaşadıysam yaşamışım, iyi ki de tecrübeler olmuş hayatımda. Hem özel, hem de profesyonel hayatta. Çünkü bu benim sanatçı kimliğimi etkiliyor.

Bu albümde dans müziğine daha yakın bir noktada duruyorsunuz. Yaptığım gözleme göre de büyük bir kitle sizin müzikal açıdan kendinizi bulduğunuzu savunuyor. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Bir kere teşekkür etmek istiyorum. Ben ne kadar içime sinen bir albüm yapsam da, eğer insanlar sevmezse o albümün hiçbir değeri yok. Bunlar gerçekler yani. İnsanlar sevmediği çikolatayı da satın almıyorlar. Tadı güzel olmayınca bir daha onu yemiyorsun. Bu yüzden teşekkür ederim. Çok güzel bir soru, heyecanla cevap vereceğim. Bunları duymak çok güzel çünkü ben de aynı şeyi düşünüyorum. Ben de kendimi tekrar müzikal anlamda bulduğumu hissediyorum. Bir süre kendi içimde kaybolmuştum. Müzikle alakalı biraz kendimi kaybetmiştim. Bunu açık açık söyleyebilirim. Bunu ekibim de bilir, bana kimse zorla bir şarkı söylettiremez, bir şarkıyı mecburen seçmelisin diyemez ama bazen insan biraz etkileniyor ve hiç içine sinmeyen şarkıları seslendirebiliyor. Herkesin bir düşüş ve bir çıkış çizgisi oluyor. Ben de birtakım düşüşler yaşadım. İyi ki de yaşamışım çünkü sürekli insan en tepede kalamaz. En azından bir kere dibe vurmak lazım. İnsanlar Hadise'yi artık tanıdı, albümü kötü olsa da insanlar onu tanıyacak o bambaşka bir şey ama albümün başarısının değeri, insanların beni tanımasından çok daha büyük. Bu albümde ben de bunu hissediyorum. Çok büyüdüğümü ve kendi müziğimi keşfettiğimi hissediyorum.

Sizce bu albüm, piyasaya son dönemde çıkmış olan pop albümlerinden daha farklı bir konumda mı değerlendirilmeli? Risk aldığınızı düşünüyor musunuz?
Biraz risk aldığımı düşünüyorum neden çünkü albümde "haydi eller havaya" şarkıları yok. Yanlış anlaşımlasın, öyle şarkılara da saygım sonsuz. Türk halkı eğlenmeyi seviyor, bu başka bir şey ama "haydi eller havaya" olmadan da seyircimizi eğlendirebiliriz. Ben bunu anlatmak istiyorum. Öyle bir şey oldu ki Türkiye'de, artık sadece cover yapılıyor, yeni şarkı üretilmiyor, yeni altyapılar çıkmıyor. Hepimiz söylüyoruz bunu. Ben de bu yüzden yeni bir şey yapmam lazım, tamam Hadise altyapıları olsun istedim. Albümde kendisini geliştirmiş bir Hadise altyapısı var. Biraz daha büyümüş, yenilikler bulmuş bir Hadise var. Mesela benim sanatçı kimliğim, lay lay lom şarkılara bir sahne performansı yapamaz. Koreografisi bile olmuyor. Çünkü zaten o şarkıların bpm'i(müzikte dakika başına düşen vuruş sayısı) genellikle aynı ve melodilerden dolayı istediğim dansı o şarkının üzerine yapamam. Çok önemli bir şey bu çünkü ben sadece sahnede şarkımı okumuyorum. Oyunculuk ruhu da ekliyorum danslarımı yaparken. Sadece dansı öğrenip, koreografi ezberleyip, insanlara sunmak değil bu, hissederek sunmak.

Sizin için bir dönem Yıldız Tilbe'den şarkı alacağınıza dair haberler çıkmıştı, bu doğru bir haber miydi?
Evet doğruydu. Ben Yıldız Tilbe'yle buluştum. Yıldız Tilbe çok büyük bir besteci, buna kimse karşı gelemez. Çok büyük ve çok saygı duyduğum bir isim. Bülent Seyhan, ben ve menajerim buluşup Yıldız Tilbe'nin evine gittik. Yıldız Tilbe'nin çok güzel bir defteri var, tüm sözleri oraya yazıyor. Şarkıları dinletti bana. Ondan sonra bir türlü buluşamadık. Hani bazen olur ya, bir araya gelemezsin. Ne kavga, ne tartışma hiç bir şey yok çünkü o beni çok seviyor biliyorum. Ben de onu çok seviyorum ve sayıyorum ama bir türlü buluşamadık. Biliyorsunuz, müzik buluşarak ortaya çıkıyor. Bir o yurtdışındaydı ben buradaydım, sonra bir kere tam tersi oldu. Olsaydı en azından bir şarkının Yıldız Tilbe'den olmasını isterdim. Tabi şarkı yine kendi tarzımda olurdu. Mesela "Aaa neden Yıldız Tilbe'den alıyor?" gibi yorumlar da okudum. Neden almayayım ki? Tamam, damar şarkılar yazıyor diye bana da benim tarzımda şarkı yazamaz mı? İnsanların artık bu düşünceleri aşması lazım. Nasıl Sezen Aksu bir popçuya pop şarkı veriyor, arabeskçiye arabesk şarkı veriyorsa bunu Yıldız Tilbe de yapıyor. Onların bir besteci kimliği var. Kendi sanatını ve kendi şarkılarını bir kenara koyalım. Ben zaten öyle bir şarkı dinliyorsam bana yakışan sözleri ve melodileri seçerim.

Aslında sizin de bir besteci kimliğiniz var?
İngilizce söz yazma konusunda kendimi çok tecrübeli ve iddialı hissediyorum ve başarıyorum da bunu. Mesela ben Flamanca da çok iyi biliyorum. Belçika'da doğdum. Bana Flamanca şarkı yaz desen yazamam. Türkiye'de de aynı bu durum. Şarkı yazmanın dille veya Türkçe'yi yeterince bilmemekle alakası yok. İyi bir şarkı yazabilmek için çok fazla kelime gerekmiyor. Bu yüzden de dille alakası yok ama benim "Her şeyi ben yapmak istiyorum" diye bir egom yok. Bu yüzden Türkiye'de değerli besteciler var ve bizler de onlarla çalışıyoruz.

Çıkış şarkısının "Superman" olmasına nasıl karar verdiniz?
İlginç bir dönemdi. Bu şarkı aslında çıkış şarkımız olmayacaktı. Aslında "Mesajımı Almıştır O" şarkısıyla çıkmak istiyordum. Çok eğlenceli bir parça ve ben de insanın içini kıpır kıpır eden pozitif bir şarkıyla çıkmak istedim. Gülşen'le stüdyoda buluştuk. "Superman"in ilk versiyonunu dinledik ve inanın bambaşkaydı. Bu versiyonuyla hiç alakası yoktu. Daha yavaş ve vokaliyle daha seksi bir şarkıydı. Biraz göbek dansı tarzına çekilebilirdi hatta. Sonra Ozan Çolakoğlu ne yaptıysa şarkıyı uçurdu. En mütevazı, sıfır egolu aranjörlerden biri Ozan Çolakoğlu. Ben böyle bir insan hayatımda görmedim. Bir insan bu kadar mı sıfır egolu olur? Daha önce de "Düm Tek Tek" için birlikte çalıştık, onda da çok emeği var. "Deli Oğlan", "A Good Kiss" gibi şarkılarda da çalıştık. Neyse, biz Gülşen'le stüdyoda buluştuk ve ekipçe şarkıyı dinlemeye gittik. Ben bilgisayarı önüne koydum, dinliyorum. O an zaten klip çekeceğimiz şarkının da görsel olarak tüm ön hazırlıkları tamamlanmıştı. Şarkı bitti, döndüm dedim ki "Kusura bakmayın arkadaşlar ama biz bununla çıkıyoruz". Arkamdaki herkes de tamam bununla çıkalım dedi, kimse itiraz etmedi. Gülşen tabi çok sevindi çünkü bir sanatçı için çıkış şarkısı önemli bir şey. İçime çok sindi bu şarkı. Sonra hemen şarkıyı yönetmenimiz Nihat Odabaşı'na yolladık. Buna hemen story board hazırlattık ve klibimizi çektik.

O zaman ikinci klip hazır diyebilir miyiz?
Hayır işte değil maalesef. Öyle bir sıkıntı da var. "Aşk Kaç Beden Giyer?" diyenler var, "Burjuva" diyenler var, "Mesajımı Almıştır O" diyenler var. Bakalım, önümüzdeki günlerde şarkıyı belirleyeceğiz.

Bir dönem, albümünüze girecek olan bazı şarkıları çıkarıp, tekrar bir şarkı arayışına başlamıştınız. O dönemi nasıl geçirdiniz?
Bir kere bu medyada çok ağır yansıtıldı. O kadar ağır bir dönem değildi. Yalnızca iki şarkı okunmuştu, saklanacak bir şey yok, açıkça söyleyebilirim.

Bizlere bütün albümünüzü baştan sona değiştirdiğiniz yansıtıldı?
Evet, öyle yansıtıldı ama öyle bir şey yoktu. Ben zaten bir kişiden tüm albüm çıksın istemedim. Zaten müzikal anlamda kendimi arıyordum ve değişik insanlarla çalışarak da kendi müziğimi buldum. İki şarkı kaydedilmişti, mix'leri de yapılmıştı. Sonra dedim ki, ben bu şarkıları okumak istemiyorum. Basında bu konu "Hadise'nin albümü tehlikeye düştü" diye yansıtıldı. Aylardır albümü bekletiyor çünkü şarkı bulamıyor dendi. Affedersiniz ama iki şarkının yerini hemen doldurabilirsiniz. Çalışacak doğru insanları bulduktan sonra bu öyle zor bir şey değil. Biz çok detaylı çalıştığımız için bu albüm gecikti. Tek neden bu. Kayıtları Belçika'da yaptım. Prodüktör arkadaşım o dönemde baba oluyordu. Çocuk doğdu, ben onu iki hafta bekledim. Türkiye'ye gelip albümü burada da kaydedebilirdim ama hayır ben Youssef ile kaydetmek istiyorum dedim. Çünkü ben bu albümün vokal kayıtlarına onunla başladım. Beraber kaydettik ve bekledim ben onu. Sonra tekrar birleştik, bütün şarkıları okuduktan sonra tekrar bir hafta ara verdik, bu bir haftada yansıtılan ve kulağa hoş gelmeyen tüm detayları değiştirdik. Tekrar tekrar değerlendirdik, şuraya şunu mu eklesek tekrar mı okusak derken albüm süreci uzadı. Street Fabulous grubundaki arkadaşlardan birinin de işleri vardı o dönem, onu da bekledim bir hafta. Müzik dünyasında bir hafta bile çabucak geçiyor. Billboard'lara yerler açılsın diye bekledik. Bizim albümü çıkarmak istediğimiz dönemde billboard için yer yoktu. Herkes kendi rezervasyonunu yapıyor tabi. Albümü şimdi çıkarıp dört hafta sonra billboard yapmak da saçma olurdu.

Albümdeki şarkılar büyük sahne şovları için alt yapıları çok zengin ve uygun şarkılar. Konserlerinizde bizleri bu tarz sürprizler bekliyor mu?
Hayal ettiğim çok büyük konserler var. Tabiî ki dünya starları gibi imkanlarımız yok ama dünya platformlarında olmak isterim. Dünya turnesi yapmak isterim, bu benim hayalim. İnşallah o günü de göreceğiz. Başka projelerimiz de var ama bu albüm gölgelenmesin diye çok fazla bahsetmek istemiyorum.

Bu albümde İngilizce bir şarkı göremedik. İngilizce şarkılardan oluşan ayrı bir projeniz var mı?
Evet albüme bilerek İngilizce şarkı koymadık çünkü insanların kafası karışmasın istedik. İngilizce şarkılar tamamen İngilizce olacak albüme ayrıldı. İngilizce bir albüm projemiz de bizi bekliyor. Çok güzel olacak inşallah.

Peki bu proje yakın bir zamanda mı olacak?
Belli değil şu an. Bu albüm çıktığından beri yerimde durmadım. Çok promosyon yapıyoruz. İnsanlar beni yakından görsün, benimle konuşsun istiyorum. Benim sanatçı kimliğimi medyada herkes bilmiyor. Mesela sizler, radyolar bence bunlar önemli ilişkiler. Bunları sıcak tutmak lazım. Buradan albümü insanlara tanıtabilirim. Bu röportaj mesela kaç kişiye ulaşacak, radyoda yapacağım sohbeti kaç kişi dinleyecek? Önce albümü konuşmam lazım ki konserlerimiz ve projelerimiz sonra gelsin.

www.aveamuzik.com

06.06.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder