14 Haziran 2011 Salı

RÖPORTAJ / Model - Diğer Masallar

Son dönemin en dikkat çeken rock gruplarından Model, geçtiğimiz aylarda yayınladığı "Diğer Masallar" albümünün ikinci klip şarkısı "Değmesin Ellerimiz" ile müzik listelerinde üst sıralara yerleşti. Vokalde Fatma Turgut, bas gitarda Can Temiz, gitarda Okan Işık, davulda Aşkın Çolak'tan oluşan grup, Demir Demirkan prodüktörlüğünde hazırladığı albümünden daha birçok şarkıyı kliplendirmek niyetinde. İdealleri uğruna İzmir'den İstanbul'a taşınan Model üyeleri sorularımızı içtenlikle yanıtladı.

Grubun adı 2008 yılında "Model" halini almış. Bu ismin hikayesi nedir?
Okan: Grubun son kadrosu 2007 yılında oluştu. O zamanlar farklı bir ismimiz vardı ama zamanla hoşumuza gitmedi o isim, değiştirmemiz gerektiğini düşündük. Bir demo kaydını yaparken bir yandan da beyin fırtınası oluyordu isim şu olsun bu olsun diye. O zamanlar bir kutunun üzerinde model kelimesini görmüştüm "Model olsun" dedim. Başlangıçta çok kabul görmedi ama aklımızın köşesindeydi sürekli. Demomuzu bitirip İstanbul'a geldik. Tam vereceğiz herkese demoyu ama hala bir ismimiz yok! Sonra şöyle olaylar gelişti; görüştüğümüz insanlar, bizim müziğimizi dinliyorlardı fakat müzikle çok fazla ilgilenmediklerini gördük o sırada. Daha çok grubun görselliğiyle, hangi gitarist önde duruyo, hangisi daha yakışıklı, hanginiz daha güzel gözüküyorsunuz gibi sorular geldi. Biz bir şaşırdık. Çünkü İzmir'de ufak bir müzik piyasası var. Herkes kendi çapında müziğiyle ilgileniyor. O zamanlar bizim için bir hayal kırıklığıydı bu, sonradan işin içine girince öğrendik biraz görsellik gerektiğini ama o zamanlar hayal kırıklığı yaşadık. "Aslında siz bir müzisyen değil, giydirip kuşatmak için bir model arıyorsunuz" diyerek ismimizi Model olarak koymaya karar verdik.

İzmir'de günleriniz nasıl geçiyordu? İstanbul ve albüm fikri hep aklınızda var mıydı?
Fatma: İzmir'de okullarımız vardı aynı zamanda çalışıyorduk. Hemen hemen herkes bir dönem öğretmenlik yaptı. Bar programlarımız vardı. İzmir'de birkaç barda sahne alıyorduk. Sonra Aşkın'ın kaldığı bir ev vardı Alsancak'ta ve aynı zamanda stüdyomuzdu orası. Çalışmalarımıza orada devam ediyorduk. Albüm yapmayı tabi ki çok istiyorduk ve demomuzu bir stüdyoda kaydettik. Bir takım günlük işler ve okullarımız da devam ediyordu, stüdyoda buluşup çalışıyorduk ta ki 2008 Eylül'ünde otobüse atlayıp demomuzu İstanbul'a getirene kadar.

Peki İstanbul'daki müzik piyasasıyla ilgili fikriniz var mıydı?
Can: O kadar fikrimiz yoktu ki, şarkıları kaydettik, otobüs bileti aldık. Bir tane planımız vardı, plak şirketlerinin adreslerini alacağız, onlara gideceğiz, demomuzu dinleteceğiz onlar da "Aman Allahım siz ne kadar güzel bir grupsunuz, haydi gelin size albüm yapalım" diyeceklerdi. Bunu düşünecek kadar hayal dünyasındaydık ama grubun adının Model olmasına sebep veren o psikolojik süreç de o bir haftada yaşandı. "Öyle değilmiş galiba" dedik. Kapılar açılmıyor, insanlar adınızı bile sormuyor, bırakın demoyu kendinizi dinletme gibi bir şansınız yoktu. Zar zor bir iki tanıdık vasıtıyla görüşmeler yapabildik. Onlardan biri de Emrah'tı. Şanstı sanıyorum, bir haftada buraya gelip de Emrah'la tanışabilmemiz.

Hiç vazgeçmek geçmedi mi aklınızdan?
Aşkın: Hiçbir zaman vazgeçme durumu olmadı. Sadece başka bir engel olarak baktık. Hep bundan sonra da başka bir engel olacak, sonra da bir engel çıkacak şeklinde hareket ettiğimiz için buraya kadarmış gibi bir düşünceye kapılmadık çünkü hep aklımızda olan bir şeydi bu. Şimdi olmuyorsa 1 ay sonra olacak 1 ay sonra olmuyorsa 1 yıl sonra olacak ama olacak. Çünkü hayatımızı buna göre endeksledik. Ona göre yaşamaya başladık. Okullarımızı bırakıp geldik, işlerimizi bırakıp geldik. Hali hazırda düzenimiz iyiydi İzmir'de her şey yolunda gidiyordu. Böyle bir sorunla karşılaşacağımızı biliyorduk tabi ki ama ufak engeller vardır bir de büyük engeller vardır, ama bu soru büyük engellere giriyor. "Kimse bizi dinlemedi napacağız" düşüncesi bizi vazgeçirmeye yetmedi.

Fatma: İzmir'e dönecektik, biletlerimizi aldık. Gümüşsuyu'ndan Taksim'e çıkıyorduk. O gece dönüyorduk. Yolda ağladım. İnsanlar geçiyor otobüsteki insanlar bana bakıyor hiç unutmuyorum çünkü umurumda değildi. "Bu mu?" dedim "Bunun için mi geldik? Evimize dönüyoruz". En çabuk yenilen benimdir. Elimizde avucumuzda bir şey yok ve çok kötü bir psikolojiydi ama nereden bilebilirsiniz ki şimdi burada olabileceğimizi.

İlk albümünüzün öncesinde pek çok yarışmadan ödüllerle ayrıldınız. Sizce müziğinizi farklı kılan ve aradan sıyrılmanızı sağlayan etkenler nelerdi?
Can: Başladığımızdan beri biz hep ortada tek yöne giden bir şey olduğunu bunun sıkıcılaştığını fark edip, neden daha değişiği yapılmıyor, neden bizim düşündüğümüz gibi yapılmıyor, neden bizim baktığımız yönden bakılmıyor diye düşünen bir gruptuk. O zaman çok farklı bir tarz yapıyorduk, ilk albümde biraz değişti, şimdi çok daha farklı bir durum var. Yani hep bizim içimizde kurcalayan bir şeytan var burasını şöyle yapalım şurasına şunu koyalım diyoruz. Aklımızda çok güzel düzenlemeler var diyoruz, neden kimse daha önce bunu yapmadı diyoruz. Bundan biraz da tedirginiz acaba biz mi yanlış yapıyoruz diyoruz. Şu ana kadar yapılmamış olanı yapıyoruz. Aklımıza öyle sözler, düzenlemeler, melodiler geliyor. Hep bunu denedik ve şansımızı denedik hep. Eğer böyle yapmayacaksak bu işi neden yapıyoruz ki mantığı vardı yarışma dönemlerinden beri kafamızda. Bunu yapacaksak böyle yapalım ki biz de tatmin olalım biz de zevk alalım diyorduk. Böyle yaklaştığınızda insanların daha önce karşılaşmadığı şeyler çıkarıyorsunuz. Tabi ki dünyada devrim niteliğinde müzikler yapmıyoruz ama amatör bir müzik yarışmasında insanların alışık olmadığı şarkılar çıkarıyorsunuz ve insanların gözüne batıyor bu. Bu çocuklar ne hoş bir şey yapmışlar emek vermişler diyorlar. Bir kademe daha profesyonelleşiyorsunuz. O çalıyor, daha önce duyulmamış bir şey yapıyor. Sonra ikinci albüme geliyorsunuz. Demir Demirkan'la çalışmaya başlıyorsunuz ve Türk rock müziğin daha önce duymadığı bir sound ortaya çıkarıyorsunuz. Çünkü içinizde bu motivasyon oldukça daha önce yapılmamış bir şeyi yapmak istiyorsunuz. Motivasyon oldukça fark edilmemeniz kaçınılmaz oluyor.

İkinci albüm "Diğer Masallar", çıkışının üzerinden çok kısa bir süre geçmiş olmasına rağmen isminizin daha çok yayıldığı ve daha çok dikkat çektiğiniz bir albüm oldu. Sizce bunun sebebi neydi? Bu albümde daha farklı bir tutum mu izlediniz?
Okan: Çalıştığımız ekip gerçekten daha iyi bir iş çıkardı. PR'dan tutun prodüksiyona kadar... İlk albümde prodüktör yoktu. İzmir'den geldik tecrübesizdik. Bir amatörlük vardı ama güzel bir tecrübe oldu ilk albüm bizim için. Belki de yeni albümün başarılı olmasındaki bir neden de o amatör gibi duran işti ve Marka Konferansı etkili oldu bizim bu sürece gelmemizde. Marka Konferansı'ndan sonra çok fazla sayıda jingle yaptık ve bu bizim insanlara düşüncemizi duygularımızı müzikle daha iyi bir şekilde aktarma imkanı tanıdı ve bizi bu yönde geliştirdi.

"Diğer Masallar"da ilk albüme nazaran nasıl bir yol kat ettiniz? Müzik ve sözler olarak
"Diğer Masallar"ın ilk albümden farkı nedir?

Can: Bir kere ben cesurlaşmak istedim ve birazcık daha cesur sözler yazmak istedim. İlk albümü elime aldıktan sonra içime sinmemişlik hissettim. Bunun çok daha sert olması lazım, daha cesur olması, daha karanlık, daha samimi olması lazımdı gibi şeyler geçiyordu aklımdan. Her yeni bir söz yazışımda hep bu aklımdaydı. Bu albüm için düşündüğüm diğer şarkıları gözümün önünde bulunduruyordum. İki söz daha yazıyordum burası çok fazla oldu, biraz daha buraya yükleneyim diyordum. Aklımda bir konu oluyordu, bu konu hakkında yazmam lazım diyordum. Daha planlı programlı, daha sert ve cesur olmanın gerektiğini düşünüyordum ben sözler olarak. Kuşkusuz ki albüm ve alt yapıların da bu yönde ilerlemesi gerektiğini düşündük. Daha duygusal, daha içe dönük belki daha enerjik daha sert ama daha güçlü daha özgür daha ufku ve vizyonu açık bir müzik yapmak istiyorduk.

Sözler çok masalsı...
Can: Teşekkürler, özellikle özen gösterdiğim bir şeydi. Gerçekten o atmosfer yaşansın istiyordum. İlk albümün ismi "Perili Sirk"ti. Bilinçli koyduk, bu tip bir hava yaratsın diye ama bu tatmin etmiyor. İstedik ki hakikaten tamamıyla Tim Burton atmosferinde geçsin albüm ama o kadar da fantastik olmasın. Sonuçta masal denizinde yaşamıyoruz, gerçek hikayelerden bahsediyoruz. Aşklar, ayrılıklar, yalnızlıklar yaşıyoruz hepimiz. Bunları anlatalım ama herkesin anlattığı gibi gerçekçi olmayalım. Hayat zaten çok gerçekçi, yeterince gerçekçi. Bunu biraz daha masalsı anlatalım ve insanlara daha önce hiç bulunmadıkları bir yerdelermiş gibi hissettirelim kendilerini gibi bir tavrımız var bu albümde.

Albümün prodüktörü Demir Demirkan. Kendisi size ve müziğinize neler kattı?
Aşkın: Müziğe bakış açımız çok genişledi. Tek yönden bakıyorken şimdi bir çok yönden bakmaya başladık ve müziği yaparken ezbere çalıp söylemek vardır bir de hissederek çalıp söylemek vardır onu sahneden seyirciye aktarmak vardır. Bunu bize öğretti diyebilirim. İnanılmaz bir bakış açısı var Demir'in. Düzenlemelerde de birebir çalışırken çok fark ediliyor bu. Anlatılacak bir şey değil. Gerçekten çok alçak gönüllü bir insan. O yüzden çok rahat çalıştık. Zaten onunla çalışırken iş yapıyoruz gözüyle bakmadık hiç birimiz. Sevdiğimiz bir işi yapıyoruz, Demir ağabeyimiz de bize yardım ediyor gibi baktık. Hep ağabeyimiz oldu, arkadaşımız oldu, çok keyifliydi.

Can: Çok mükemmeliyetçi bir insan. Herhangi bir şey yaptığında ve söylediğinde bunu yaptığı iş daha mükemmel olsun diye yaptığını biliyorsunuz. Aslında böyle olunca beraber çalışması çok zor gibi algılanabilir ama aksine siz biliyorsunuz neden bunu söylediğini ve yaptıklarının sizi bir tık daha öteye götürmek için yaptığını biliyorsunuz.

İkinci video klibinizi "Değmesin Ellerimiz" adlı şarkınıza çektiniz. Bu klip için kimlerle çalıştınız, klibin öyküsünden biraz bahseder misiniz?
Aşkın: Öyküden daha çok Burak Ertaş dediğimiz zaman akan sular duruyor. Çünkü inanılmaz bir gözü var. Çok iyi bir uyum sağladığını düşünüyoruz grup olarak. Bu çok önemli bir etken. Bir grup ve sanatçı uyum yakalayamazsa yönetmen ile, çok zorlanır iki taraf da. Fakat bizim elektriğimiz çok iyi uyuştu. Klip çok sade ama görsel olarak çok kuvvetli.

Fatma: İlk klibi de Burak Ertaş çekmişti. Burak'la Aşkın'ın da dediği gibi çok güzel bir elektrik oluştu. Burak son dönemde en güzel bakan gözlerden biri diye düşünüyorum. Çok yetenekli, yoktan var ediyor. Kostümlerimizi Burak yaptı. Bir yerlerden alıp bir yerlere koyarak çok güzel şeyler ortaya çıkarıyor. Çekimlerimiz de çok eğlenceli geçti. O ne derse o oluyor ama sonuca bir bakıyorsunuz ki iyi ki öyle yapmışız. Güzel bir klip olduğunu düşünüyoruz çünkü albümde öne çıkan şarkılardan biri oldu. Radyolar çok çalmaya başladı insanlar çok beğendi. Aslında "Değmesin Ellerimiz" ikinci klip şarkımız değildi. Durum böyle olunca güzel tepkiler alınca sosyal medyada ve her yerde bu şarkıya karar verdik. Burak da sağ olsun elinden gelenin en iyisini yaptı bu klipte de. Biraz bu sefer Model'in o karanlık yüzü öne çıktı. Çok da karanlık değil ama gerçek bir rock grubu ön plana çıktı. Biz de bunu istiyorduk zaten.

Kliplendirilecek diğer şarkılar belli oldu mu peki?
Aşkın: Benim gönlümde başka bir şey var Okan'ın Can'ın farklı. Kimse kimseyi üzmesin diyoruz. Önümüzdeki günlerde belli olur zaten. Her an her şey olabilir.

Fatma: Aslında ikinci klip şarkımızı "Sana Ne" olarak düşünüyorduk ama dediğimiz gibi
insanlardan böyle tepkiler aldık. Bu çok önemli. Çünkü onlar bu kararı vermeli. Bir şeyler yapıp ortaya koyuyoruz biz ama bunu seven dinleyen insanlar onlar, kendilerinden bir şey bulan insanlar onlar. Üçüncü klip sanırım "Sana Ne"ye çekilecek. Gönlümüzden geçenlerde "Pembe Mezarlık", "Benim Tatlı Kanserim", "Çürüsün Gelinliğim" var. Albümde hiçbir şarkıyı atlamadan dinliyoruz diyorlar, bu bizi çok sevindiriyor. Ne kadar çok klip çekebilirsek o kadar güzel olur. Bakalım.

Sezen Aksu imzalı "Yalnızlık Senfonisi" albüme nasıl dahil oldu? Bu şarkıda, hem ruhu ve yapıyı bozmuyor hem de bambaşka bir atmosfer yaratıyorsunuz. Cover konusunda nelere dikkat ediyorsunuz?
Can: Genel anlamda albüme cover koyma konusuna çok sempati duyan bir grup değiliz. Hoşumuza giden bir şey değil bu. Çünkü gerçekten çok fazla suistimal edildiğini düşünüyoruz. Bu artık ticari boyut aldı demek istemiyorum ama çirkin bir boyut aldı. Kolaya kaçmak gibi. Öyle yapınca, ruhunuzla yapmayınca kötü işler çıkmaya başladı ortaya. Ben kendi adıma sinirlenmeye başladım bu işe. Grup arkadaşlarımdan bana kızanlar oluyordur. Cover yapmak adına, kötü şeyler çıkmaya başladı. Dinleyenler, televizyoncular, radyocular herkes artık şunu da yapmayın diyorlar. Bu şarkıya dokunmasaydınız keşke demeye başlıyorlar. Gerçekten güzel cover yapan insanların işlerinin göz ardı edilme potansiyeli ortaya çıkıyor. Başka bir fark biz bu şarkıyı kendi tarzımızla yorumlayabileceğimizi düşünmüyorsak ona el atmayız zaten. Yapmak zorunda olduğumuz için yapmayız. Bu şarkıyı çalsak ne kadar güzel olur dimi deriz ya da biz bunu gerçekten çok iyi yaparız dediğimiz bir şarkıyı seçeriz onu o zaman zevkle kendi şarkımızı yapar gibi coverlarız. O şarkıyı alır çalarız baştan düzenleriz bunu aşkla yaparız. "Yalnızlık Senfonisi"ni seçmemize gelince, İstanbul'a ilk geldiğimiz zamana denk geliyor. Bir arkadaşımızın evinde kalıyorduk 5 kişi ve Sertab Erener'in otobiyografisi henüz çıkmıştı. Bir odaya geçtik ışığı kapattık. İzlemeye başladık zaten "Yalnızlık Senfonisi" ile açılıyor o konser. Tuluğ Tırpan'ın düzenlemeleriyle hatta Rahmaninov'un bir eseriyle birleştirerek yaptığı bir düzenleme. Müzisyen olarak çok etkilendik. O an aklımıza gelmedi bunu coverlamak. Çünkü dokunulmayacak kadar değerli geldi her şeyden önce ama o şarkı ve atmosfer hiç aklımızdan çıkmadı. Kendi aramızda şarkı çok popüler oldu. Durup durup mırıldanıyordık. Ondan sonra dedik ki bunu çalsak mı. Cover kelimesini çok kullanmak istemiyorum çünkü gerçekten işin değeri düşmeye başladı. Demin bahsettiğim kavramlardan çok farklı oluyor işe böyle girdiğiniz zaman. Biz Sertab Erener'in "Yalnızlık Senfonisi" şarkısının "Otobiyografi" DVD'sinde Tuluğ Tırpan düzenlemesiyle yorumlayacağız dediğiniz zaman bir kere çok zor bir şarkı. Söylemesi çok zor, çok büyük bir meydan okuma bu. Sertab ve Sezen'den sonra yeni çıkan bir bayan vokalin ben bu şarkıyı söleyeceğim demesi cesaret işi. Aynı zamanda oradaki düzenleme o kadar ince düşünülmüş, çok sesli ve senfonik bir düzenleme ki onu alıp rock müziğe uyarlamak gerçekten çok emek isteyen bir iş. Ayrıca çok uzun ve sert bir parça bizim yaptığımız haliyle. Böyle bir liste yaparsanız, popüler olmaması için elimizden gelen her şeyi yaptığımız o kadar belli ki. Sonra sahneye çıkıp onu çalmaya başladık 6.5-7 dakika kadar. Albümdeki yine kısaltılmış hali. İnsanlar o kadar iyi tepkiler vermeye başladı ki, insanların aklında kalmaya başladı. Albüme koymalıyız dedik. Demek ki güzel bir iş yapıyoruz. Bu şarkının ününden ve prestijinden yararlanıp yaptığmız bir iş değil. Gerçekten Model buna emek vermiş dedirtecek bir iş yaptığımızın farkındayız ve gelen tepkilerden çok mutluluk duyuyoruz. En sonunda albüme koymaya karar verdik ki artık Fatma'nın da ricası üzerine Sertab Erener'in kırmayıp gelip vokal koçluğu yapması işin tuzu biberi oldu. Gerçekten bir efsaneyi efsanenin sahibiyle beraber tekrar canlandırmak çok büyülü bir iş. Sonra pek bir kaygımız kalmadı cover olayıyla ilgili. Önümüzdeki albüme cover koymayalım diyoruz ama bakalım ne olacak.

Fatma: Risk bir kere. Gittiğim yerlerde çok güzel tepkiler alıyorduk ama şu anda o ilk söylediğim haliyle şu hali arasında dağlar kadar fark var. Dediğim gibi risk ama hiçbir zaman da söylemekten çekinmedim çünkü çok fazla sahipleniyorsunuz. O artık kalbinizden geçerek geliyor ve onu hissederek söylemek çok özel. Hal böyle olunca Can'ın da dediği gibi cover değil o artık. Model'in yorumuyla çok güzel bir eser. Eser demek istiyoruz özellikle de. Oturup düzenlemesiyle o halini alınca çok güçlü bir şekilde kendine güvenerek söylüyorsunuz. Ama işin bir tarafında Sezen Aksu Sertab Erener ve Model. Böyle olunca Sertab'dan rica ettik. Geldi, içeride Demir'le birlikteler. Bir kere söyledim olmadı sesim de titriyor. İkiyi söyledim olmadı. Sonra dedim ki bir duralım. Biri bana yıllar önce deseydi ki Fatma senin böyle bir grubun olacak bir albüm kaydedeceksin, içeride Sertab ve Demir olacak sana diyecekler ki Fatma şurasını şöyle söyleyelim mi. Hadi bakayım dedim. Böyle hissediyorum o yüzden özür dilerim dedim onlara da. Bir şeyler söyleyip rahatlattılar. Benim için çok büyük bir hayaldi. Bırakın bir şeyler yapmayı tanışmak çok büyük bir hayaldi. Şarkıyı kaydetmek iki günümüzü aldı ve Sertab Erener'den çok şey öğrendim. Şimdi de hatta bir lansmanımız oldu radyocu arkadaşlara. Orada da söyledim şarkıyı. Sertab Erener'in karşısında onu söylemek benim için çok heyecan yaratan bir durumdu.

www.aveamuzik.com

13.06.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder