11 Kasım 2009 Çarşamba

Three, two and One Love! Vol.2

21.06.2009 - Efes Pilsen One Love Festival / Yer : Santral İstanbul / 2.gün

Yorgun ve uykusuz bir pazartesinin sebebi; dans ederek, eğlenilerek, alkol alınarak geçirilmiş bir pazar günüdür. Efes One Love'ın ikinci günü benim için aynen bu şekilde geçtiği için enkaz bir pazartesi geçirmekteyim. Dün, yine değişmez saatimiz 16.00'yı gösterirken festival alanındaydık. "Biraz deli" kızımız Yasemori 16.15'te sahne alacak çünküm. Şimdiden alanda cumartesi gününden çok daha kalabalık bir insan topluluğu var. Yasemin Mori' nin "Aslında Bir Konu Var" video klibini televizyonda ilk gördüğüm ve hatunu yabancı biri sandığım andan beri severim. Arıza duruşu, sahnedeki rahatlığı, sempatikliği, güzelliği, kafası uzaydayken yazıldığını tahmin ettiğim sözleri, özgün müziği, kameralara kendini ifade edemeyip utanışı ile hemen kanımın ısındığı insanlardandır Mori. İstanbul'u bile, "garip bir kaos.. insanlar hep bir yerden bir yere koş
turuyorlar filan" diye tabir eden Ankara'lı Yasemin, Ankara'nın o puslu havasını, kasvetli yanını şarkılarına da taşımış. Bakalım "artık İstanbul' lu olan Yasemin"in ikinci albümünde neler göreceğiz? "Ustura" (Kırmızı Kurnaz Tilki) bir çeşit ara sıcak şimdilik. Şahsen Yasemin Mori'nin sahne performanslarını elden geldiğince takip eden biri olarak, her zamanki gibi bir performans izlediğimi düşünüyorum. Yine bağırdı, çağırdı, eğlendi, eğlendirdi.. Sağolsun, varolsun. Yasemin Mori'den sonra dağılan tayfamı toparlayamadığım için bi süre tek tabanca takıldım ve Portecho' yu tek başıma izledim. Fotoğraf makinası Melis'te olduğundan gidip sahne önünde foto da çekemedim. İkinci albüm "Studio Plastico"nun güzide örnekleri ile konserine start veren Portecho, aralarda ilk albüm "Undertone" a dönerek bizleri bir güzel gazladı. Belli ki seyirci hala "Sympathy"de kalmış. Seyirci güruhu olarak yine en çok onda kaybettik kendimizi, en çok o şarkıdan zevk aldık. Genelde gözüm Norrda ile yaptığı işleri de gayet severek dinlediğim Deniz Cuylan' daydı. Onları izlerken nedense aklıma iyiki ülkemizde yabancı örneklerini aratmayacak böyle bir grup var dedim. Muadilleri nelerdir desek aklıma gelmez ama garip bir şekilde bu grup
bence, müzik adına gurur kaynaklarımdan biri =) Saatler Starsailor'ı göstermeden yine air hockeylere, langırtlara, duvara tırmanmalara sardık. Starsailor'ı izlediğim yer çok rahatsızdı, belirtmeden edemiciğiim. Hani hep playlistlerde bulunan, ara ara açılıp dinlenilen, farkında olmadan eşlik edilen şarkılar vardır ya, Starsailor'ın şarkıları benim için öyledir. Öyle ne çok fanıyımdır ne de antipatiğimdir. Açarım dinlerim. Son albümleri "All The Plans"i birkaç kez dinlememe rağmen kendi adıma içinden bolca hit çıkaracak bir albüm gibi bulamadım. Belki bir kaç kez daha dinlemem gerekiyordur. Kolay dinlenilen, kulağı yormayan riffleri ve vokalleri ile kendi halinde bir grup gibi görürüm hep Starsailor'ı. Şimdi bizim Pinhani gibi dicem ama küfür edersiniz. Starsailor'dan alanda bulunan insanların yüzde 85'i gibi birkaç şarkı dinlemem yetti. Neydi onlar; "Poor Misguided Fool", "Four To The Floor", "Silence is Easy", "Alcoholic", "Tell Me It's Not Over". Sempatik İngilizler, seyirciyi de sevdiler. Gülüp gülüp teşekkür ettiler sürekli. Ve işte düm tek tek misali atan kalplerimizle beklenen an geldi ve Röyksopp "Röyksopp Forever" introsu ile belirdi sahnede. Tam da hayalini kurduğum introydu bu. Hınca hınç bir kalabalık ve paso konuşan alkolik gençliğin etrafta bolca olmasına rağmen hiçbir etken beni konserin güzelliğinden alıkoyamadı. Hatta öyleki rezalet ses sistemi ve ara ara gidip gelen vokalin sesi bile beni Röyksopp ile geçireceğim 1.5 saatin güzelliğinden uzaklaştıramadı. Görmeye çalışırken biraz boynum uzadı o kadar. Playlistlerinde ağırlıklı olarak "Junior"ın henüz dumanı tüten şarkılarına yer veren fantastik ikili coşturdukça coşturdu. Playlist seçimi benim için gayet doyurucu olurken, habire sırıtarak Türkçe "Nassınıııızzz?" diyen Torbjorn "kuzeyli adam soğuk adamdır" tabusunu yıktı geçti. Anneli Drecker sahnede olduğu sürece bi saniye bile durmadı, güleç yüzü ve sesiyle bizleri ihya etti. Coşkulu seyirciyiz, dünya gözü ile Röyksopp izliyoruz, görmemiş Röyksopp izleyecek öyle hemen bırakır mıyız? Seyirci iki kere bis yaptırdı gruba. İlk bis tam da istediğim gibi ve zıplayarak karşıladığım "Poor Leno" olurken ikinci biste artık grupla son dakikalarımı geçirmenin huzuruyla gözlerimi kapatıp kendimi müziğin güzelliğine verdim. Röyksopp saatleri böyle son bulurken Tamirane'de çalan Jonny Rock saatleri başladı. Aldığım gazı burada tamamen bitirince de bir güzel evimin yolunu tuttum. Bir Efes One Love daha burada sona ererken, geriye dönüp baktığımda organizasyon adına (Tricky ve Röyksopp'daki ses sistemi azizliği dışında) tek bir pürüz bulamadığımı belirtirim. Tek sorun pazartesi yorgunluğu, o da olsun be o kadar!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder