İnternette yayılan "Evlerinin Önü Boyalı Direk" türküsünün canlı flamenko yorumunun videosu ile tanınan, 2007 yılının sonunda da ilk albümleri "Kısmet"i yayınlayan Öykü ve Berk kardeşler Türk Sanat Müziği eserlerinden türkülere, pop şarkılarından İspanyolca parçalara kadar uzanan geniş bir müzikal yelpazeye sahip olan ikinci albümleri "İki Arada"yı müzikseverlerin beğenisine sundular. Şu sıralar "Seni Ben Unutmak İstemedim ki" isimli video klipleriyle izlediğimiz ikili yeni albümleri ve müziğe bakışları ile ilgili sorularımızı yanıtladı.
“İki Arada” için bir buçuk senelik kısa bir ara verdiniz. Hazırlık aşamaları nasıl geçti, kimlerle çalıştınız?
Berk: Bu albümü biz beraber konser verdiğimiz arkadaşlarımızla analog hücum kaydettik. Zaten “İki Arada” akustik bir albüm olduğu için hep beraber konuşurken hücum kaydedelim dedik. Tek fark bu albümde makaraya kaydettik. Müzisyen arkadaşlarımızla verdiğimiz konserlerle birbirimizi tanıdığımız bir süreç de oldu ilk albümden bu yana. Dolayısıyla hep üzerinde durduğumuz şeyler vardı. Konserler haricinde de bir araya gelip çalışan bir ekibiz. Bir de araya bu uzun sürenin girmemesinde, ilk albümümüzü fazla tanıtamamış olmamız da var.
Albümde sizi hem besteci, hem aranjör hem de müzikal direktör olarak görüyoruz…
Berk: Sektör kendi içinde bir takım dinamikler belirliyor. Müzik yapılması için sağlam şirketler gerekiyor. Bu şirketler teker teker kapanınca prodüksiyon anlamında birileri kalmayınca iş başa düşüyor. Böyle olunca her şeyi kendiniz yapmak zorundasınız. Bizim öyle bir avantajımız var. Her şeyi kendimiz yapıyoruz, kendimiz aranje ediyoruz. Biraz da sektörün o noktada rahat bir nefes alacağını da düşünüyorum. Kendi başına birtakım şeyleri başarabilenler ayakta kalacaklar gibi geliyor bana önümüzdeki dönemde.
Albümde cover olarak yer verdiğiniz şarkıların seçimlerini nasıl yapıyorsunuz?
Öykü: Bu şarkılar konserlerde hep yer verdiğimiz eserlerdi. Bizim zaten çok geniş bir repertuarımız var. Aslında biz hangisi uyar diye seçmekte zorlandık çünkü çok fazla arşiv var ve elemek durumunda kalıyoruz. Melodik olarak ve ritmik olarak da bizim yaptığımız flamenkoya uygun olması gerekiyor. Örneğin “Yaktın Yandırdın Beni, Ah Yalan Dünya” ritmik olarak cover türkü gibi bakıldığında yaptığımız müziğe uygun.
Yani flamenko, müzikal çeşitliliğe uygun bir müzik türü öyle mi?
Öykü: Arkaya uygun bir ritim tutturup, halka küpe takmak ya da puantiyeli giymek flamenko demek değil. Flamenko yapmak aslında bizim türkülerimizi çok iyi özümsemek, aynı zamanda arabesk olmak ve İspanyol müziğini de bilmek demek. Mesela, Müslüm Gürses arabesk ve çok flamenko bir vokal olduğu için ben onunla beraber söylemek istedim. İki farklı kültürü birleştiriyoruz. Berk’in her zaman söylemekte çok haklı olduğu bir şey vardır; batı doğudan almıştır bir çok şeyi.
Berk: Bu albümde 5 eser türkü cover, 5 eser de bizden. Henüz duyulmamış flamenko normlarını tanıtmaya yöneldik. Bu albümde “sevillanas” ve “granaina” var. Bunlar ilk albümde yoktu. Çeşitli yörelere gittiğimizde bir misyon sahibi olduğumuzu düşünüyoruz. İspanya’ da Flamenko Fuarı’ ndaydık. “Türk” dediklerinde öyle bir coğrafyada yaşıyorsunuz ki onu vurgulamanız gerekiyor. Biz Karadenizliyiz veya bizde Azerilik var diye sadece oraların müziğini anlatmak bize çok kapalı geliyor. Mesela Volkan Konak, Fuat Saka bizim çok eskiden beri tanıdığımız isimlerdir. Onlar geleneksel anlamda Karadeniz müziği yapıyorlar. Fakat böyle olduğunda da bir Türk olarak yurt dışına çıktığınızda salt Karadeniz’ i vurgulayabiliyorsunuz. Sanat dediğinizde o evrenselliği vurgulamak gerekiyor. Bu coğrafyada yaşayan sanatçıların da bana göre çok büyük sorumlulukları var.
Bu defa çıkış parçanız türkü değil bir sanat müziği eseri..
Öykü: Kendi yaptığımız şeyin ne kadar geniş bir algıda seçilmesi gerektiğini anlatmaya çalışıyoruz. Öykü&Berk denilince çok çeşitli bir müzik söz konusu olsun istiyoruz. Yaptığımız tarz farklı olduğu için ritmik ve melodik anlamda bu müziği kulaklara alıştırmak, bilinen şarkılarla daha kolay. 12/8’lik bir ritimle “Deli Gibi” ile çıkış yapınca bu tabii ki de birçok insanın dikkatini çekecektir. Ama genele ulaşmak anlamında biraz geride kalabilir. Çünkü biz hep 4/4 lük müziklere alıştırılmışız. Hep böyle giden pop mu disko mu ne olduğunu anlayamadığımız bir müzik türü ve buna tamamen ters olan 12/8’lik bir ritimle girince iş yüksek sanat noktasına doğru gidiyor. Ama 4/4’lük bir ritimle, bir sanat müziği eseri ile kulaklara çalınınca ardından “aaa ne kadar ilginç bir müzik, ne yapmışlar acaba” diyip albümü alıp tüm şarkıları dinlemeleri bizim daha çok tercih ettiğimiz bir şey.
Berk: Biz bunu şöhret olalım, çok satsın diye yapmadık. İşimizi iyi yapmanın bilincindeyiz. Ondan sonra zaten başarı geliyor. Hatta öyle bir geliyor ki iç piyasada bir noktayı yakalayabilmek dışında yurt dışında da güzel tepkiler verilmesi bunu da yapıyor olmamız doğru yolda olduğumuzu gösteriyor diye düşünüyorum.
Yurt dışı demişken, bir habere göre albümünüz İspanya’da da yayınlanacakmış…
Öykü: Albümün orada çıkışı ile ilgili görüşmelerimiz sürüyor. Orada büyükelçi ve fahri konsolos ile görüşmelerimiz oldu. Bizi Flamenko Festivali’nde kısa bir performans yapmamız için çağırdılar ve oradakiler de bizim yaptığımız işin farkında olan insanlar. Dilin orada hiçbir önemi yok. Müziğin ne kadar evrensel bir dili olduğunu orada görmüş oluyorsunuz. Hani Almanya’daki Türklere konserler verilir ya, biz İspanya’ daki İspanyollara bu konserleri veriyor, “Yaktın Yandırdın Beni”yi onlara çalıyoruz. Önemli olan da bu. Orada gidip İspanya’ da yaşayan Türklere “Evlerinin Önü Boyalı Direk” söylemiyoruz.
“Evlerinin Önü Boyalı Direk” ile çok büyük bir çıkış yaptınız, ödüller aldınız, çok konuşuldunuz. Bu ikinci albümün hazırlık aşamasında o çıtayı düşürme gibi bir endişeniz oldu mu?
Öykü: Hiçbir zaman olmadı çünkü biz sanatçıyız. Sanatçının öyle kaygıları yoktur. Benim umudum var ve her zaman olacak çünkü üretenler ayakta kalacak. “Halk bunu seviyorsa bunu yapalım”, “insanlar bunu yer mi”, “şu popüler olur mu” gibi şeylerle kesinlikle inanmıyorum. Herkes bunun bilincinde ve iyi olanları da ayırabiliyor. Kötü olanları da eliyorlar. Bizim her zaman için amacımız uzun vadede kalıcı işler yapmak. O yüzden benim endişem yok. “Boyalı Direk”le çıkış yapmak ve sonrasında gelen başarı bir sorumluluk muydu diyecek olursanız tabi ki insan üzerinde büyük bir sorumluluk hissediyor ama “Seni Ben Unutmak İstemedim Ki” “Evlerinin Önü Boyalı “Direk” kadar tutar mı acaba gibi bir endişe duymadık.
Peki popülaritenizi neye bağlıyorsunuz?
Öykü: Mesela bundan sonra yapacağımız şey hiç belli değil. Tamamen başka bir şey de yapabiliriz ama o da yine bizim yapmaktan mutlu olacağımız ve inandığımız, içimize sinen bir şey olacaktır ve yine çok fazla kitleye ulaşacaktır. Önemli olan kalıcılığın istikrarını sağlamak. Onun için benim hiçbir zaman da endişem olmayacak. Her şarkının alıcısı farklıdır. Kimisi “Seni Ben Unutmak İstemedim Ki” yi oynayarak dinliyor, kimisi de içerek dinliyor. “Boyalı Direk”te de kimileri doğuda göbek atıyordu kimisi de üstüne r&b rap yapıp dinledi. Doğuda da batıda da her mekanda da çaldı ve dinlendi. Ne mutlu bize ki bunu yakalayabilmişiz.
Sektörle ilgili görüşleriniz ne yönde?
Berk: Bir devire damgasını vurmuş büyük isimleri korumak ve onların da üstlerine çıkmaya çalışmak gerek. Bunları yeni nesile aşılamazsak, o dönemdeki şarkıların sözlerini koruyamazsak önce kimliğimizi, sonra onurumuzu, en sonunda da geleceğimizi kaybedeceğiz. Sanat bir duruştur ve bizim de kendi eserlerimizle bir duruşumuz var. Biz de sektörün toparlanmasını bekliyoruz. Bir emek veriyorsunuz ertesi gün korsanda orada burada. Hiçbir getirisi olmuyor. Evet konserler veriyorsunuz, insanlar sizleri dinlemeye geliyor. Artık yalnız üretimi olan müzisyenler ayakta kalabiliyor bu sebepten de ben pozitifim. Sektör de çok kalabalıklaştı. O kadar çok insan piyasaya çıktı ki siz bile ciddi anlamda müzikle uğraşan insanlar olarak halkın önyargısını görüyorsunuz. Birileri çıkıyor sonra yok oluyor. Tabi ki her insan müzik yapabilir. Amatör olarak bir enstrüman çalmak bile müziği sevmektir. Ama işin profesyonel anlamda büyük adımlar atabilmek için bir altyapısı olması gerek. Sektörde güç sahibi olanlar nasıl bir yol izlerse izlesin nihai kararı veren halktır. Halk sizi kabul ediyorsa ediyor, etmiyorsa da hiçbir şey olmuyor. Başarı oranlarının kriterleri artık değişti. Toplum sizinle ilgili ne düşüyor? Bence başarı bu ve biz bunu bir şekilde yakaladık ve taviz vermiyoruz.
“Gönül Arsızı” na çektiğiniz video klipten bahseder misiniz?
Öykü: Klibimizi Cem Köksal çekti. Klip İspanya’da Flamenko Festivali’nde çekildi. Belgesel niteliğinde bir klip oldu. Sürekli festivalden bahsediyorduk artık göstermek de lazımdı. Oradaki performanslarımızı, oradan dönerkenki görüntülerimizi çektik. Tur belgeseli gibi samimi ve doğal bir video klip oldu. Yine performans klibi olmasını istedik. Ben klibin, şarkının önüne geçmesini sevmiyorum. İşimizi yapıyoruz onu gösterelim mümkünse. Sahnede söyleyelim.
Berk: Tamam senaryo diye bir şey var ama ben böyle bir şey izlemek istiyorsam gider film izlerim. Bir aşk şarkısı söylüyorsanız klipte bir ağlayan olmalı, çiftler kavga etmeli, vazolar ağır çekimde fırlatılmalı. Bunlar bize çok klişe geliyor. Biz o şarkıcının o şarkıyı okurkenki o halini, tavrını seviyoruz. Bu yüzden de zaten halk müziğini çok seviyoruz. Orada yapılan bir iş var ve sadece o gösteriliyor. Buna daha çok önem veriyoruz. Görsel tarafında bunu vurgulamak gerekiyor.
Flamenko dışında başka müzik türlerine de açık mısınız?
Öykü: Tabi ki! Biz bir rock şarkısını alıp da söyleyebiliriz. Ya da bir arabesk şarkıyı da alabiliriz. Nitekim eskiye bir dönüş var ve biz bunda da öncü olduğumuzu düşünüyoruz. “Boyalı Direk” 30 senedir orada duruyordu. Biz onu farklı bir aranje ile ortaya çıkarınca ödül aldık. İlk kez dinleyen de var “Boyalı Direk”i. Önemli olan bunu başarmak. “Boyalı Direk”ten sonra insanlar dediler ki herhalde eski şarkılarda bir keramet var.
Dijital müzik platformlarının geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Öykü: Artık albüm satışları çok az olduğu için dijital yasal platformlardan satış yapılacak gibi görüyorum. Tabi bunun için Türkiye’nin ciddi atılımlar yapması gerekiyor. İllegali engellemek için çalışmalar gerekiyor ki hem sanatçıların hem de bu dijital platformların sağlayıcılarının emeği yenmesin.
Berk: Mahkemelerin bu konu ile ilgili çalışma yapması gerekiyor. Yoksa artık ne 20-30 senelik sanatçılar ne de yeni jenarasyondan müzisyenler artık hiçbir üretim yapamayacaklar. Eğer biz sanatçının ne olduğunu kavradıysak, emeğinin de kutsal olduğunu kavramamız gerekiyor. Konunun hukuksal noktada ele alınması gerekiyor. Batıda korsana karşı büyük derecede tazminat davaları var. Biri korsandan yakalandığında öyle ağır cezalar yiyor ki. İnsanların sizi dinlemesi, onlara ulaşmak tabi ki önemli. Bu noktada internet büyük bir avantaj ama bu ulaşma yolu yasallık değil de korsan olduğunda kimse bu işten kazanamıyor.
www.aveamuzik.com / 05.06.2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder