11 Kasım 2009 Çarşamba

maNga - Şehr-i Hüzün

maNga, 2004 senesinde çıkardıkları ilk albümleri “maNga” ile müzik camiasında bomba etkisi yarattı. Türkiye’ de ilk kez “nu metal-hardcore” tarzında müzik yapan, rock müzikle rap vokalleri ve elektronik altyapıları bir araya getiren grup, o sene 180.000’i geçen satış rakamı ile Altın Plak ödülü sahibi oldu. Şu sıralar son albümleri “Şehr-i Hüzün” kapsamında Türkiye turnesinde olan grubun vokali Ferman Akgül ile “Şehr-i Hüzün”ü masaya yatırdık.

Son albümünüz “Şehr-i Hüzün” 4 senelik bir aranın ardından sevenlerinizle buluştu. Yeni bir albüm için neden bu kadar uzun bir ara verdiniz?

Biriktirmek için vakte ihtiyacımız vardı. Yoğun bir turne programı ve ardından evlerimizi ayırmamız bu vakti yaratma sürecini biraz geciktirdi. Tabii şöyle durumlar da var, örneğin albümdeki “Cevapsız Sorular” beş senede bu hale geldi. Bazen uzun gibi gelen aralar aslında olması gerekenden ibarettir.

“Şehr-i Hüzün”ün hazırlık aşamasından biraz bahseder misiniz?

Turnelerin bitmesi ve evlerimizi ayırma sürecinin de son bulmasının ardından yazmak ve üretmek için kapandık. Zaman zaman şehir dışına çıktık. Daha sonra Nisan 2007’de elimizde ne varsa stüdyoya girdik ve şarkıların maketlerini oluşturmaya başladık. Bu sırada sözler ve müzikler de değişim ve gelişim gösterdi.

Albümde müzikal bir çeşitlilik göze çarpıyor. Geçtiğimiz dört sene boyunca değişen beğenileriniz albüme nasıl yansıdı?

İstanbul bizi daha çok Türk Sanat Müziği, Osmanlı Musikisi, ney üstadları, tambur üstadları dinlemeye itti diyebiliriz. Aslında beğenilerimiz değişmedi, gelişti. Türk Müziği’ni hep çok seven Anadolu’ lu bir grup iken buna İstanbul tarihini, musikisini ve hüznünü kattık.

Şarkı sözlerinde çoğunlukla “yabancılaşma, tüketim toplumu, yalnızlık ve hüzün” temaları görüyoruz. Dinleyicilerinize vermek istediğiniz mesajlar nelerdi?

Ne düşünüyorsak şarkı sözlerimizde zaman zaman üstü kapalı zaman zaman açık olarak var. Biz öğüt vermeyi ve şu yanlış bu doğru demeyi sevmiyoruz. Herkesin kendi doğruları var. Tek diyebileceğimiz; toz pembe bir dünyada yaşamıyoruz. İyi ile kötüyü ayırmakta fayda var. Tüketim tabii ki yadsınamaz bir gerçek, hepimiz de aynı tüketim toplumunun bir parçasıyız. Ancak bilinçli tüketim olmadığı sürece bizi biz yapan duygu ve düşüncelerden uzaklaşacağımız gerçeğini insanlara iletmek istiyoruz.

“Hepsi Bir Nefes” Ömer Hayyam’ın, “Üryan Geldim” Karacaoğlan’ın dizeleri ile bezenmiş. Bu iki önemli isime albümde yer vermek istemenizin sebebi neydi?

Anlatmak istediklerimizin yüzyıllar önce nasıl anlatıldıklarına tanık olunca onlardan alıntı yapmanın en doğrusu olduğuna karar verdik. Karacaoğlan’ı koyma fikri Yağmur’dan geldi. Ömer Hayyam ise benim İstanbul Kanatlarımın Altında’yı izlememden sonra dikkatimi çekmişti.

“Sessizlik Sona Erdi” şarkısında grup olarak size yapılanlara karşı sert bir gönderme var. Bu şarkı nasıl oluştu?

Çok konuşmak yerine içimizdekileri şarkılarımızla dökmeyi seviyoruz. O şarkıyı yapmasaydık bu albümü yaşadıklarımızdan yarattık dediğimizde bir şey eksik kalacaktı ve o yüzden de yapmaktan kendimizi alıkoymadık.

Şarkılarda “İstanbul”dan sıkça söz ediyorsunuz. Ankara’lı bir grup olarak İstanbul’u nasıl benimsediniz?

İstanbul fantastik bir şehir. Özellikle Ankara’dan veya Anadolu’nun başka bir yerinden gelen insanlar için. Çok sevmek ya da nefret etmek sizin elinizde. Ben kendi adıma İstanbul’a aşık olduğumu söylemeliyim. Özellikle Orhan Pamuk’ un “İstanbul”unu okuduğum günden beridir bu şehre her baktığımda ona kendinden daha fantastik duygular beslediğimi fark ediyorum. Tek canımı sıkan şey, kimsenin şehri sahiplenmemesi, herkesin onun işlemeyen yanlarından bahsetmesi. Ben yurt dışına gittiğimde şehrin trafiğini bile özlüyorum açıkçası. Fakat Ankara’nın eski sakinliği ve kasveti de hep aklımın bir yerlerinde. Hem Ankara’ lı hem de İstanbul’ lu olabildiğimiz için bence çok şanslıyız. Üretmek için daha iyisi olamazdı.

Albümde geleneksel Türk müziği motiflerine, nostalji tınılarına, tasavvufi ezgilere de yer vermişsiniz. Bu çeşitlilik, kişisel olarak olgunlaşma ile doğru orantılı diyebilir miyiz?

Bunda İstanbul’ un etkisi çok büyük. Ek olarak, dediğiniz gibi, bu bilinçli bir şekilde ortaya çıkmadı. Olgunlaşma ile doğru orantılı ve bu da her anlamda albüme yansıdı.

“Evdeki Ses” şarkısı seneler önce çıkışı ile beraber büyük ses getirmişti. Bu şarkıya cover yapma fikri nasıl oluştu?

Kurulduğumuz günden beridir çaldığımız bir şarkı. Cartel ve Karakan hayranları olduğumuzu söylersem bu fikrin nasıl oluştuğuna da açıklık getirmiş olurum sanırım.

Çıkış şarkınız “Dünyanın Sonuna Doğmuşum” video klibi ile dikkatleri üzerine çekti. Klibin senaryo aşaması nasıl gelişti?

Klibin senaryosu menajerimiz Hadi Elazzi ve ekibi tarafından birçok fikir elenerek oluşturuldu. Biz de arada sırada fikirlerimizi söyleyerek daha iyiye gitmesi için elimizden geleni yaptık. Senaryo ve hazırlık aşamaları aylarca sürdü.

İkinci video klip şarkınızı belirlediniz mi?

Beni Benimle Bırak, Evdeki Ses ya da Cevapsız Sorular’dan bir tanesi olacak.

Dört senelik bir araya rağmen, grup olarak popülariteniz hiç kaybolmadı. Bunu neye bağlıyorsunuz?

Buna dinleyiciler olarak sizler cevap verseniz daha doğru olur bizce.

Yasal dijital müzik platformları günden güne önem kazanırken, siz bu platformları müzik sektörünün geleceği açısından nasıl görüyorsunuz?

Doğru planlandığı ve gerçekten yasal kalabildiği sürece kaçınılmaz olduğu kesin. Bizim tek temennimiz, hiçbir gelişmenin albüm veya plak formatının bir gün hafızalardan silinmesine yol açmaması.

www.aveamuzik.com / 01.07.2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder