19 Kasım Perşembe akşamı gözlerimizle gördük Blackie Lawless'ı. İzlenilmesi gereken performanslar listemizden bir grup daha eksilirken gelelim konserin detaylarına. Multi soğuk bir havada yurdum metalcilerinin W.A.S.P. ateşi ile pek bir ısındı içimiz. Bir çoğu o soğuk havada
tişörtle bağrı açık gezen mi dersiniz, 80'lerden fırlayıp birazdan sahnede Blackie yerine kendisinin çıkacağını düşüneceğiniz insanlar mı dersiniz, yüzde 90'ı simsiyah giyinmiş insanlar topluluğu olarak uzun kuyruklarda bekleyerek Maçka Küçükçiftlik Parkı'na adımımızı attık. Mekanın büyüklüğünden midir yoksa konserin hafta içi oluşundan dolayı şehir dışı katılımın olamayaşından mıdır bilmiyorum ama deliler gibi bir kalabalık yoktu. Konser öncesi Çağlan Tekil'in dj'lik yaptığı söyleniyor, ki konser öncesi alanda çalınan şarkılar da baya iyiydi.
Yarım saat rötarlı olarak sahneye arz-ı endam eden Blackie daha dakika bir gol bir der gibi
sesinden hiç bir şey kaybetmediğini gösterdi. Bira göbeği olduğunu düşündüğüm göbeği dışında tek bir falsosu yoktu. Tüm konser boyunca projeksiyonla grubun konser görüntüleri ve önceden hazırlanılmış, geneli savaş görüntülerinden oluşan videolar şarkılara eşlik etti. Özellikle bis'in ilk şarkısı olan "Heaven's Hung in Black"in videosunda yer alan savaş kareleri ve Amerikan askerleri cenazeleri dikkatleri performanstan çok videoya çekti. "Love Machine", "Wild Child", "The Idol" gibi heyecanla beklenen şarkıların bulunduğu repertuarına yeni albümden en çok beğendiğim "Babylon's Burning"e de yer verdi ve konseri "I Wanna Be Somebody" ile bitirdi. Blackie hem sesiyle, hem de sahnedeki enerjisi ile "mihrap hala yerinde" der gibiydi. Sevgi gösterisi mi yoksa bir saldırı mı olduğunu anlayamadığımız şekilde Blackie'ye saldıran herif sahneye atlayıncaya kadar da seyirci ile iletişimi de gayet güzeldi. Sonra yavaştan yine seyirci ile iletişimi kesilen, hafiften bir suratı asılan "bitse de gitsek" şeklini alan Blackie, "I Wanna Be Somebody" ile yine tüm seyirciyi eline aldı. Bir konser klişesi olan konser alanını ikiye bölüp seyirciye şarkı söyletme geyiği tabi ki yapıldı. Benim bulunduğum tarafın sesinden pek memnun kalmadı, dolayısıyla kendi deyimi ile biz "You Suck!" oluverdik. Ses düzeni ve ışıklandırmaya gelirsek, tek bir pürüz bile görememiş olmak ne kadar güzeldi. Sesler tane tane, sololar mükemmel, Blackie'yi Tanrı gibi gösteren ışıklandırmalar muazzamdı. Gönül isterdi ki bir "Sleeping in The Fire", bir "All My Life", bir "Hold On To My Heart" çalsın ama malum umduğumuzu değil, bulduğumuzu dinledik. Konserin normal süresi bittiğinde bir kez daha anladım ki bizim seyircimiz de biraz "bitse de gitsek" mantığında. Tabi adamlar gelmiş, coşturmuş, istediğin şarkıları çalmış, bağırmaktan sesin kısılmış, ne gerek var artık bis'e hesabı. "Ayıp olmasın" diyerek yapılan bir kaç zayıf tezahürattan sonra tam "herhalde çıkmaz artık" diye düşünürken sisler eşliğinde tekrar grup sahnedeki yerini aldı. Konser boyunca enerjisi hiç düşmeyen, gaz veren, elindekinin en iyisini sunan bir grup ve mükemmel bir vokal izledik. W.A.S.P.'ı da izlediğim için mutluyum, gururluyum, hepimiz wild child'ız der giderim bu diyardan sevgili müziksever Blogger.
Fotoğraflar : Erdal Mahir Curan http://curan.net/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder